HABER

"Kürtlerle Türkler eşit olmalı"

SHP Genel Başkanı Hüseyin Ergün, “Kürtler’in de, Türkler’in sahip olup kullandıkları bütün hak ve özgürlükleri kullanması sağlanmalıdır” dedi.

ANKARA (ANKA) - SHP Genel Başkanı Hüseyin Ergün, Kürtler’in anayasal demokratik haklarının derhal verilmesi gerektiğini ifade ederek “Bunun için pazarlığa, müzakereye gerek yok. Tek taraflı bir devlet tasarrufuyla Kürtler’in de, Türkler’in sahip olup kullandıkları bütün hak ve özgürlükleri kullanması sağlanmalıdır” dedi.

Ergün, partisinin MYK toplantısının açılışında yaptığı açıklamada, bir süreden beri ülke gündeminde öne çıkan Kürt sorunu ve Ergenekon yargılamalarının Türkiye için yaşamsal önemde olduğunu belitti. Kürt sorununun son 25 yılda ülkenin enerjisini tükettiğini, sorunun 40 bin cana mal olduğunu, milyonlarca insanın yerinden edildiğini ifade eden Ergün, “Binlerce Kürt genci dağlara çıktı. Savaşın yol açtığı maddi zararın trilyon dolara yaklaştığı söyleniyor. Süreç içinde, Devlet içindeki yasadışı yuvalanmalar palazlandı; silah ve uyuşturucu baronları oluştu. Savaş lobisinin tamtamları durmadan çalıyor” diye konuştu. “1970’te Türkiye İşçi Partisi 4. Büyük Kongresi kararında dile getirilenler ve 1990 yılında SHP’nin hazırladığı Kürt Raporu dikkate alınsa, ‘Kürt halkının varlığı kabul edilse ve anayasal demokratik haklarını kullanmasının’ yolu açılsaydı; son 25 yıldaki bu maddi ve manevi yıkım olmazdı” diyen Ergün, “Buradan ders çıkarmalıyız. Kürt sorunun çözümü için bütün gücümüzü kullanmalıyız. Bundan kimin prim yapacağının önemi yok. Sonuçta Türkiye kazançlı çıkacak” dedi.

-“VATANDAŞLIK TANIMI ETNİSİTEYE BAĞLI OLMAKTAN ÇIKARILMALI”-

Çözümün “Kaf dağının arkasında olmadığını” dile getiren Ergün, Kürt sorunu için çözüm önerilerini şöyle sıraladı:

“Devlet, Kürt halkının anayasal demokratik haklarını şimdi, derhal vermelidir. Bunun için pazarlığa, müzakereye gerek yok. Tek taraflı bir devlet tasarrufuyla Kürtler’in de, Türkler’in sahip olup kullandıkları bütün hak ve özgürlükleri kullanması sağlanmalıdır.

Ana dilde eğitim bir insanlık hakkıdır. Eğitim ana dilde değil de kuşdilinde mi yapılacak? Yasak kaldırılarak Kürtlerin ana dillerinde eğitim yapmalarının yolu açılmalıdır.

Kürtçe yazılı, işitsel ve görsel yayın yapmak da Türkiye’de yaşayan her kimlik için haktır. Bu konulardaki sınırlamalar kaldırılmalıdır.

Aslında Kürtçe olup da Türkçe’ye dönüştürülen yer ve yerleşke adları, aslına döndürülmelidir.

Anayasa’daki ‘Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür’ ibaresi yerine, ‘Türkiye Cumhuriyeti uyruğu ananın veya babanın çocuğu Türkiye Cumhuriyeti yurttaşıdır’ denerek, ‘vatandaşlık’ tanımı, bir etnisiteye bağlı olmaktan çıkarılmalıdır. Anayasa, baştan sona, etnisite vurgusundan arındırılarak herkesi kucaklayan bir anayasa yapılmalıdır.”

-“SUÇA BULAŞANLAR DA AFFA DÂHİL EDİLMELİ”-

Kürt sorunun çözümü için çatışmaların durmasının, silah bırakılmasının ve dağdakilerin eve dönmesinin şart olduğunu vurgulayan Ergün, eve dönenlere iş kazandırılması ve korucuların ortada bırakılmadan koruculuğun tasfiye edilmesi gerektiğini kaydetti. “Dağdakiler de, korucular da elbette ki birçok çatışmaya katıldılar; adam öldürdüler, yol kestiler, köy bastılar” diyen Ergün, “Suça bulaşanları ayırmaya çalışırsanız, işin içinden çıkamazsınız. Çünkü ortada siyasi temelli bir çatışma var. Öyleyse, af da siyasi olmalıdır” diye konuştu.

Çözüm konusunda “Muhatap kim olacak?” sorusunu da yanıtlayan Ergün, “Vereceği talimatla dağdakini düze indirecek kim ise muhatap odur. Savaşta muhatap oluyorsun da barışta olmuyorsun. Bu, kabul edilemez. Çözüm istiyorsanız, kıvranıp durmayacaksınız. Sorumluluğu alıp kararı vereceksiniz. İşi uzatmadan çözeceksiniz” ifadelerine yer verdi.

-“GÜÇLENDİRİLMİŞ YEREL YÖNETİMLERE GEÇİLMELİ”-

Türkiye’de katı merkezi yönetimden güçlendirilmiş yerel yönetimlere geçmenin zorunlu olduğunu savunan Ergün, bunun için müzakerelere ihtiyaç olmadığını, devletin tek taraflı tasarrufu ile gerçekleştirilebileceğini kaydetti. Türkiye’nin kuruluşundan beri katı bir merkeziyetçilikle yönetildiğini söyleyen Ergün, “Ağrı’nın bir dağ köyündeki okula soba almak ya da Edirne’nin bir mahallesindeki sağlık ocağına ebe atamak Ankara’nın yetkisindedir. Türkiye gibi büyük ve kalabalık bir ülke böyle yönetilemez. Nitekim yönetilemiyor da” dedi. Ergün, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye sınırları içindeki her yerleşke kendi günlük yaşamı hakkında kendisi karar vermeli ve kendi kendini yönetmelidir. Bunun için yerel yönetimlerin yetki ve görev alanı genişletilmelidir. Güçlendirilmiş yerel yönetim düzeni bütün ülke yüzeyine, Edirne’ye de Van’a da, Çoruma da, Hakkari’ye de, Giresun’a da Hatay’a da her yere yayılmalıdır. Böylelikle, güçlendirilmiş yerel yönetimler, yerel halkın hem günlük ihtiyaçlarını, hem de kimlikle ilgili taleplerini karşılayacaklardır. Adalet, Ulusal Savunma, Dış Politika, İç Güvenlik, Maliye-Hazine ve büyük altyapı yatırımları gibi konular, elbette, merkezi devletin görev alanı içinde olacaktır. Şu anda merkezi devlet tarafından yürütülen diğer konularda, merkez kural ve standart koyacak ve denetleme yapacaktır. Uygulamayı ise yerel yönetimler yürütecektir.

Ülke yönetiminin bu şekilde yeniden yapılandırılması, sonuçta üniter devlet içinde, herkesin özgür ve eşit yaşamasını sağlayacaktır.”

-“ERGENEKON SANIKLARI TUTUKSUZ YARGILANMALI”-

Ergün, konuşmasında Ergenekon davası hakkında da değerlendirmelerde bulundu. Ergenekon yargılamalarının Türkiye’nin demokratik hukuk devleti olması bakımından ‘can alıcı önemde’ olduğunu söyleyen Ergün, “Türkiye’de derin devletle ilintili yasa dışı çetelerin sabah akşam darbe ortamı yaratmak ve darbeyi gerçekleştirmek için çabalayıp durduğunu, on yıllardır herkes biliyor. Türkiye’nin sağlam bir demokratik hukuk devleti olabilmesi için, bu gibi işlere heveslenenlerin bunun ceremesini çekmeleri gereklidir. Bunun için Ergenekon yargılamalarında sonuna kadar gidilmesi şarttır” diye konuştu. Darbe ortamı yaratmak ve darbeye kalkışmak gibi işlere bulaşmış olanların yargılanmasının ‘siyasi karar’ olduğunu vurgulayan Ergün, “Yani Ergenekon davaları siyasi davalardır. Bir bakıma iktidarın kendi rakibini yargılatmasıdır. Bu davalara yüksek bir özen gösterilmesi şarttır” dedi. Bu davaların sağlıklı bir ortamda görülebilmesinin ancak kamu vicdanı gözetilerek ve hukuka uygunluk içinde yürütülmesi ile mümkün olduğuna dikkat çeken Ergün, şöyle konuştu:

“Kamu vicdanı, siyasi davalarda, sanıkların tutuklanmasını ve uzun süreler yargıç önüne çıkarılmadan içerde tutulmasını kabul etmez. O nedenle, Ergenekon yargılamalarında, bütün sanıkların tutuksuz yargılanması, tutuklu bulunanların salıverilmesi şarttır.”

Bir gazetecinin sorusu üzerine, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘AKP Genel Başkanı’ sıfatıyla DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’le görüşmesini olumlu karşıladıklarını belirten Ergün, muhalefetin bu konudaki tutumunu anlamakta güçlük çektiklerini kaydetti. Ergün, Türkiye’de herkesin dağdakini düze indirmek ve silahları bıraktırmak konusunda kimin etkili olduğunu bildiğini, o ismi yeniden dillendirmeye gerek olmadığını söyledi. (ANKA)

En Çok Aranan Haberler