Prof. Dr. Yılmaz Dündar, kurşun zehirlenmesinin günlük yaşamın bir parçası olduğunu ifade etti. İnsanların, solunum, temas veya gıda yoluyla daima zehirlenme ile karşı karşıya olduklarını kaydeden Dündar, "Bu tür zehirlenmeler sonucu vücutta kırgınlık, isteksizlik ve tembellikler görülebilir. İnsanlar sabahları yorgun uyanırlar ancak kurşun ve alüminyum gibi elementlerle zehirlenmeler doğrudan beyin hücrelerini etkiler. Bu da aptallığa, zeka ile hafıza kaybına yol açabilir. Egsoz gazları içerisinde bulunan kurşun, insanların en çok maruz kaldıkları zehirlenme yollarından birisidir. Hal böyle olunca, ana yollarda, trafiğin çok yoğun olduğu bölgelerde uzun yürüyüş ve koşu yapmak, bisiklet sürmek ve piknik yapmak, beyin aktivitelerimiz açısından çok sakıncalıdır. Evlerimizde içtiğimiz sular, kurşun borularla taşınmaktadır. Bu yüzden sabahları bu borularda bekleyen suları içmek ve çay amaçlı olarak kullanmamalıyız. Borularda bekleyen suların tükenmesi için birkaç dakika akıtmalıyız" dedi.
Kurşun içeren boyalar ve duvar kağıtlarının evlerde kullanılması halinde, kapalı kalan çocukların risk altında kaldıklarını ifade eden Dündar, "Matbaa ürünleri ve gazeteler de yazıları yüzünden kurşun içerirler. Bu nedenle ekmek, kuruyemiş, yeşillik gibi doğrudan tükettiğimiz gıdaları gazete ve matbaa çıktısı kağıtlara ambalajlamamalıyız. Aksi takdirde bol kurşun alırız. Kurşun içeren maddelerle işlenmiş tabak ve bardaklara da dikkat etmek gerekir. Ayrıca alüminyum ile zehirlenmek de beyin aktiviteleri açısından çok önemlidir. Artık evlerimizde alüminyum tencere ve kapları kullanmamalıyız" diye konuştu.