Jeremy Bowen
BBC Orta Doğu Editörü, Kudüs
Filistinlilerle İsrail arasındaki çatışmanın kalbinde Kudüs var.
Her ikisi de burayı başkenti sayıyor. Her ikisinin de ulusal sembolleri bu kentte.
Tel Aviv'in plajlarında, barlarında bu çatışmayı, bu nefreti zaman zaman unutabilirsiniz belki, ama Kudüs'te bu çok zor.
Kimileri buraya "Barış Kenti" diyor.
Aslına bakarsanız barıştan bu kadar uzak bir kent daha tahayyül etmek güç. En sakin zamanlarında bile düşmanlık ve nefret hep patlamaya hazır burada.
Son iki haftada ise Filistinlilerin Yahudilere yaptığı 20'yi aşkın bıçaklı saldırısının yarısı bu kentte yaşandı.
Otogarda bıçaklamaKudüs'teki İsrail'in en büyük otobüs garında Çarşamba gecesi kentin ruh halinin küçük ölçekli bir yansıması yaşandı. Bir Filistinli, İsrailli bir kadını bıçakladı.
Polise göre, Filistinli olaydan sonra bir otobüse binmeye çalıştı ama şoför kapıları kapatarak engel oldu.
Daha sonra olay yerine gönderilen özel polis timinin ateş açarak Filistinliyi öldürdüğü açıklandı.
Fakat otogarda bıçaklı başka bir Filistinlinin daha olabileceği söylentileri nedeniyle alarm durumu saatlerce devam etti.
Dışarda toplanan kalabalığın ruh hali öfke, korku ve meydan okuma arasında gidip geliyordu.
Bazı dindar Yahudiler kolkola girmiş şarkılar söylüyor ve dansediyorlardı.
Sağlık görevlileri tarafından müdahale edilen 10 kadar kadın gördüm; panik atak geçirir gibi titreyerek ağlıyorlardı.
Maskeli, ağır silahlar taşıyan sınır polisine bağlı bir elit birliğin mensupları, bir binaya doğru koşuyordu.
12 yaşında, korkmuş bir çocuk annesini telefonla arayarak durumunu haber veriyordu.
Tehlikeli tırmanış ve değiştirilen KudüsKudüs aslında iki yılı aşkın bir süredir tehlikeli bir şekilde kaynıyor.
Benyamin Netanyahu hükümeti, "bölünmemiş ebedi başkent" olarak tanımladığı bu kentte, Yahudiler için ihtiyaç olduğunu düşündüğü her yerde konut inşa etmeyi, milli bir hak olarak görüyor.
İsrail hükümetinin, Kudüs'ün 1967'de işgal ettiği ve dünyanın geri kalanı tarafından "işgal altındaki topraklar" sayılan bölgelerinde Yahudi yerleşimlerini genişletme tutumu, bazı mahalleleri tamamen dönüştürmüş durumda.
Filistinliler, evlerinden, topraklarından atıldıklarını hissediyorlar.
İsrail'in toprak ele geçirme hırsı ile kendi topraklarını yiyip bitirdiğini hissediyor; bunun bölgede İsrail ve Museviliğin egemenliğini güçlendirmeye dayalı bir milliyetçi ideolojinin parçası olduğunu düşünüyorlar.
Eylem bireysel olunca istihbarat da yokİki haftadır devam eden olaylardan sonra İsrail güvenlik önlemlerini iyice artırdı. Fakat üst düzey bir İsrail güvenlik yetkilisi hiç bir önlemin mükemmel olmadığını söylüyor.
Bunun sebebi kısmen son saldırıların örgütler değil, bireyler tarafından gerçekleştirilmiş olması.
Kendi başına bir eylem yapmaya karar veren birinin istihbarat ağlarına takılması mümkün değil.
Aynı zamanda, İsrail'in son 50 yıl içinde, işgal altındaki Doğu Kudüs'ü Batı Kudüs ile birleştirmeye büyük yatırım yaptığını, iki bölgenin yollarla, kamu ulaşımıyla sıkı sıkıya bağlandığını da unutmamak lazım.
Dolayısıyla işgalin süreklilik kazanması bir yandan da İsrail'in güvenlik probleminin bir parçasını oluşturuyor.
İşgal altındaki topraklara yapılan ve Birleşmiş Milletler tarafından defalarca uluslararası hukukun ihlali olarak nitelenen Yahudi yerleşimleri, Filistinlilerin mahalleleriyle çevrili.
'Sıradan bir gençti'Peki ama kimisi gayet eğitimli, çoğu daha önce hiç bir şiddet olayına karışmamış bazı genç Filistinliler neden, sokakta yanından geçen rastgele bir Yahudi'ye bıçakla saldırıyor?
Doğu Kudüs'deki bir Yahudi yerleşiminde genç İsraillileri bıçakla yaralayan 15 yaşındaki Hasan Mahania'nın babası Halid Mahania ile buluştum.
Olayda Hasan vurularak öldürülmüş, yanındaki 13 yaşındaki kuzeni de üzerine sürülen arabanın altında kalarak ağır yaralanmıştı.
İsrail hükümeti bu saldırıları bazı aşırı görüşlü kişilerin internet yoluyla kışkırttığını iddia ediyor.
Fakat Halid Mahania, oğlunun telefonunun geçen yıl bozulduğunu, o zamandan bu yana telefonu üzerinden ya da evden internete erişimi olmadığını söylüyor.
Üstelik Halid çocukları birbiriyle daha çok konuşsun, daha çok kitap okusun diye evdeki televizyonu da atmış.
O, oğlunun niye böyle bir şey yaptığını açıklayamıyor.
Onun tipik, sıradan bir ergen olduğunu siyasetle ilgilenmediğini, hiç radikal de olmadığını anlatırken, çöküp ağlamaya başlıyor.
Geleceksizleştirilmek"Bir kuşak Filistinli daha, topraklarındaki işgalin adaletsizliği ve insan onurunu ayaklar altına alışıyla, tamamen geleceksizleştirildiklerinin ayrımına varıyor."
Bu, konuştuğum bir çok Filistinlinin son gelişmeleri yorumlarken paylaştığı bir görüş.
Bu konuda bardağı taşıran son damla da İsrail'in Kudüs'te Mescid-i Aksa civarına erişimini daha da artırmayı planladığı söylentileri olmuş.
Kısır döngüİsrail'in "halkını savunma" gerekçesiyle "orantısız" şiddet kullanması da Filistinliler arasında öfkeyi artıran bir faktör.
Bıçaklı saldırı girişiminde bulunanların bazılarının gerekmediği halde öldürüldükleri eleştirisi, bizzat Filistin Özerk Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas tarafından dile getirildi.
İsrail hükümeti ise Mescid-i Aksa'nın statüsünü değiştireceği söylentilerinin doğru olmadığını söylüyor.
Fakat bu sözler Filistinlileri ikna etmeye yetmiyor çünkü İsrail hükümeti aynı zamanda işgal altında tuttuğu Doğu Kudüs üzerindeki kontrolünü artırıcı adımlar atıyor ve yeni yerleşimlere onay veriyor.
Şiddet durup dururken ortaya çıkan bir şey değil. Bir bağlamı var.
Şiddetin bağlamı: İşgalVe bir kez daha sorun aslında tamamen Filistinlilerle İsrail arasındaki, çözüme ulaştırılamamış çatışmaya dayanıyor.
Bu kadim kenti sarsan şiddetin kalbinde bu var.
Bu çatışmanın en büyük düğümü Doğu Kudüs de dahil Filistin topraklarının İsrail tarafından 50 yıldır askeri işgal altında tutuluyor olması.
Her dönem baskıcı ve zalim olabilen bu işgalin etkilerini görmezden gelmek imkansız.
Filistinliler kuşaklar boyu bu umutsuzluğu, nefreti hissetti ve bazı durumlarda öfke şiddetle patlıyor.