Bu nedenle gözyaşını mümkün olduğu kadar korumak ve gözü ıslak tutmak önem taşıyor
Toplumda göz kuruluğu olarak adlandırılan, tıptaki adıyla “kuru göz” hastalığı, belli hastalık grubuyla ilişkilendirilen bir durum. Göz kuruluğunun daha genel bir terim olduğunu belirten Acıbadem Bakırköy Hastanesi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. İffet Emel Çolakoğlu, bu hastalığın oluşmaması için 3 koşul gerektiğine dikkati çekiyor: Gözyaşı miktarının ve kalitesinin iyi olması, kornea yüzeyinin düzgün olması ve gözkapaklarının fonksiyonlarının iyi olması.
ACIMA, YANMA, BATMA…
Normalde bir kişi dakikada 12-15 kez göz kırpıyor ve gözyaşı film tabakası homojenliğini bozmadan 15-45 saniye boyunca kornea yüzeyinde kalabiliyor. Ancak çok dikkatli bir noktaya odaklanmak, kitap okumak, bilgisayar başında uzun süreler geçirmek göz kırpma sayısını azaltabiliyor. Normalde saatte 900 defa göz kırparken, bu sayı 100’e iniyor. Klima ve sigara dumanı gibi faktörler de gözyaşı kırılma zamanını azaltıyor. Kuru göz hastalığının başlıca belirtileri arasında; kızarıklık, acıma, yanma ve batma, bulanık görme, yapışma, takılma hissi, aşırı sulanma geliyor. Ayrıca A vitamini eksikliklerinde de kuru göz ortaya çıkabiliyor.
KÖRLÜĞE KADAR GİDEBİLİYOR
Göz kuruluğunun körlüğe kadar gidebilecek bir sorun olduğunu ifade eden Dr. Emel Çolakoğlu, “Çünkü gözyaşının fonksiyonları ortadan kalkınca, gözler enfeksiyona yatkın hale geliyor, oksijen sağlıklı bir şekilde taşınamıyor. Kornea damarsız bir yapı olduğu için oksijenle besleniyor. Bu beslenme bozulunca korneada damarlanmalar ve çatlaklar meydana geliyor. Bunlar enfeksiyon için bir odak oluşturuyor. Gerçekten kalıcı görme kaybına neden olacak yapısal değişiklikler oluşabiliyor. Bu nedenle gözyaşını mümkün olduğu kadar korumak ve gözü ıslak tutmak önem taşıyor” diyor.
KURU GÖZÜ YARATAN 4 NEDEN
Dr. Emel Çolakoğlu, kuru göz hastalığının başlıca nedenlerini şöyle sıralıyor:
Göz Kırpma Refleksinin Azalması: Bazı hastalıkların varlığı nedeniyle kırpma mekanizmasını düzenleyen sinirlerde sorunlar olabiliyor ve keratit oluşuyor.
Kapak Sorunları: Yüz felcinin gelişmesiyle kapak fonksiyonunda zayıflık ortaya çıkabiliyor. Tiroit veya tümör gibi nedenlerle gözün dışa fırlak olması, yaşlılıkta ya da travma sonrasında kapağın dışa doğru dönmesi kapak fonksiyonunda bozulmaya yol açıyor.
Kirpik Sorunları: Yağ bezlerinin enfeksiyonu, trahom gibi göz hastalıkları, özel konjoktivit tipleri, bazı ilaç reaksiyonları ve cilt hastalıkları göz yapısındaki dengeleri bozabiliyor.
Gözyaşında Azalma: Gözyaşı bezlerinde sorun oluyor. Bu sorunlar gözyaşı bezinin yokluğu veya küçüklüğü olabildiği gibi; enflamasyon, tümör, radyasyon, yanık ve travma gibi nedenlerle gözyaşı bezinin zarar görmesi ile de ortaya çıkabiliyor. Vücutta salgı yapan diğer bezlerde de eş zamanlı bozuklukların araştırılması gerekiyor. Menopoz ve hamilelikte hormonal etkilerle de gözyaşı miktarı azabiliyor.
KURU GÖZÜ NASIL TEDAVİ EDİLİYOR?
Kuru göz hastalığının tedavisi mümkün. Tedavide birçok yöntem kullanılıyor. Dr. Emel Çolakoğlu bu yöntemleri şöyle sıralıyor:
•Çeşitli ilaçlar yardımıyla gözyaşının üretimini artırmayı hedefliyoruz.
•Çeşitli tedavi yöntemleriyle gözyaşının kaçmasını engellemeye çalışıyoruz.
•Gözyaşını göllendirirsek kuruluğu azaltabiliriz. Kanallara geçişi sağlayan minik delikler var, bunları tıkıyoruz. Lazer uygulaması veya silikon tıkaçlar koyuyoruz. Bu tıkaçlar altı ay bir yıla kadar orada kalabiliyor.
•Düşük su içerikli lensler ve/veya gözlük uygulamaları ile gözyaşının buharlaşmasını azaltmaya çalışıyoruz.
•Gözyaşını yerine koyabiliriz. Bunlar damla ve jel şeklinde olabileceği gibi, pomad şeklinde de olabiliyor.
•Eğer kişinin vücudunda A ve B12 vitamini eksikliği varsa vitamin desteği yapılıyor. PH oranının belli seviyede tutulması gerekiyor.
•Kapak dışa dönmüşse ve kapak felci varsa kapak cerrahisi yapılabiliyor.
•Kişinin çevre şartları da önem taşıyor. Sigarasız ortam, klima, bilgisayar, evin neminin ayarlanması önemlidir. Dış faktörler dengelenerek daha sağlıklı bir ortam yaratabilir.