İSTANBUL (İHA) - Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, küreselleşmenin, bilgi çağı teknolojisinin gelişiminde en büyük itici güç olduğunu belirterek, "Küreselleşmeyi 'Dünyada giderek artan sayıda insanın, giderek çeşitlenen biçimlerde, finans, siyaset, kültür, teknoloji ve güvenlik alanlarındaki gelişmelerden aynı anda etkilenmesi' olarak tanımlayabiliriz" dedi.
Genelkurmay Başkanlığı tarafından her yıl düzenli olarak gerçekleştirilen geniş katılımlı uluslararası sempozyumlardan 3.'sü, Harp Akademileri Komutanlığı Atatürk Harp Oyunu ve Kültür Merkezi'nde gerçekleştirildi. Oturum başkanlığını Prof. Dr. John Taylor'ın, eşbaşkanlığını ise Prof. Dr. Hüsnü Erkan'ın yaptığı sempozyuma 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hurşit Tolon ve emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı'nın yanı sıra Prof. Dr. Veysel Bozkurt, Almanya'dan Prof. Dr. Cristian Meil, Japonya'dan Prof. Dr. Masaroi Naito, Kadana'dan Prof. Dr. Alan Hedley ve Prof. Yaşar Tonta katıldı. Amacı; Türkiye'yi ve uluslararası toplumu yakından ilgilendiren bir konuyu yerli ve yabancı uzmanların katılımıyla, uluslararası bilimsel bir ortamda hem farklı anlayışlar ve kültürler arası yaklaşımlarla hem de teori ve uygulama ilişkileri çerçevesinde incelemek ve sonuçlarını kamuoyuyla paylaşmak olan 'Bilgi Çağı ve Teknolojik Gelişmeler Işığında Toplum, Yönetim, Yönetici ve Lider Yaklaşımlar' konulu sempozyumun açılışını Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, 'Bilgi Çağı, Bilgi Toplumu, Lider ve Yönetici, Bilgi Çağında Atatürkçü Düşünce Sisteminin Açılımları' konulu konuşmasıyla yaptı.
TEKNOLOJİK GELİŞMELER IŞIĞINDA TOPLUMLARIN ŞEKİLLENMESİ Sempozyumda belirlenen konular çerçevesinde bilgi çağından yola çıkarak teknolojik gelişmeler ışığında toplum, yönetim, yönetici ve lider yaklaşımlarını tartışmanın önem taşıdığını belirten Orgeneral Başbuğ, "Zira bilgi çağı, tarihsel perspektiften bakıldığında, çarpıcı bir değişim dinamiği yaratan, kişisel, toplumsal ve küresel sonuçları olan bir oluşumdur. Bilgi çağı sürecinin temelini oluşturan teknolojik gelişmelerin; toplum, yönetim, yönetici ve lider yaklaşımları üzerindeki etkilerinin ve olası sonuçlarının saptanmasının hem bu süreci yaşayan hem de bu süreci yönetmek zorunda olan tüm kesimleri yakından ilgilendirdiği açıktır" dedi.
Başbuğ, açılış konuşmasının ilk bölümünde; sempozyumda tartışılacak bilgi, bilgi toplumu, teknolojik gelişmeler ve küreselleşme gibi konular ile bunların toplum, yönetim, yönetici ve lider kavramları üzerindeki etkilerine yönelik görüşlerini anlattı. Sempozyumun ana teması çerçevesinde ve bilgi paylaşımının bir gereği olarak "Atatürkçü Düşünce Sistemi"nin ne olduğu ve bundan ne anlaşılması gerektiğine ilişkin değerlendirmelerini aktaran Orgeneral Başbuğ, "Bilgi çağından önceki bilgi kavramıyla, bugünün bilgi kavramı farklı mıdır? Bilgi çağının en önemli isimlerinden Peter Drucker'e göre; bilgi, mutlaka üretime dönük olmalı ve sonuçlara odaklanmalıdır. Aslında bu bilgi ham bilgilerden yola çıkılarak, bir sonuca ve üretime dönük olarak elde edilen neticedir. Sonuçların da toplumun bütün katmanları ve alanlarında görülmesi gerekmektedir. Üretime, çıktıya ve sonuçlara neden olmayan salt bilgi, bilgi çağının bilgi kavramı olmayıp, eski düşüncelerin devamıdır. Günümüzde bilgi, üretime ve çıktıya dönüştürülmesi sağlandıkça bir anlam ifade etmektedir. Bilgi çağının bilgisi depolanan bilgi değildir, üretimin en önemli girdisi olmak durumundadır" diye konuştu.
"ÖNEMLİ OLAN ELDE EDİLEN YENİ BİLGİLERİ ÜRETİME DÖNÜŞTÜRMEKTİR" Başbuğ, "Eğer bilgi kavramını Drucker gibi tanımlıyorsanız, bilgi toplumunu da şöyle ifade edebilirsiniz: 'Bilgiyi üretebilen bilgi sistemine ve üretilen bilgiyi üretimde kullanabilen üretici nitelikteki bireylere sahip toplum.' Görüleceği gibi buradaki tanım, toplumun belirli bir bölümüne vurgu yapmaktadır. Günümüz toplumunda bilgiyi sadece tüketen büyük bir grubun olduğu da unutulmamalıdır. Bu anlamda bilgi de sürekli üretilen, çoğaltılan ve iletişim ağlarıyla taşınabilir, bölünebilir, paylaşılabilir olmaktadır. Önemli olan elde edilen yeni bilgileri üretime dönüştürmektir. Eğer bir ülkenin bu özelliklerinin yanında bir de ürettiklerini pazarlama olanağı varsa; o ülkenin ürettiklerinin, hem en ucuz maliyette hem de en yüksek kalitede olmaması için neden kalmayacaktır" ifadelerini kullandı. Orgeneral İlker Başbuğ, yeni bilgilere ulaşmanın, küresel alanda rekabet için çok önemli olduğunu söyledi. Ülkeler arasında, bu alanda büyük uçurumlar olduğunu belirten Başbuğ, bu durumun çeşitli platformlarda tartışıldığını; çünkü bilgi toplumunun bir yanında teknoloji, bir yanında ekonomi, bir yanında mekansal örgütlenme, bir yanında da kültür bulunduğunu ifade etti. Orgeneral Başbuğ, şöyle konuştu:
"Bilimsel ve teknolojik alanda elde ettiği yeni bilgilere göre, aslında 2. Dünya Savaşı sonrası dünyanın ekonomik lideri olabilecek kimi ülkeler bu yeni bilgileri üretime dönüştürmeyi başaramazken, örneğin Japonya bilimsel ve teknolojik bilgilerin büyük bölümünü dışarıdan almasına rağmen, gerçekleştirdiği üretim mucizesiyle bugünkü durumuna ulaşmıştır. O halde, ülkeyi yöneten makamların ve ilgili kuruluşların birbiriyle bağımlı bu ilişkiler içinden, en uygun stratejileri bulup bunları hayata geçirmesi çok önemlidir. Bilgi çağında bilgiyi üreten, üretilen bilgiyi üretimde kullanabilen nitelikli insanlara sahip olmanın önemi ortadadır. Elbette aynı kişinin hem bilgiyi üretme hem de üretilen bilgiyi üretimde kullanabilme becerisi aranmamalıdır. Ancak bu nitelikleri taşıyan insanlara sahip olunması gerekmektedir."
BİLGİ ÇAĞI VE KÜRESELLEŞME
Bilgi çağında eğitim ve öğretimin hedefinin, toplumun bilgi toplumuna dönüşmesini sağlayabilecek bireylerin yetiştirilmesi gerektiğinin altını çizen Başbuğ, "İşin zor yanı ise bu hedefin nasıl gerçekleştirileceğidir. Bu 'nasıl' sorusunun yanıtı da eğitim sisteminin, felsefi düşünce sistemini benimseyen ve uygulamaya aktarabilen yetenekli bireylerin eğitim süreci içinde seçilmesi ve seçilenlerin uygun alanlarda yetiştirilmesi temelinde olmalıdır. Çağdaş ülkelerin izlediği sistem de budur. Bugün için bilgi çağı, bilginin katma değer üreten girdi olarak belirginleşmesine dayalıysa, bilginin üretimi kadar dağıtımının da özel önem taşıyacağı açıktır. Bu çerçevede iletişim teknolojilerinin bilginin düzenlenmesi, işlenmesi ve kullanıma sunulmasında yararlanılan bilgisayar teknolojisiyle birlikte düşünülmesi gerekmektedir. Bilgi devriminin temelinde bilgisayar teknolojisi ve bunun sonucu olan internetin, dolayısıyla bilişim teknolojilerinin bulunduğunu söylemek mümkündür. Bilişim ve iletişim alanlarındaki gelişmenin sonuçlarını tanımlayan bilgi devrimi, askeri alandan birey ve topluma, ticari alandan politik alana, ulusal örgütlenmelerden uluslararası kurumlara kadar her düzeyde büyük bir değişim yaratmıştır" dedi.
Orgeneral Başbuğ, küreselleşmenin üzerinde durmadan, bilgi çağı ve teknolojik gelişmelerin derinliğine girmenin çok zor olduğunu söyledi. Küreselleşmenin değişik tanımlarının yapılabileceğini dile getiren Başbuğ, "Küreselleşmeyi 'Dünyada giderek artan sayıda insanın, giderek çeşitlenen biçimlerde, finans, siyaset, kültür, teknoloji ve güvenlik alanlarındaki gelişmelerden aynı anda etkilenmesi' olarak tanımlayabiliriz. İçinde yaşadığımız bu süreçte bireyler, toplum, yöneticiler ve liderler küreselleşme sistemine ne ölçüde ayak uydurmak zorundadır? Genel olarak küreselleşmenin 3 temel ayağı olduğu söylenebilir: 1.'sini, teknoloji ve özellikle telekomünikasyon alanındaki hız ve maliyet açısından inanılmaz gelişmeler, 2.'sini bilgi alanı, 3.'sünü ise finans alanındaki gelişmelerle bu alanlardaki her şeyin inanılmaz boyutlara varan iletişim özgürlüğüyle dünyanın her yerine aynı anda ulaştırılması oluşturmaktadır. Küreselleşme ve bilgi çağında dünya küçülmekte herkes nerede durduğunu rahatlıkla görmektedir" diye konuştu.
"TEKNOLOJİ İSE İNSANIN YANINDA 2. VAZGEÇİLMEZİ OLUŞTURMAKTADIR" Başbuğ, küreselleşmeyle ilgili şunları söyledi:
"Bilindiği gibi küreselleşme; bilgi çağının, özellikle teknolojik gelişmelerin bir sonucudur. Aynı zamanda küreselleşme bilgi çağı teknolojisinin gelişiminde en büyük itici güçtür. Bilgi çağı ve küreselleşme birbirine sıkı sıkıya bağlı, karşılıklı olarak birbirini etkileyen 2, belki de tek bir alandır. Bilgi çakğı ve küreselleşmenin ortak değer ve noktalarının olması doğaldır. Ortak olan noktaları insan ve teknoloji oluşturmaktadır. İnsanı odağına almayan bir sistemi düşünmek elbette olanaksızdır. Ancak burada öne çıkan yine nitelikli insandır. Teknoloji ise insanın yanında 2. vazgeçilmezi oluşturmaktadır. Bilgi çağı ve bilgi toplumunda teknoloji 2 açıdan önemlidir. Birincisi teknolojinin bilgi üretiminde kullanılması, 2.'si ise üretilen bilginin iletilmesindeki rolü. Üzerinde yazıya benzer işaretlerin ilk görüldüğü tarih, günümüzden yaklaşık olarak 20 bin yıl öncedir. Bu tarihten 15 bin yıl sonra ki, bu M.Ö. 3000'lere geliyor, bugünkü anlamda yazının ilk kullanılışına tanık oluyoruz. İlk çizgilerden 15 bin yıl sonra. Oldukça uzun ve zorlu bir süreç. Bu süreç sözden yazıya geçmenin yani iletişimin ortam değiştirmesinin zorluğunu gösteriyor. Yazıya geçiş başarıldıktan sonra mağara duvarlarından parşömene, parşömenden matbaaya ve matbaadan bilgisayara geçiş; ancak yazı ortamının teknolojik değişimi olduğundan gelişmenin hızı daha iyi anlaşılabilmektedir."