Hazine’ye aktarılan mülkler, Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredildi. Agos Gazetesi’nden Uygar Gültekin’in haberine göre; Mardin'in büyükşehir olmasının ardından yasa gereği köyler resmi olarak mahalleye dönüştürüldü ve il idaresine bağlandı. 2012 yılının sonunda yapılan yasal değişikliğin ardından Mardin Valiliği tarafından tasfiye komisyonu kuruldu. Tasfiye Komisyonu kentte, tüzel kişiliği sona eren kurumların mülklerini paylaştırmaya başladı. Devir ve tasfiye işlemleri halen devam ediyor.
TASFİYE KOMİSYONU İTİRAZLARI REDDETTİ
2016 yılı içinde Mardin Valiliği Devir Tasfiye ve Paylaştırma Komisyonu, Mardin'in ilçelerinde bulunan, Süryani cemaatine ait çok sayıda kilise, manastır, mezarlık ve başka diğer arazileri başta Hazine olmak üzere ilgili kamu kurumlarına devretti. Mor Gabriel Manastırı Vakfı bu karara itiraz etti. Ancak geçtiğimiz Mayıs ayında tasfiye komisyonu itirazları reddetti. Mülkiyeti hazineye aktarılan kilise, manastır ve mezarlıklar Diyanet İşleri Başkanlığı'na devredildi.
Mor Gabriel Manastırı Vakfı şimdiye kadar yaptığı incelemelerde onlarca kilise ve manastırın Hazine'ye devredilip Diyanet İşleri Başkanlığı'na tahsis edildiğini tespit etti. Mezarlıklar da Mardin Büyükşehir Belediyesi'ne devredilmiş durumda. Kilisenin ve manastırların bazılarının bakımı hali hazırda Mor Gabriel Manastırı Vakfı tarafından yapılıyor ve belirli günlerde ibadete açılıyor. Mezarlıklar da halen ziyaret edilen, defin işlemlerinin aktif olarak yapıldığı ve Süryani halkı tarafından aktif olarak kullanılan yerler. Süryaniler kararın iptali için Mahkeme'ye başvurdu.
İPTAL DAVALARI
Mor Gabriel Manastırı Vakfı Başkanı Kuryakos Ergün, dava açmaya başladıklarını ancak bir yandan da tespitlere devam ettiklerini söyledi. Ergün, 30'a yakın tapu kaydının iptali için Mahkeme'ye gideceklerini söyledi. Ergün, şunları söyledi:
“Azınlık vakıfları Türkiye'de zaten yıllardır mülk edinemiyordu. 2002'de değişiklik yapıldı. Ve biz de çalışmalara başladık. Bazı tapuları vakfımızın üzerine alabildik. Bazıları için yasal süreçler de devam ediyordu. Bütün tapulara yetişmemizin imkanı yok. Arada kadastro çalışmaları da yapıldı. Kadastrolarda azınlık vakıflarının mülk edinebildiğine dair yasal değişikliğe ilişkin hassas davranmadılar. Biz yetişebildiklerimize dava açıyoruz. Yetişemediğimiz yerlerde bazı kilise manastır ve diğer mülkler Köy tüzel kişiliklerine bırakıldı.”
“Mardin'in büyükşehir olmasının ardından, valilik tasfiye komisyonu kurdu. Tasfiyeler başladı. Pek çok yeri dağıttılar. Belediyelere devredilmesini bekliyorduk. Ancak Belediye yerine hazineye devrettiler. Mardin Büyükşehir Belediyesi kararları mahkemeye taşıdı. Ancak Kayyım atandıktan sonra davaların düştüğünü tahmin ediyoruz. Komisyona biz de pek çok kez itirazlarda bulunduk. Tanıklar götürdük. Ancak yasal olarak bize veremeyeceklerini söylediler ve Hazine'ye devir işlemi yapıldı. Hazine ise kilise manastır ve mezarlıkları Diyanet İşleri Başkanlığının kullanımına vermiş. 50'ya yakın kilise ve manastırdan bahsediyoruz. Tespit çalışmalarımız devam ediyor. Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne başvuru yapacağız. Aynı zamanda dava da açacağız. Şimdiye kadar 20'ye yakın tapu için dava açtık. 30'a yakın tapu için de dava açacağız.”
TESCİL SORUNU
Mor Gabriel Manastırı Vakfı, tapu kayıtlarının Hazine'ye tesciline karşı Mardin Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dava açtı. Dava dilekçesinde, dava konusu olan mülklerin kadim zamandan beri Vakfın mülkiyet ve zilyetliği altında bulunduğu ve Mor Gabriel Manastırı'nın önemine dikkat çekildi. “Tarihi geçmişi M.S. 4. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Manastır dünyanın halen faal en eski manastırlarından olup, 1600 yılı aşan tarihiyle Süryanilerin ve dünyanın en eski din merkezlerinden biridir. Midyat Süryani Deyrulumur Mor Gabriel Manastırı Vakfı, Osmanlı İmparatorluğu zamanında Padişah Abdülmecid Han'ın 1267 Hicri (Miladi 1851/1852) tarihli fermanı ile kurulmuş ve 13.06.1935 tarihli 2762 sayılı Vakıflar Kanunu uyarınca tüzel kişilik kazanarak statüsü yeniden belirlenmiştir. Vakıf, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 2002 yılında yayımlanan Yönetmelikle “cemaat vakfı” olarak kabul edilmiş ve aynı yıl yapılan Cemaat Vakıfları Listesi'ne alınmıştır. Bu listede yer almayan vakıflar, cemaat vakfı olarak kabul edilmemektedir.”
Dilekçede, Hazine adına tescili yapılan mülklerin şimdiye kadar korunması ve bakımının vakıf tarafından yapıldığı dikkat çekildi.
‘LOZAN’IN İHLALİ’
Dilekçede Lozan Antlaşmasına da dikkat çekilerek Hazine adına yapılan tescilin Antlaşmanın ihlali olduğu vurgulandı.
“Lozan Anlaşması'nın 42/3 maddesine göre Türk Hükümeti, söz konusu azınlıklara (gayrimüslimlere) ait kiliselere, havralara, mezarlıklara ve öteki din kurumlarına tam bir koruma sağlamayı yükümlenir. Bu azınlıkların Türkiye’deki vakıflarına, din ve hayır isleri kurumlarına her türlü kolaylıklar ve izinler sağlanacak ve Türk Hükümeti, yeniden din ve hayır kurumları kurulması için, bu nitelikteki öteki özel kurumlara sağlanmış gerekli kolaylıklardan hiç birini esirgemeyecektir. Keza Lozan Anlaşması'nın 37. maddesine göre; Türkiye, 38. maddeden 44. maddeye kadar olan maddelerin kapsadığı hükümlerin temel yasalar olarak tanınmasını ve hiç bir kanunun, hiç bir yönetmeliğin (tüzüğün) ve hiç bir resmi işlemin bu hükümlere aykırı ya da bunlarla çelişir olmamasını ve hiç bir kanun, hiç bir yönetmelik (tüzük) ve hiç bir resmi işlemin söz konusu hükümlerden üstün sayılmamasını yükümlenir. Görüldüğü üzere bu hatalı mülkiyet durumu, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu anlaşmasına olan Lozan Anlaşmasını da açıkça ihlal etmiştir.”
Dilekçede Yargıtay Hukuk Dairesi'nin emsal kararlarına ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve sözleşmenin ek protokollerine da atıf yapıldı.