Mynet Yemek'in Facebook Sayfasını Beğenin
Teksas’ta yaşayan 11 yaşındaki Mikaila Ulmer tıpkı akranları gibi günlerini okul ve ev arasında geçiriyordu. Ancak Mikaila Ulmer’ı akranlarından ayıran en önemli şey küçükken uğradığı arı saldırısı sonucu bu hayvanlardan korkmayıp, onlara karşı derin bir ilgi beslemeye başlaması.
Arılarla ilgili her bulduğunu okumaya başlayan Mikaila bir süre sonra, bu hayvanların ne kadar özel olduğunu fark etti. Yalnız, bu okumalar boyunca öğrendiği şeyler küçük kızın canını sıkmaya başlamıştı. Küçük girişimci, bal arılarının sayılarındaki azalmayı öğrendiğinde adeta kalbi kırıldı desek yeridir. Edindiği bu üzücü bilgi karşısında bal arılarına yardım etme yolları aramaya başlayan Mikaila’ya beklediği ilham anneannesinden geldi.
Anneannesinin tariflerini sakladığı yemek kitabını Mikaila’nın annesine göndermesi küçük kızın hayatında adeta bir kırılma noktası oldu. Kitabı incelerken, 1940’lardan kalma limonata tarifi Mikaila’nın ilgisini çekti. Tarifi oldukça beğenen küçük kız tatlandırıcı olarak şeker yerine, bal arılarına duyduğu minneti göstermek için bal kullanmayı tercih etti. Anneannesinden kalma tarife getirdiği bu yenilikçi yaklaşım kısa sürede büyük bir ilgi gören işinin başlangıcı oldu.
Arıları ve ekosistemi kurtarma fikriyle birlikte başvurduğu televizyon yarışmasında 66 bin dolar yatırım kazanan Mikaila’nın bu başarısını diğer başarıların izlemesi uzun sürmedi. Yapay tatlandırıcı veya şeker yerine bal kullanan küçük kızın ekolojik markası kısa süre sonra Amerika’da faaliyet gösteren ve organik gıdalar satan Whole Food’un ilgisini çekti. Büyük şirket, küçük kızın markasını satın almak için bir servet ödeyerek projenin daha fazla insana ulaşmasına imkan sağladı.
Sadece bir iş insanı olarak değil, aktivist kimliği ile de ön plana çıkan küçük kız doğal gıda ve bal arılarının ekosistemdeki yeri hakkında insanları bilgilendirmek için şehir şehir geziyor. Yoğun temposu sırasında okul ödevlerini hiç aksatmaması annesini çok şaşırtıyor.
Mikaila, markası sayesinde kazandığı paranın bir kısmını bal arılarını kurtarmak için araştırmalar yapan ulusal ve uluslararası organizasyonlara bağışlıyor. Ayrıca kullandığı balı çevredeki arıcılardan alarak yaptıkları işe devam etmelerini sağlıyor. Bal arıları aslında ekosistemdeki denge için sanıldığından daha önemli. Bunun farkında olan küçük girişimci sık sık Albert Einstein’a atfedilen, “Eğer yeryüzündeki arılar yok olursa, insanoğlu sadece 4 yıl hayatta kalabilir.” sözünü alıntılıyor.
Aslında bu hepimizin kabusu olmalı. Zira bal arıları olmazsa, tozlanma olmaz, bitki olmaz, hayvan olmaz ve kaçınılmaz olarak bildiğimiz hayatın sonuna gelmiş oluruz. Daha net anlaşılması için bugün yediğimiz her üç gıda maddesinden birinin bal arıları sayesinde üretildiğini belirtelim. Bal arılarının büyük bir hızla yok olması, onlar sayesinde yetişen yüzlerce gıda maddesinin de yok olması anlamına geliyor. Yani bal arılarının olmadığı bir dünyada, zaten var olan açlık daha da artarak, korkunç boyutlara ulaşır.
Bal arılarının toplu şekilde ölmesine verilen isim “Koloni Çöküş Hastalığı”
Bal arılarının nüfuslarındaki dramatik azalma bal üreticilerinin her geçen yıl daha da fazla arı kaybetmelerinin ardından araştırmacıların dikkatini çekti. Çünkü bal arıları ve yarattıkları ekosistemin ekonomik değeri çok büyük.
Tarımdan hayvancılığa kadar pek çok sektör bu yok oluştan kaçınılmaz olarak etkileniyor. Durumu anlamaya çalışan bilim insanları yaptıkları ilk araştırmalarda ilginç verilere ulaştılar. Bu verilere göre, endüstriyel tarımın en gelişmiş haliyle uygulandığı ülkelerde bal arılarının ölüm oranı ve ölüm hızı daha fazla. Bu verinin ardından çeşitli söylentilerin çıkması uzun sürmedi.
Bazı araştırmacıların söylediğine göre, tarım ürünlerinde kullanılan ilaçlar bal arılarının bağışıklık sistemini olumsuz etkiliyor. Kesin olmayan sonuçlara göre ise, imidacloprid içeren tarım ilaçlarıyla haşır neşir olan bal arıları, bu maddenin etkisiyle kovanlarını bulamıyor ve kaçınılmaz olarak ölüyor.
Sebebi henüz bilinmese bile kesin olarak bildiğimiz şey bal arılarının bu hızla yok olması hayra alamet değil. Bu kötü gidişi tersine çevirebilecek tek güç ise Mikaila ve onun gibi bilinçli nesiller.