Prof. Dr. Ercan, Bülent Ecevit Üniversitesi'nde (BEÜ) '5 Aralık Dünya Mühendisler Günü' nedeniyle düzenlenen 'Türkiye'nin Depremselliği' konulu konferansa konuşmacı olarak katıldı. Konferansı BEÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Çufalı, BEÜ Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hakan Kutoğlu, akademisyenler ve öğrenciler takip etti. Prof. Dr. Ercan, 50 yıldır bilimle uğraştığını ve yaratılışta en ufak hata görmediğini söyledi. Doğa olaylarını felakete çevirenin insanoğlu olduğunu kaydeden Ercan, "Çünkü doğanın insan gibi bir yaşantısı vardır. O yaşantıya insanoğlu uyum sağlamak zorundadır. Onun sonu kırağın olur yani Arapça'sıyla felaket olur. Deprem olmasa balık tuttuğunuz denizler, güzel dağlar olmazdı. Zonguldak'ın altındaki maden yatakları olmazdı. Tarım yapamazdık, ırmaklar olmazdı. 'Allah'ım inşallah deprem olmaz' diyor ya bazıları; sen 'İnşallah yaz gelmez, güneş doğmaz' diye dua edebiliyor musun? Bu doğanın kanunudur" diye konuştu.
Prof. Dr. Ercan, Türkiye'nin 1'inci derece deprem bölgesi olmadığını söyledi. Bunun olması için Türkiye'de 8 şiddetinden büyük depremi olması gerektiğini; ancak en büyük depreminin 7.9 ile Erzincan depremi olduğunu dile getiren Prof. Dr. Ercan, şunları söyledi:
"Ekonomisi kötü olan ülkelerde deprem kırağın yani felaket olur. Neden? Sağlam yerde sağlam yapı yapabilmek için kişisel gelirinizin yılda 25 bin dolardan daha yüksek olması gerekiyor. Türkiye'nin ulusal geliri 11 bin dolar civarında. Demek ki Türkiye'deki depremler hala kırağın olmayı devam edecektir. Depremlerden korunmak için ne gerekiyor? Ekonomimizi, eğitimimizi geliştirmeni gerekiyor. En yoksul Japon'un ulusal geliri 45 bin dolardır. Japonya'da depremin yıkıcı olması için 8'den büyük olması gerekiyor. Türkiye'de ise 5.5 şiddetli depremden sonrakileri öldürücü oluyor."
Türkiye'deki depremlerin yüzde 52'sinin Kuzey Anadolu kırığında, yüzde 33'ünün de Batı Anadolu Bölgesi'nde oluştuğunu belirten Prof. Dr. Ercan, deprem güvenliği yapılarının yapılabileceği bölgeleri açıklayarak, şunları kaydetti:
"Yozgat'ın güneyi, Sivas'ın güney kısımları, Ankara'nın Beypazarı ve Nallıhan kısımları, Yalova'nın bulunduğu kesimler, İstanbul'un kuzey kısımları, tüm Karadeniz Bölgesi, Çeşme'nin belli kısımları, Antalya ve Konya'nın belli kısımları oldukça güvenli yerlerdir. Türkiye eğer deprem güvenliği yapıları yapacaksa buraları tercih edebilir."
Prof. Dr. Ercan, Marmara'da olması beklenen 3 depremle ilgili de şöyle konuştu:
"Kaçınılmaz olarak buralarda bu 3 deprem olacaktır. Bir tanesi Gemlik Körfezinin girişinde İmralı depremi. Bir tanesi Küçükçekmece İstanbul depremi. Bir tanesi de Marmara Ereğlisi önünde Tekirdağ depremi olmak üzere 3 tane deprem beklemektedir Marmara'yı. İstanbul depremini tabloda kırmızı kırağın olarak belirledim. Daha sonra Marmara Ereğli'sindeki beyaz kırağın vardır. Beyaz fayın büyüklüğü 7.2 şiddetinde. İstanbul önünde olacak ise 6.4 ile 6.7 şiddetleri arası olacaktır. Gemlik kırığı ve Mudanya ile İmralı depreminin olacağı yerde 6.3 ile 6.10 arasında bir deprem olacaktır."
İstanbul'da beklenen depremin hangi yıl olabileceği konusuna da değinen Prof. Dr. Ercan, "2045'ten önce olacaksa şaşırırım. Bazıları her an olabilir, diyor. 1999'dan beri hala her an olmadı. Bilim adamı net konuşmalıdır. Artısı eksisi vardır. Hiçbir çalışman yoksa her an deprem olabilir, dersin. Bu laf yanlış değil. Zaten deprem oluyor. İstanbul depremi ne zaman olacak? O zaman bu işin mekanizmasını bilmen gerekiyor. İstanbul'daki depremlerde gecikme oluyor ama hiçbir zaman beklenenden önce olmuyor demektir. Gecikme yıllarına denk gelmişse benim 2045 yılında beklediğim deprem 2150 yılında bile olabilir. İstanbul'da olması beklenen depremin yüzde 35'i Anadolu, yüzde 65'i Avrupa yakasını etkileyecektir. En eski yapılar da Avrupa yakasındadır" dedi.
Anadolu'da gelecek yıllarda toplam 33 deprem beklediğini dile getiren Prof. Dr. Ercan, İstanbul'un yanı sıra Merzifon, Çorum, Amasya ile Erzincan ve doğusunun da şu an depremin beklendiği yerler olduğunu söyledi.