ANKARA (ANKA) - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Türkiye manzarasına bakıldığında sanki “Türkiye’de darbe yapıldı” duygusuna kapıldıklarını ifade ederek, “Türkiye’yi dönüştürmek için, Türkiye’yi kendi amaçlarına hizmet eder noktaya sürükleyebilmek için, uydurma suçlar dolayısıyla hesap sorabilmek için yargılayacağız diye geçmişte İstanbul’u işgal eden yabancı gücün girişimiyle bu memleketin evlatları toplanmış, Malta’ya sürgüne gönderilmişti. En ağır suçlamalar ortaya atılmıştı. Daha sonra yargılamalardan hiçbir şey çıkmadı ve hepsi şerefli, vatansever insanlar olarak topluma döndüler. Şimdi Türkiye tekrar böyle bir tabloya sürüklenmek isteniyor. Bu manzara başka türlü izah edilemez” diye konuştu.
Baykal, partisinin TBMM Grup toplantısında konuştu. Konuşmasının başında Bal filmiyle Berlin Film Festivali’nde büyük ödül olan Altın Ayı ödülünü kazanan Semih Kaplanoğlu’nu kutlayan Baykal, “Bu, Türkiye’deki insanlarımızın, sanatçılarımızın, sinemacılarımızın evrensel ölçüde başarılı çalışmalar yaptığı gerçeğini bir kez daha bize sergilemiştir. İnsanımıza, ülkemize, kültürümüze olan inancımız daha da artmıştır. Böyle haberlere çok ihtiyacımız var” dedi.
Uluslararası derecelendirme kuruluşlarının bu hafta içinde ‘sevindirici’ haberler vermeye devam ettiğini, Türkiye’ye olumlu notlar verdiğini belirten Baykal, “Bugün Türkiye’ye ekonomik tablonuz iyi diye referans veren uluslararası kuruluşlar kriz öncesinde dünyayı krize sokan kuruluşlara ve ülkelere de aynı şekilde olumlu notlar vermişlerdi. Çünkü onlar başka işlerle meşguldür. Onlar ekonominin temeliyle, üreticiyle, tüketiciyle, esnafla, çiftçiyle, sanayiciyle meşgul değillerdir. Onlar işe tamamen borç, alacak, borç ödeme tablosu çerçevesi içinde bakarlar. Finans onların temel ilgi alanıdır. Reel üretim, reel ekonomi, ekonominin acısını çeken insanlar onların ilgi alanı içinde değildir” dedi.
Eylül 2008 ile Eylül 2009 arasında işsiz sayısının 795 bin arttığını, kurulan şirket sayısının ciddi ölçüde azaldığını, kapanan şirket sayısının kaygı verici şekilde arttığını anlatan Baykal, yaşanan kriz dolayısıyla Türkiye’de vatandaşların yarıya yakınının gıda dışı ürünleri almaktan geniş ölçüde vazgeçtiğine dikkat çekti. Son aylarda hane haklarının yaklaşık üçte birinin elektrik, su gaz gibi yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamakta güçlüklerle karşılaştığını kaydeden Baykal, Merkez Bankası’nın resmi verilerine göre 2008 yılında 154 bin 972 kişinin bireysel kredi borcunu ödeyemediğini, 2009’da bu sayının 3 kat artarak 457 bine çıktığını, kredi kartı borcunu ödeyememiş kişi sayısının da aynı dönemde iki kat artarak 351 binden 672 bin kişiye yükseldiğini ifade etti.
-“ÇİFTÇİ KAN AĞLIYOR”-
Çiftçilerin “yaşamakta olduğu sıkıntılar yetmezmiş gibi” birdenbire gübre fiyatlarına gelen ani artışın şokunu yaşadığını kaydeden Baykal, tam çiftçinin gübre kullanmak zorunda kaldığı mevsimde 20-20’lik taban gübrenin fiyatının geçtiğimiz Kasım ayında 460 lirayken bugün fiyatının 720 liraya çıktığını, gübre fiyatlarının yüzde 20 ile yüzde 64 oranında zamlandığını belirtti. Baykal, gübre kullanılması gereken mevsim bitince gübre fiyatlarının ucuzlayacağını, gübre kullanılması gereken mevsimde zam yapıldığını dile getirerek “Bu çok ağır bir darbedir. Bunu bu kargaşa ortamında ülkenin gündemi başka konularla sarsılırken gözden kaçırmalarına CHP olarak izin vermiyoruz. Çiftçiye yapılan bu haksızlığı tespit ediyoruz. Hükümet’i gübre fiyatlarını tam gübre atma mevsimine girilmişken artırdığı için suçüstü olarak Türkiye’ye ilan ediyoruz” diye konuştu.
Tarımda yaşayan sıkıntıların sadece Türkiye genelinde klasik ürünleri yetiştiren çiftçilerle ilgili olmadığını, geçen hafta 2 gün önce CHP’nin bu konudaki uzmanlarıyla birlikte Bursa Karacabey’de bir çalışma yaptığını anlatan Baykal, oldukça verimli, yüksek üretim alınan, karlı olması gereken tarım bölgesi olan Karacabey’deki tablonun üzüntü verici olduğunu, çiftçiye Hükümet tarafından ödenmesi gereken borçların ödenmediğini, öte yandan çiftçinin bankalara ödenmeye borçları dolayısıyla icra takibi yapıldığını söyledi. Baykal, “Çiftçi kan ağlıyor, çiftçi sahipsizdir. ‘Vur abalıya’ misali gübresine zam, mahsulüne düşük fiyat, borçlarına karşı icra takibatı, temerrüt faizi uygulamaları, çiftçi eli böğründe, perişan haldedir” dedi. Besicilik yapan insanların da büyük sıkıntı içinde olduğunu bildiren Baykal, hayvancılığa yönelik ilan edilen destek projelerinin çiftçi açısından bir anlamının olmadığını, örneğin 50 büyük baş hayvanı olana destek verildiğini, küçük çiftçilerin desteklenmediğini vurguladı.
-“CHP TEKEL İŞÇİLERİNİ YALNIZ BIRAKMAYACAK”-
Baykal, bir kısmı CHP grup toplantısını izleyen TEKEL işçilerine de “verdikleri saygın, örnek mücadele” dolayısıyla şükranlarını sundu. TEKEL işçilerinin Türkiye’ye örnek olduklarını, verdikleri etkin mücadeleyle Türkiye’yi sarstıklarını, insanları içine girdikleri ‘uykudan’ uyandırmaya başladıklarını, kendi haklarını kimseye zarar vermeden savunduklarını ifade ederek şöyle konuştu:
“Bu mücadelenizin hak ettiği başarılı sonucu olması gerekiyor. En kritik döneme giriyoruz. Bu aşamada bu kararlılığı ve toplumumuzun desteğini daha da artırarak TEKEL işçilerinin yanına koymak öncelikli görevimizdir. Bu sıkışık dönemde CHP olarak sizleri hiçbir zaman yalnız bırakmayacağız. İnşallah sağduyu hakim olacaktır, insaf hakim olacaktır, demokratik sorumluluk duygusu hakim olacaktır. AKP’nin içindeki duyarlılık inşallah artık harekete geçecektir. Ve bu dayatmacı, zorba, aldırmayan, kaba tavrı, despotik tutumu inşallah önümüzdeki günlerde hep beraber etkisiz kılacağız. Türkiye’nin önünü açacağız. Böyle olursa da büyük bir zafer kazanmış olacaksınız. Bunu engellerlerse de şunu bilmenizi istiyorum: Türk milletinin gönlünde her zamankinden çok saygın bir yeriniz olacak ve haklarınıza karşı yapılan haksızlıkları bu millet hiçbir zaman unutmayacak, CHP hiçbir zaman unutmayacak, muhalefetteyken unutmayacak, iktidardayken unutmayacak. Bu vesileyle bir kez daha inançla ifade ediyorum. CHP’nin yaklaşan iktidarında artık 4/C maskaralığı olmayacak.”
Baykal’ın konuşmasının bu bölümü sık sık grup toplantısını izleyen TEKEL işçilerinin alkışları ve sloganlarıyla kesildi.
-“SABAH 4’TE KAPI ÇALINDIĞINDA ‘SÜTÇÜDÜR’ DİYEBİLİYORSANIZ DEMOKRASİ VARDIR”-
Son iki günde yaşananların, Türkiye’nin çok tehlikeli bir istikamete sürüklenmekte olduğu gerçeğini bir kez daha ortaya koyduğunu dile getiren Baykal, Türkiye’de cumhuriyet tarihi boyunca isyanlar, darbeler, askeri müdahaleler, ihtilal girişimleri, çok köklü, acı travmalar yaşadığını ancak bu 80 yılı aşkın süreç içinde bir gün bile dün, önceki gün yaşanan olayların yaşanmadığını söyledi. “İlk kez Türkiye’de cumhuriyet tarihinde yargı, yargının karşısına hükümet kararıyla çıkarılmıştır” diyen Baykal, “Kimse bir aldatmacaya alet olmasın. Bu olayların arkasında sanmayın ki hukuk duyarlılığı içinde harekete geçmiş olan başka hukukçular vardır. Bu olayların arkasında doğrudan siyaset vardır. Türkiye’nin bu içine girdiği süreç adaletin, yargının siyasallaşmakta olduğunu, siyasetin yargıyı kendi amaçları için artık fiilen kullanmaya başladığını bize göstermiştir. Bunun sonucunda Türkiye’de ilk kez kuvvet komutanları gözaltına alınmıştır, ilk kez Türkiye’de ordu komutanları gözaltına alınmıştır, bir günde 21 amiral ve general, 27 subay, 48 Silahlı Kuvvetler mensubu bir büyük operasyonla gözaltına alınmıştır” diye konuştu.
Bu kadar büyük, çarpıcı bir operasyonun hiçbir demokratik ülkede olmadığına dikkat çeken Baykal, “Türkiye’de tarihimiz boyunca olmamıştır, bunca askeri müdahaleler, ihtilaller, isyanlar yaşanmış olan ülkemizde böyle bir olay gerçekleşmemiştir, bildiğim kadarıyla bırakın Türkiye’yi herhangi bir başka demokratik ülkede büyük olayların yaşandığı ülkeler dahil böyle bir manzara ortaya çıkmamıştır” dedi.
Baykal, faşizmden demokrasiye geçen ülkelerde bile böyle bir tablonun yaşanmadığını ifade ederek şöyle dedi:
“Demokrasi ve hukuk devleti öngörülebilirlik rejimidir. Herkesin yarınından emin olduğu, geleceğinden emin olduğu bir düzendir demokrasi ve hukuk devleti düzeni. Sabaha karşı 4’te kapı çalındığı zaman ‘olsa olsa sütçüdür’ dersiniz. Diyebiliyorsanız demokrasi vardır. Eğer sabaha karşı 4’te ister hukuk adamı olun, ister siyaset adamı olun, ister gazeteci olun, ister emekli asker olun, ister görevli muvazzaf olun. Kapı çalındığı zaman ‘eyvah geldiler’ demek durumunda kalıyorsanız, eğer korku sizin ruhunuza işlemişse ve bunda haklıysanız işte o ülke demokratik bir ülke olmaktan çıkmış demektir.”
-“DARBE HAZIRLIĞINI 48 KİŞİ Mİ YAPMIŞ, ONLARIN KUMANDANLARI NEREDEYMİŞ?”-
Dün 48 kişinin gözaltına alındığını, doğal olarak vatandaşın “Niçin?” diye sorduğunu kaydeden Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bunlar önümüzdeki aylar içinde bir darbe yapacaklardı da bir darbe girişiminin içindeydiler, 1 ay, 2 ay, 3 ay sonra geleceğe yönelik bir darbe uygulamasını hayata geçirmek üzereydiler ve şimdi elleri tutuldu, o nedenle gözaltına alındılar’ mı diyoruz. Böyle bir olay var mı? Aklı başında hiç kimse bu insanların böyle bir darbe gerçekleştirme çalışması içinde şu anda bulundukları kanaatinde değil. Peki bunlar şimdi darbe yapacakları için değil, geçmişte güç ellerindeyken, darbe yapmaya fiilen giriştiler ve darbeyi yapamadılar, bu anlaşıldı, ondan dolayı mı şimdi onlara bu hesabı sormak üzere gözaltına alınıyor? Geçmişte bunlar güç ellerindeyken bir darbe düğmesine bastılar mı? Böyle bilgimiz var mı? Peki böyle bir durum varsa zaten 2003’te bu iş olmuş. 2003-2010. Bu 7 yıl boyunca bu insanlar bu darbe projesini ortaya koydukları zaman bunu kendi Silahlı Kuvvetler düzeni içinde birilerinden mi sakladılar? O zamanki askeri hiyerarşi, Genelkurmay Başkanı, diğer askeri yetkililer bundan haberdar değil miydi? Onların yaptıkları iş Silahlı Kuvvetler’in bir kurum olarak ortak sorumluluğu içinde yapılmış bir iş miydi, değil miydi? ‘Onlar bunlardan ayrı bir iş yapıyordu.’ Bunu gizli mi yapıyorlardı? Neymiş? Bir askeri tatbikat vesilesiyle aslında bir askeri darbeye yönelik bir proje ortaya koymuşlar. Bir askeri tatbikat yapıyoruz demişler. Askeri tatbikattan Genelkurmay’ın haberi var, bütün yetkililerin haberi, Milli Savunma Bakanı’nın haberi var, saklı gizli bir şey değil. Sen bu arada bir askeri darbe planlaması yapıyorsun diye düşünmüşler. Ne zaman düşünmüşler, 7 yıl sonra mı düşünmüş? O zaman bunu düşündünüzse niye o zaman harekete geçmediniz? 7 yıl boyunca neyi beklediniz? ‘Bilmiyorduk, şimdi öğrendik’ Allah Allah, neyi bilmiyordun, şimdi öğrendin? Her şey ortada, resmi bir tatbikat uygulaması. Gizli, kapalı bir olay yok. Açık bir olay var. ‘Ama o açık olay darbe hazırlığıymış.’ Peki o darbe hazırlığını sadece bu 48 kişi mi yapmış? Bu 48 kişi bunları yaparken onların kumandanları nerdeymiş, onların amirleri nerdeymiş? Onların Bakanları, Başbakanları nerdeymiş? Bu sorulması gereken temel sorudur, neyle meşgulüz, ne yapıyoruz, yapılan işin arkasında ne var?”
O zamanki komutanların şimdi “pijamasını giymiş, ayağına terliğini geçirmiş, televizyon seyrettiğini” söyleyen Baykal, “Hesabı şimdi mi soruyorsun sen? 7 yıl geçmiş aradan. Emekliye ayrılmış. Emekliye ayrıldıktan sonra yıllar geçmiş. Şimdi birileri hangi ihtiyaçlaysa bu konuda dava açma kararını almışlar. Çok çeşitli teoriler var o ihtiyacın niye hissedildiği konusunda. Ama hiçbir zaman hukukun gereği budur anlayışı yok. Kimisi diyor ki ‘Muhtemel bir parti kapatma davasına karşı gözdağı vermek üzere düğmeye basıldı.’ İnsanların hayatlarıyla, özgürlükleriyle kendi siyasi hesaplarınız için uğraşmayı nasıl kabul edebilirsiniz? Nasıl bunu gerçekleştirebilirsiniz, bu kadar ucuz mu bu işler?” diye sordu.
-“FİİLEN DARBE YAPMIŞ OLAN İNSANLAR HAKKINDA NİYE KIPIRDAMIYORSUN?”-
Dün gözaltına alınanların bir darbe planı yaptıkları gerekçesiyle gözaltına alındığını anımsatan Baykal, şunları söyledi:
“Sen darbe düşüncesiyle tatbikat yaptılar diye 7 yıl sonra hesap soruyorsun, fiilen askeri müdahaleyi gerçekleştirmiş olanlar hakkında niçin harekete geçmiyorsun? Bunlar kafalarının arkasında askeri darbe düşüncesi vardı diye 7 yıl sonra şimdi emekliye ayrılmış olan insanlar gözaltına alınıyor. Peki darbeyi yapmış olan insanlar hakkında niye kıpırdamıyorsun? ‘Anayasa’nın geçici 15. maddesi onlara hukuk koruması getirdi’ diyorsan biz CHP olarak aylar önce size çıktık dedik ki ‘Bu işlerle ilgileneceksen işin temelinden gir, kaldıralım şu 15. maddeyi. 12 Eylül’ü himaye edip gerçekleşmemiş bir muhtemel darbe düşüncesi, hevesi, hazırlığıdır diyerek, ne görevdeyken gerçekleştirmişler, ne görevden ayrıldıktan sonra gerçekleştirmişler. Ama ‘Kafanın arkasında böyle bir proje vardı’ diye sen insanları toplayıp hesap sormaya kalkıyorsun. Bu bir hukuk süreci değildir. Çok açık, çok net, bunu bilmemiz gerekiyor. Bu bir siyasal hesaplaşma sürecidir. Çok açık.”
-“BUNUN ALTINDA BİR HESAPLAŞMA DUYGUSU VAR”-
Sürecin bir “siyasal hesaplaşma süreci” olduğunu iki gün önce AKP Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın çok açıkça ifade ettiğini dile getiren Baykal, bunun bir ağızdan kaçmış bir söz olmadığını, dürüstlükle söylenmiş bir söz olduğunu kaydetti. Doğan’ın “Eğer biz birazcık tökezlersek bu Ergenekoncular falan çok kötü intikam alır” dediğini anımsatan Baykal, “Kendi kendine ‘bunun hesabını sorarlar, çünkü sorulması gereken bir hesap var’ demek istiyor” dedi. Doğan’ın “Kimin başı örtülü, kim namazında, kim oruç tutuyor hepsini fişlemişler” sözlerine de tepki gösteren Baykal, “Kim yapmış bu işi? Bizim aramızda, namazında niyazında, orucunu tutan muhafazakar milyonlarca insan var. Kimin haddine bunu fişlemek. Vatandaş nasıl istiyorsa öyle yaşar. Herkesin inancına, dinine, giyimine kuşamına herkes saygılı olmak zorundadır. İster başını örter, ister açar. Bizim partililerimiz arasında, bize destek olanlar arasında milyonlarca insan başı örtülü var, bak, aramızda kardeşlerimiz var başı örtülü. Kim kimi fişliyor, ne biçim laf bu” diye konuştu.
Doğan’ın “Şimdi biz onları fişliyoruz. 40 sene onlar bize yaptı, şimdi sıra bizde. Yapmaya çalıştığımız bu arkadaşlar” sözlerini de kürsüde okuyan Baykal, “Olay bu, olayın çok açık, dürüst bir şekilde ifade edilmesidir. Ama burada geçmişte bize yapıldı dediği işler hiçbir şekilde bugün kimsenin içine sindirebileceği işler değildir. Hiç böyle bir ayrımı kabul etmek mümkün değildir. O nedenle bugün yaşanan olayları sakın ha kimse hukuktu, demokrasinin işleyişiydi diye izah etmeye kalkmasın. Bunun altında bir hesaplaşma duygusu var, bir intikam alma hevesi, arayışı var. Ergenekon dediğiniz de aslında budur. Olayın ta başından beri ifade etmiştik ve bugün böyle olduğu da çok açık, çok net ortaya çıkmıştır” sözleriyle tepki gösterdi.
-“MALTA SÜRGÜNLERİ YENİDEN GÜNDEME GELİYOR-
Baykal, bugün Türkiye manzarasına bakıldığında sanki “Türkiye’de darbe yapıldı” duygusuna kapıldıklarını ifade ederek “Ya da Türkiye işgal edildi, yabancı güçler Türkiye’ye el koydu, kendi çıkarları doğrultusunda bu memleketi allak bullak etmek üzere her yere elini uzatmaya başladılar. Malta sürgünleri yeniden Türkiye’nin gündemine geliyor. Türkiye’yi dönüştürmek için, Türkiye’yi kendi amaçlarına hizmet eder noktaya sürükleyebilmek için, uydurma suçlar dolayısıyla hesap sorabilmek için yargılayacağız diye geçmişte İstanbul’u işgal eden yabancı gücün girişimiyle bu memleketin evlatları toplanmış, Malta’ya sürgüne gönderilmişti. En ağır suçlamalar ortaya atılmıştı. Daha sonra yargılamalardan hiçbir şey çıkmadı ve hepsi şerefli, vatansever insanlar olarak topluma döndüler. Şimdi Türkiye tekrar böyle bir tabloya sürüklenmek isteniyor. Bu manzara başka türlü izah edilemez” diye konuştu.