Geçenlerde okuduğum Maide Suresi 51. âyet beni düşünceye sevk etti. Oğlum bir Musevi'nin yanında çalışıyor. "Dostluk"tan maksat nedir? Nasıl hareket etmeli? Bu ayeti nasıl anlamalıyız? Oğlumun patronla ilişkisi nasıl olmalı? İkramlarına icabet etmeli mi? Kazancı helal mi? Bu konular hakkında beni teferruatlı bir şekilde aydınlatırsanız sevinirim.
Sözünü ettiğiniz âyetin meali şöyle:
"Ey iman edenler! Yahudi ve Hıristiyanları veli/dost edinmeyin. Onlar birbirinin velisidir. Sizden onları veli edinen, onlardan olur. Allah ise zalimler güruhuna yol göstermez." (Mâide, 5:51)
Doğru, Kur'ân Yahudiler'le ve Hıristiyanlar'la dostluk kurmayı yasaklıyor ama bu dostluk, nasıl bir dostluktur, nasıl bir ilişkidir? Daha açık söylemek gerekirse, bu dostluk nerede serbesttir, nerede yasaktır?
Âyetin önüne, sonrasına ve konuyla ilgili diğer âyetlere bir bütün olarak bakıldığında, burada, "iman ehlini başkalarının himayesine terk etmek anlamına gelen dostluk ve ilişkilerin" yasaklanmış olduğu anlaşılacaktır.
Buna karşılık, bu sûrenin 5'inci âyeti Kitap Ehlinin yiyeceğinden yemeyi ve kadınlarıyla evlenmeyi helâl kılmakta, 60:8-9 ise Kitap Ehline -onlardan bir düşmanlık görmemiş olmak şartıyla- iyilik etmeyi güzel davranışlar arasında saymaktadır.
3:28 ile 4:139 gibi âyetler ise, inkârcılar ve Kitap Ehli ile dostluğun tehlikelerine karşı ciddî uyarılar içermektedir.
Bir başka deyimle Yahudi ve Hıristiyanlar'la olan dostluk ve ilişkiler onların inançları açısından, Yahudilikleri veya Hıristiyanlıkları yönünden değildir.
Onların tasvip edilen tarafları, bazı güzel sıfatları ve sanatları yönüyledir
Bu âyeti açıklarken Bediüzzaman'ın dediği gibi, "Hiçbir Müslüman'ın her bir sıfatı her zaman Müslüman olması lâzım olmadığı gibi, her bir kâfirin dahi bütün sıfat ve sanatları kâfir olmak lâzım gelmez. Müslüman olan bir sıfatı veya bir sanatı, istihsan etmekle (hoş karşılamakla) iktibas etmek (almak), neden caiz olmasın? Ehl-i kitaptan bir haremin (hanımın) olsa elbette seveceksin."
Çünkü "Dâire-i itikadı, dâire-i muamelâta karıştırmaya mecburiyet yoktur." Yani onların inanç yönlerini beşeri ilişkilerle karıştırmamak gerektir. (Münazarat, s. 26-28.)
Bir Müslüman'ın başta Hıristiyan ve Yahudiler olmak üzere değişik inançlara mensup insanlarla inanç bakımından olmasa da bazı işlerde ortak hareket eder, medenî ilişkiler kurar, şahsi dostluklar yapar, ticari işlerini yürütür.
Bu durum, milletler arasında olduğu gibi, dar çerçevede şahıslar arasında da söz konusudur.
Bu açıdan İslam gayrimüslimleri tamamen saf dışı bırakmamış, onlarla bütünüyle irtibatı kesmemiş; aynı dünyada yaşamanın verdiği beraberlikten dolayı bazı ölçüler çerçevesinde onlarla ilişki halinde bulunma yollarını göstermiştir.
Bu anlamda Yahudi ve Hıristiyan kadınlarıyla evlilik yapmayı, yemeklerini yemeyi, hastalandıkları zaman ziyaretlerine gidip hatırlarını sormayı, hediyeleşmeyi, komşuluk ilişkilerinde bulunmayı öngörmüştür.
Böylece Ehl-i kitapla olan her türlü işlem/ilişki İslamî açıdan haram olmamak şartıyla meşru ve mubah sayılmıştır.
Sevgili Peygamberimiz Ebu Şahme adında bir Yahudi'den veresiye olarak otuz sa' (yarım deve yükü) zahire satın almış, demirden yapılmış zırhını da ona rehin olarak bırakmıştır.
Yine İslâm'a dâvet için mektup gönderdiği yabancı devlet adamlarına, elçilerle birlikte hediyeler göndermiş, onların gönderdiği hediyeleri de kabul etmiştir.
Sorunuza bu açıklamalar ışığında bakabilirsiniz.