Kaddafi'ye karşı isyan sırasında stetoskobunu bırakıp eline silah alan bir doktorla mülakat için hastaneye gittik.
Doktor Ahmed el Metjavel bizi kapıda karşıladı. Daha birkaç adım yürümüştük ki, şimdi hastanede güvenlik görevliliği yapan bazı eski isyancı askerler, görüntü almak için iznimiz olup olmadığını sordular.
Doktor sorumluluğun kendisine ait olduğunu söyleyince devam etmemize izin verildi. Fakat doktorun odasına girmeden hemen önce, bu güvenlik görevlileri tekrar geldiler. Beraberlerinde de bazı daha kıdemli doktorlar vardı.
Doktor el Metjavel ile hastane yöneticileri arasındaki konuşma, tartışmaya dönüştü. Medeni bir şekilde konuşsalar da, tartışmanın daha da alevlenmesini engelleyenin bizim oradaki varlığımız olduğunu biliyorduk.
Sonunda Dr Metjawel'in odasına girdik ve röportajı yapmaya başladık. Daha kaydın başındaydık ki, aynı üç eski isyancı savaşçı tekrar odaya girdi ve mülakatı kesmemizi istediler.
Karşılıklı öfke taşma noktasına gelmişti. Doktor ve güvenlik görevlileri öfkeyle karşı karşıya gelmiş, burun buruna bağrışıyorlardı.
Savaşçılardan biri, tugay komutanının iznine ihtiyacımız var diye bağırdı. Doktor, ise "Odama girip de bana ne yapacağımı söyleyemezsiniz" diye cevap verdi.
Ellerin kolların ateşli bir şekilde sallandığı tartışma sürdü de sürdü. Sonunda güvenlik görevlileri, durumu silahlı kişilere bildireceklerini söylediler.
Libya'da tartışmaları çözen nihai araç silah… Belki her zaman kullanılmıyor -- bizim olayımızda da kullanılmadı -- fakat tehdidi bile bazen yetiyor.
Hastanenin başhekimiyle görüşmeye gittik ve sorun sonunda çözüldü.
Fakat yalnızca bu tartışma bile bize Libya'nın nasıl bir ülke haline gelmeye başladığını apaçık göstermeye yetti.
Hastanedeki eski isyancılar gibi, isyandan kalan bu tugayların çoğu işlerini kimseye hesap vermeden görüyor. Her birinin kendine ait küçük bir bölgesi var ve oradaki her işleyişe karışabileceklerini düşünüyorlar.
Bu küçük arazi, bir hastane de olabilir, havaalanı da, birkaç binalık bir alan da.
Libya giderek, eski isyancı tugayların parça parça kontrol ettikleri bir ülkeye dönüşüyor.
Sorun en çok bu parçaların birbirlerine sınır olduğu bölgelerde başlıyor.
Tüm siyasetin yerel olduğu konusundaki eski inanışı doğrulayan bir yer varsa orası Libya'dır.
Doktor el Metjavel ile ülkesinin geleceği ve 40 yıllık diktatörlükten çıkışı konusunu ve devrim için savaştıktan sonra, şimdi Libya'nın gitmekte olduğu yönü nasıl gördüğünü konuşmak istedim.
Fakat kendisinin asıl sorunu hastanenin nasıl yönetildiğiydi. Yönetim yine de Kaddafi dönemindeki kişilerin elinde olmasından şikâyetçi. Bu kişiler kendi aile ve akrabalarını görevlere yerleştirip duruyorlarmış.
Aynı sorunlar güvenlik görevlilerinin de dilinde. Aslında bizim görüntü kaydı yapıp yapmadığımızla ilgilenmediklerini söylediler.
Film iznini onlardan değil de, doktordan istediğimiz için bu küçük alandaki otoritelerini sarsmışız.
Hastanedeki bu olayın hemen ardından, sıcak sabah güneşi altında, profesyonel bir protestocu haline gelen bir adamla konuşuyordum.
Her gün Bingazi'nin ana meydanlarından birine gidip, yerel hükümetle ilgili sorunlarını ve silahlı militanların otoritesinden duyduğu rahatsızlığı dile getiriyor.
Bu uzun şikâyet ayinini dinledikten sonra, "Libya'da olan bitenler bu sonuca değdi mi?" diye sordum. Birden bire yüzü değişti. "Tabi" dedi, "Şimdi bambaşka bir adamım. Nefes alabiliyorum. Özgürüm."