Jandarma ise vatandaşların ve gazetecilerin kemikleri bulduğu mağaraya "yolu olmadığı, sarp ve kayalık olduğu, PKK'nın mayın döşemiş olabileceği" gerekçeleriyle olay yeri incelemesi yapmayı reddetti. Böylece herhangi bir inceleme yapılmadan kemiklerin 1938-39 yıllarında Dersim katliamı sırasında yaşamını kaybedenlere ait olduğu varsayımı kabul edilmiş oldu. Başsavcılığın, AİHM'in "insanlığa karşı işlenen suçlarda" zamanaşımı olmayacağına ilişkin kararına rağmen verdiği takipsizlik kararına karşı Ağır Ceza Mahkemesi'nde itiraz edilecek.
MAĞARADA İNSANLIK DRAMI
Tunceli'de geçtiğimiz Mayıs ayında Dersim katliamında hayatını kaybedenlerin yakınları ve gazeteciler Laç Deresi mevkiindeki bir mağarada yüzlerce insanın kemiklerine ulaşmıştı. Olaydan sonra dönemin İHD Tunceli Temsilcisi avukat Barış Yıldırım, Tunceli Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu. Yıldırım'ın suç duyurusunda, Laç Deresi'nde bulunan mağarada her yaş grubundan yüzlerce insana ait kemik bulunduğunu belirtilerek "Mağarada uzman bilirkişiler refakatiyle keşif yapılmasını, bulunan kemiklerin kimlere ait olduğunun insan hakları hukuku çerçevesinde tespitinin yapılmasını, kemiklerin ait olduğu şahısların hangi tarihte, ne şekilde ve hangi gerekçelerle öldüklerinin tespit edilmesini, gerekli kimliklendirme ve tespitler yapıldıktan sonra, naaşların ölenlerin yakınlarının kültürel pratikleri doğrultusunda defninin sağlanması" talep edildi.
JANDARMA GİTMEDİ, SAVCI TAKİPSİZLİK VERDİ
Savcılık, bu suç duyurusu üzerine İl Merkez Jandarma Komutanlığına yazı yazarak mağarada olay yeri inceleme ekibinin inceleme yapmasını, iddia edildiği gibi insana ait kemik bulunup bulunmadığnıın kamera çekimi ve fotoğraflarla tespit edilmesi, olay yerinde mermi kovanlarının bulunup bulunmadığının araştırılmasını ve elde edilecek kemik dahil tüm delillerin Adli Tıp Kurumu'na gönderilmek üzere muhafaza altına alınmasını istedi. Savcılık ayrıca bölgeye yakın yerleşim yerlerinde yaşayan bilgi sahibi kişilerin de ifadesinin alınmasını istedi.
Ancak jandarmadan savcılığa gönderilen cevapta "bölgenin sarp, kayalık ve yer yer ormanlık bir alan olduğu, mağaranın bulunduğu yere gidebilmek için yol olmadığı, dereye inişin zor olduğu, PKK tarafından mayınlama ve tuzaklama olaylarının olabileceği, bu yüzden askeri personel ve sivil vatandaşların zarar görme olasılığının yüksek olduğu" belirtildi.
Savcılık da bunun üzerine kemiklerin 1938-39 yıllarına ait olduğunun iddia edildiğini, eski ve yeni Türk Ceza Kanunlarına göre zamanaşımının dolduğunu belirterek takipsizlik kararı verdi.
MEZARLARI DA OLMAYACAK
Avukat Yıldırım, takipsizlik kararının aynı zamanda kemiklerin mağarada kalmaya devam etmesi ve yaşamını yitirenlerin 75 yıl sonra da olsa bir mezara kavuşamaması anlamına geldiğine dikkat çekti. İnsanlığa karşı suçlarda zaman aşımının olmayacağına ilişkin çok sayıda AİHM kararı olduğuna da dikkat çeken Yıldırım, takipsizlik kararının artık hayatta olmadıkları için şüphelilerin bulunması konusunda bir anlam ifade etmediğini, ancak bir muhakeme yürütülmesinin o dönemin aydınlatılması ve devletin sorumluluğunun ortaya konulması bakımından önemli olduğunu kaydetti.