2015 yılı Nisan ayının başında New York Times’ın bir haberinde, Leonardo Di Caprio’nun, çevre tahribatının ve erozyonun oldukça yüksek düzeyde olduğu Belize sahilleri açıklarındaki küçük bir ada olan Blackadore Caye’yi satın aldığı yazıldı. Çok sayıda çevre projesine katılan Di Caprio, son teknoloji ile donatılmış, çevreye duyarlı yeni model bir turizm merkezi olarak hizmet vermesi amaçlanan bir eko-resort kurmak amacıyla Delos gayrimenkul ve sağlık platformu CEO’su Paul SFlık platformu CEO’su Paul Scialla ile iş birliği yapıyor. Bu planda, su üzerine bir sıra halinde inşa edilmiş yüzen misafir suitleri, 48 özel villa (5–15 milyon $), sağlık ve anti-aging programları ve bir koruma alanı bulunuyor. Projenin reklamında Living Building Challenge (Yaşayan Bina Standardı) ve WELL Building Standard® gibi yeşil bina standartlarına uygun olduğu belirtiliyor.
Birçok Times okuyucusu, haberin yorumlar bölümünde, alaycı bir üslupla adaya özel jetlerin ve inşaat malzemeleri ile günlük ihtiyaçlarının ulaştırılmasının büyük paralara mal olacağını ve bunun hem çevresel hem de sosyal açıdan tatil yeri ile bağlantılı koruma çabalarından ağır basacağını belirtmiş. Diğer taraftan, yorum yapanların birkaçı bu tesisin yerel iş gücü istihdam edeceğini ve adayı tamamen tahrip olmaktan kurtaracağını ifade etmiş. “Eko turizmin” gelişmesinin artıları ve eksileri ile birlikte kolayca çözüm bulunabilecek bir konu da değil.
Ancak bu tesis, eko turizmin etkileri ile ilgili (önemli) tartışmanın ötesinde, içinde yaşadığımız ve çalıştığımız yerlerin çevresel ve sosyal etkileri konusunda ölçülebilir hedefler oluşturarak görünüşte inşaat sektöründe değişimi hedefleyen alternatif yeşil bina standartlarının ortaya çıkması ile ilgili soruları da gündeme getiriyor.
Leonardo Di Caprio, Belize’deki “Yenileyici” Eko Resort’un tasarım işini Jason McLennan’a verdi.
Living Building Challenge’ın (Yaşayan Bina Standardı) kurucusu, sürdürülebilirlik konusunda epeyce meraklı. Birlikte kolayca çözüm bulunabilecek bir konu da değil.
Ancak bu tesis, eko turizmin etkileri ile ilgili (önemli) tartışmanın ötesinde, içinde yaşadığımız ve çalıştığımız yerlerin çevresel ve sosyal etkileri konusunda ölçülebilir hedefler oluşturarak görünüşte inşaat sektöründe değişimi hedefleyen alternatif yeşil bina standartlarının ortaya çıkması ile ilgili soruları da gündeme getiriyor.
Leonardo Di Caprio, Belize’deki “Yenileyici” Eko Resort’un tasarım işini Jason McLennan’a verdi.
Living Building Challenge’ın (Yaşayan Bina Standardı) kurucusu, sürdürülebilirlik konusunda epeyce meraklı olan mimar Jason McLennan. Örneğin Living Building Challenge, tüketilenden daha fazla enerjiyi üretmek, yerel su idarelerine olan bağlılığı ortadan kaldırmak, bütünü kucaklayan ve adil toplumları oluşturmayı teşvik etmek amacıyla proje arayışında olan büyük ve takdire şayan bir standarttır.
Bu standartlar büyük bir amaca hizmet ediyor olup bu amaç, merkezinde insan ve toplumun merkeze konulduğu daha sağlıklı yerler ve binalar oluşturmaktır. Ancak, yeşil-bina hareketi zaman zaman, genel mimaride yaygın olarak karşılaşılan ve çoğu kez sosyal sorumluluk veya toplum bilincinden yoksun dağınık tasarımların çıkmasına neden olan popüler mimari sendromuna maruz kalıyor. WELL gibi standartlar çevrenin ve toplumun sağlığını iyileştirmeyi hedeflemekle birlikte, bunların avantajlarından sadece ekonomik gücü iyi olan kişiler faydalanıyor. Örneğin, bugüne kadar onaylanmış çok sayıdaki WELL projesi arasında Manhattan’da bulunan ve butik apartman dairelerinin yer aldığı 66 East 11th St binasında dairelerin satış fiyatı 14 milyon dolara kadar çıkabiliyor. Apartman dairelerinin sahipleri arasında ise Delos Danışma Kurulu üyeleri Leonardo Di Caprio ve holistik sağlık uzmanı Dr. Deepak Chopra bulunuyor. Apartman dairelerinin özel gayrimenkul uzmanı ise bir gayrimenkul broker’ı ve aynı zamanda Delos Danışma Kurulu üyesi olan Dolly Lenz.
Her projede sordukları birtakım temel sorular olduğunu belirten ILFI kurucusu, Dalos Danışma Kurulu üyesi ve Blackadore Caye projesi baş mimarı Jason McLennan sözlerine şöyle devam ediyor: “Bina korunmaya değer mi? Onu inşa etmek için kullanılacak enerji ve malzemeye değer mi? Bittiğinde, insanların hayatını daha iyi hale getirecek mi? Daha iyi birer insan olmamız için bize ilham verecek mi?”
Bu kriterleri Blackadore Caye gibi projelere uygularken, bir eko-turizm tatil yerinin insanların yaşamlarını sadece eğitimsel bir koruma alanı olarak restore etmekten daha iyi hale nasıl getireceğini veya turizm endüstrisinde nasıl yeni bir çığır açtığını görmek zor. Nüfusun sadece ayrıcalıklı küçük bir kısmının yaşaması amaçlanan projeler için gerekli enerji ve malzeme harcamalarının çeşitli yeşil standartlarla nasıl meşru hale getirileceğiyle uğraşmak oldukça çetrefilli bir süreç. Konulan ilk şartlardan birisine göre sulak alanlara 15 metre mesafe içerisinde ya da 100 yıl iç%l;erisinde ya da 100 yıl içerisinde taşkına uğramış olan yerlerde imara izin verilmemesinden dolayı, bu kıyı tatil yerlerinin birçoğu tüm Living Building Challenge projeleriyle teknik açıdan bile bağdaşmayacaktır.
Blackadore Caye yerleşiminin bir bölümünü oluşturacak özel konutlardan bazıları. Evlerin 5 milyon $ ile 15 milyon $ arasında satılması bekleniyor.
Diğer taraftan, eğer bir resort yapılacaksa, onun “mümkün olduğunca iyi” bir şekilde yapılması tercih edilir. LEED® gibi piyasada yaygın olan yeşil standartların, bu tür yaklaşımları ödüllendirmesi anlaşılır bir durumdur. Diğer taraftan, yeşil yapı tasarımının en modern hali olaraB1nda, mahalli çevreye ve ölçeklendirmeye yönelik hassasiyet sorunlarının ve düşük etki düzeyine sahip yeniliklerin öncelikli olması gerekmez mi?
Son yapılan bir röportajda McLennan, ünlü kişilerin ve CEO’ların Blackadore Caye’deki yenilikçi tasarımlara akın etmesinin, en sonunda maliyetleri düşüreceğini ve yeşil tasarımın kapsamını genişleteceğini iddia ediyor ve ekliyor: “Zenginler üzerinde denemeliyiz ki maliyeti düşürsünler.” Ancak, mimarideki damlama teorisinin etkinliği bugüne dek ispatlanmadı. Zaman zaman yeşil bina standartlarıyla tasdik edilen zengin kesime yönelik bu tür projeler, sürdürülebilirliğin sadece zenginlere yönelik olduğu algısını mı yaşatıyor?
Blackadore Caye’deki yeşil bina hareketi resmi olarak hüsrana mı uğradı? Yeşil bina camiası snda, mahalli çevreye ve ölçeklendirmeye yönelik hassasiyet sorunlarının ve düşük etki düzeyine sahip yeniliklerin öncelikli olması gerekmez mi?
Son yapılan bir röportajda McLennan, ünlü kişilerin ve CEO’ların Blackadore Caye’deki yenilikçi tasarımlara akın etmesinin, en sonunda maliyetleri düşüreceğini ve yeşil tasarımın kapsamını genişleteceğini iddia ediyor ve ekliyor: “Zenginler üzerinde denemeliyiz ki maliyeti düşürsünler.” Ancak, mimarideki damlama teorisinin etkinliği bugüne dek ispatlanmadı. Zaman zaman yeşil bina standartlarıyla tasdik edilen zengin kesime yönelik bu tür projeler, sürdürülebilirliğin sadece zenginlere yönelik olduğu algısını mı yaşatıyor?
Blackadore Caye’deki yeşil bina hareketi resmi olarak hüsrana mı uğradı? Yeşil bina camiası sürekli olarak, Cradle to Cradle %t="_blank">Kaynak