HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Londra'nın otonomik bir yönetime sahip olması dikkate alınması gereken bir öneri

İngiltere'de düzenlenen referandumla, Birleşik Krallık'ın AB'den çıkma sürecinde bir adım atılması birçok tartışmayı beraberinde getirdi. Bunlardan biri ise Londra'nın otonom bir bölge olması.

Londra'nın otonomik bir yönetime sahip olması dikkate alınması gereken bir öneri

Mustafa Cem Dönmez / Mynet Haber

Neden Londra İçin Otonomi Seçeneği Daha Fazla Düşünülmeli
Birleşik Krallık, geçtiğimiz günlerde yapılan referandum sonucunda Avrupa Birliği’nden ayrılmaya karar verdi. Bu referandumun bir sonucu olarak Kuzey İrlanda’nın da Birleşik Krallık’tan ayrılarak İrlanda Cumhuriyeti’ne katılması gibi bir olasılık söz konusu oldu çünkü Kuzey İrlanda’da çoğunlukla Avrupa Briliği’nden ayrılmama yönünde oy çıkmıştı. Aynı şekilde geçtiğimiz yıl bağımsızlık için referanduma giden İskoçya’da da Brexit oylamasında AB’de kalma yönünde %60’a yakın oy çıkınca yeniden bir bağımsızlık referandumu yapılması gündeme geldi.

Çalkantılı seyreden referandum süreci sonrasında birçok insan bağımsız bir Büyük Londra olasılığını konuşmaya başladı. Hatta change.org sitesinde başlatılan bağımsız Londra kampanyasına imza verenlerin sayısı 177 bin kişiye ulaşmış durumda.

Başkent Londra, dünyanın en önde gelen şehirlerinden birisi ve gerçekten kozmopolit bir yapıya sahip. Üstelik nüfus olarak da dünyadaki birçok ülkeyi geride bırakıyor, örneğin bağımsızlığı konuşulan İskoçya’nın toplam nüfusu 5.3 milyon iken Londra’nın nüfusu 8.6 milyon civarında. Peki gerçekten Londra ayrılarak kendi ayakları üzerinde durabilir mi? Neden olmasın?

İşte size Londra’nın otonomiyi düşünmesi için 3 neden.

1. Otonomi Londralılar arasında popüler bir düşünce

Bağımsız Londra düşüncesi şimdilik dikkate değer, eğlenceli bir görüş gibi görünüyor. Brexit sonuçlarına bakıldığında ise Birleşik Krallık genelinde Avrupa Birliği’nden çıkış yönünde oy kullanılsa da Londra’da yaklaşık 2.3 milyon insan kalma yönünde oy kullandı, bu da %60 gibi bir oy oranına tekabül ediyor. İngiltere’nin 32 ilçesinden yalnızca 5 tanesinde çıkış yönünde oy kullanıldı.

Trafalgar meydanında referandum sonucu nedeniyle yapılan protestolar ve change.org’taki kampanyada atılan 170 bin imza Londralılar'ın Brexit sonuçlarından pek de memnun olmadığını gösteriyor. Londra halkının -sadece İngilizlerin değil- katılacağı bağımsız bir oylama belki daha ikna edici sonuçlar ortaya çıkarabilir. Londra’da yaşayan 3 milyon yabancı ülke doğumlu vatandaş, Londra nüfusunun %36,7’sini oluşturuyor ve İngiliz milliyetçiliği ve Britanya adasını Avrupa’dan izole etme gibi görüşlere yakınlık duymuyorlar. Bu fikirler de Avrupa Birliği’nden ayrılma yönünde çalışmalar yapanların kampanyalarının temelini oluşturuyor.

Aslında, İngiliz olmayan Londralılar, Avrupa Birliği’nde kalma taraftarı olan Londra’nın ilk Müslüman belediye başkanı Sadiq Khan’ın da seçilmesini sağladılar.

2. Londra’nın büyük bir finansal gücü var

Londra, Avrupa ile baya iç içe geçmiş bir şehir. Avrupa Birliği, Londra’nın en büyük iş ortaklarından birisi, Londra ithalatının %30 - %40’ı Avrupa Birliği ülkelerine yapılıyor. Aynı zamanda Londra, diğer Avrupa şehirlerine göre yabancı yatırımcıların da en çok tercih ettiği şehir ve bazı araştırmalar bunun daha da geliştiğini söylüyor. Bu nedenle Brexit, Londra gibi büyük bir ticaret merkezinin ve evrensel bir şehrin ticari devamlılığına zarar getirebilir.

Aslında, referandum sonuçlarının gelmesinin üzerinden birkaç saat geçtiğinde zararın izleri görülmeye başlandı.

Finans devi JP Morgan’ın 16 bin çalışanından Büyük Britanya kökenli 4 bin tanesi işini kaybetme durumuyla karşı karşıya kaldı.

Londra’nın yabancı sermayedarlar için rakipsiz bir ticaret ve sigorta merkezi olma durumu bu nedenle tehlike altında. Financal Times, belki de Londra’daki bankerlerin ayaklarını sürüyerek geri dönme vaktinin geldiğini söylüyor. Ayrıca İngiliz olmayanların uzaklaşmaya başladığı bir Londra’nın artık o kadar da evrensel bir şehir olmayabileceği vurgulanıyor.

3. Bağımsız Londra yaratıcı sektörleri destekleyebilir

Londra’nın geniş yaratıcı sınıfı şehrin üzerinde büyük ve olumlu bir etki bırakıyor. Greater London Authority’ye göre yaratıcı ve yüksek teknolojili endüstri kolları, 2009’dan bu yana toplam yerel değerini %16 arttırdı ve Londra’ya yıllık 35 milyar Sterlin kazandırıyor.

Referandum sonuçlarına göre eğitim ve araştırma da zarar görecek gibi görünüyor. Londra, yüksek teknolojili endüstri kollarının yanı sıra bazıları ABD’nin dev üniversiteleriyle boy ölçüşen birçok büyük üniversiteye de ev sahipliği yapıyor. 2007 yılından bu yanan Avrupa’daki bağlantılar sayesinde Londra’da yapılan araştırmalar 8.8 milyar Sterlin değerinde fayda sağladı.

Aşağı yukarı 380.000 işin kaynağı, Avrupa Araştırma Komisyonu ve Horizon2020 gibi programlar tarafından fonlanan ve yıllık 3.7 milyar Sterlin gelir bırakan Avrupa Birliği öğrencilerinden sağlanıyor. Birçok akademisyen Londra’ya olan beyin göçünün Brexit nedeniyle durmasından korkuyor.

Dikkat edilmesi gereken noktalar

Bu üç sebep incelendiğinde Londra’da yapılacak, İskoçya tipi bir bağımsızlık referandumu, Londra’nın bağımsız bir şehir-devlet olmasıyla sonuçlanabilir gibi görünüyor. Bunun yanında, Britanya nüfusunun %23’ünü oluşturması ve Londra’nın ekonomik gücü, bu tip bir bağımsızlık referandumunu düşünülebilir kılıyor. Ancak bu konuda dikkat edilmesi gereken birkaç nokta bulunuyor. Öncelikle Londra’yı ülkenin geri kalanından ayırmak küçük bir adım değil. Böyle bir durumda birçok yeni antlaşmanın ve imtiyazların gündeme gelmesi gerekiyor. Londra, böyle bir ayrılık sonucunda yeniden Avrupa Birliği’ne katılmak için başvurabilir ve bu uzun bir süreç olabilir gerçi kuşkusuz Büyük Londra, Avrupa Birliği’nin şartlarını yerine getirecektir.

Londra’nın, diplomasisiyle evrensel işbirliği kesinlikle sürecektir. Ancak şehrin ayrılması durumunda ülke hükümetine ait yapılar ki buna GLA da dahil, Londra’nın yönetim şekline göre düzenlenecektir ve tabii ki Birleşik Krallık da bu durumda yeni bir başkent bulmak zorunda kalacaktır.

Kentsel Bağlantılar

Avrupa Birliği’nden ayrılmayı destekleyen eski belediye başkanı Boris Johnson’ın yönetimi devam ederken bile Londra, diğer dünya şehirleriyle işbirliği içerisindeydi ve yönetim anlayışı evrensel bir birleşme üzerine kuruluydu. Dünyanın her yerinde şehirler refahın birer makinesi durumundalar. Aslında, Birleşik Krallık’ın Manchester, Bristol, Liverpool ve Leeds gibi birçok büyük şehri de Avrupa Birliği’nde kalma yönünde oy kullandı. Bu nedenle belki de Londra halkı ve şehrin yöneticileri şehrin karakteristiğini nasıl kurtaracaklarını düşünmeli ve diğer şehirlerle nasıl bir iletişim halinde olacağını konuşmalıdır. Bu durum, Londra’nın Britanya’nın diğer büyük şehirleriyle yapacağı özel yasal ve ekonomik anlaşmaları içerebilir.

Sadiq Khan, bu ajandaya göre yatırımlar yapacağını açıkça ifade etti. Sadiq Khan ve Paris belediye başkanı Anne Hidalgo Avrupa şehirleri arasında daha güçlü bir bağ kurulacağını taahhüt ettiler. Buna göre bu işbirliğini kurup devam ettirebilmek için Khan’ın elinde daha büyük bir otorite ve kapasite olması gerekiyor. Yani, bu bölgeyi Brexit kararlarından koruyabilmesi ve ayırması gerekiyor.

Bunu gerçekleştirebilmek için birkaç alternatif yol düşünülebilir. Londra, kendisini Honk Kong benzeri özel bir ekonomik bölge olarak kabul ettirebilir. Veya kentsel girişim bölgesi fikri yeniden gözden geçirilebilir. Her iki seçenek de eşi benzeri görülmemiş durumlar değil ve Londra’nın kendisini Brexit sonuçlarından arındırması gerekiyor.

Londra’nın ayrılmasıyla ilgili bir referandum yapılmayacak ancak şehrin ekonomik yapısı göz önüne alındığında şehrin evrensel rolünü elinden almak, Britanya için kendi ayağına kurşun sıkmak olabilir.

Kaynak: London: three reasons why calls for more autonomy should be taken seriously

En Çok Aranan Haberler