Boşanmalarda gerekçe sayılabilecek kadar ciddi bir sorun olan ağız kokusu, iş yaşamında da özellikle konuşarak iletişim kurmada sıkıntı yaşanmasına yol açıyor. Acıbadem Altunizade Hastanesi Protetik Diş Tedavisi Uzmanı Dr. Dt. Hatice Ağan “Ağız kokusu da tıpkı ter kokusu gibi oldukça hassas bir konu; insanlar bazen en sevdiklerine bile ağzının koktuğunu söylemeye çekinebiliyor, kişinin kendisinin bunu fark etmesini bekliyor. Ancak Covid-19 enfeksiyonuyla birlikte hayatımızın bir parçası haline gelen maskeler nedeniyle hastalarda ağız kokusu konusunda ciddi bir farkındalık oluştu. Sık sık maske değiştirmesine rağmen, yediklerinden bağımsız kötü bir koku aldığını söyleyen ve ağız kokusu şikayetiyle kliniğimize başvuran hastaların sayısı pandemi süresinde oldukça arttı.” diyor. Ağız kokusu ya da tıbbi adıyla halitozisin farklı nedenleri olduğunu söyleyen Dr. Dt. Hatice Ağan, hem ağız kokusuna yol açan nedenleri anlattı, hem de alınabilecek etkili önlemleri sıraladı; önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.
Halitozisin (ağız kokusu) cinsiyetler arasındaki dağılımına bakıldığında farklı çalışmalar olmasına rağmen erkeklerde kadınlardan daha fazla olduğu görülüyor. Yaşın ilerlemesi ağız kokusunun artması için belirgin bir faktör olurken, buna karşın özellikle karma dişlenme dönemleri ile boğaz ve bademcik enfeksiyonları sırasında çocuklarda da ağız kokusu sorunu yaşanabiliyor. Dr. Dt. Hatice Ağan ağız kokusunun patolojik ve fizyolojik nedenleri olduğunu belirterek, bu nedenleri şu şekilde açıklıyor:
Fizyolojik halitozis; daha çok beslenme alışkanlıkları, soğan, sarımsak vb. gıdalar ve uzun süre aç ve susuz kalmaya bağlı olarak ortaya çıkarken, tehlikeli olan patolojik halitozis ise bazı sağlık sorunlarından kaynaklanabiliyor.
Patolojik halitozis; kulak-burun-boğaz hastalıkları, geniz akıntıları, sinüzit ve bademcik hastalıkları, reflü, ülser, gastrit gibi sindirim sistemi hastalıklarının yanı sıra; akciğer ve solunum yolu hastalıkları, kronik böbrek yetmezliği, diyabet, hematolojik hastalıklardan kaynaklanabiliyor.
Ağız kokusunun en yaygın nedenini ağız ve diş sağlığı sorunları oluşturuyor. Öyle ki bu tüm nedenler içindeki oranı, yüzde 80’e ulaşıyor. Diş çürükleri ve çürük yüzeylerde biriken plaklar, bakteri tabakaları, ağızla uyumsuz dolgular ve diş eti iltihapları ağız kokusunun en belirgin sebepleri arasında yer alıyor.
Diş aralarında biriken gıdalar, diş etinde kokuşmaya neden oluyor. Dişlerin yüzeyine yapışan plak ve tartar önce diş etinin iltihaplanmasına yol açıyor; oradan da çene kemiğine sirayet edebiliyor.
20 yaş dişleri olarak adlandırılan üçüncü azı dişleri de, ağız içinde kendine yer bulmaya çalışırken sadece çapraşıklığa değil, ağız kokusuna da neden oluyor.
Kötü ağız hijyeni yani düzenli diş fırçalamama ve diş ipi kullanmama da ağız kokusunun en yaygın sebepleri listesinde yerini alıyor.
Dr. Dt. Hatice Ağan fazla protein tüketiminin, vücudumuzu enerji için yağ hücrelerini yakmaya zorladığını belirtiyor ve şöyle devam ediyor: “Bu işlem de keton adı verilen artık ürünlere; dolayısıyla nefes ve idrar yolu ile salınan bir kokuya yol açıyor. Yapılan araştırmalarda da vejetaryenlerde, hayvansal kaynaklı gıdaları tüketenlere göre daha az ağız kokusuna rastlandığı belirtiliyor. Günümüzün güncel diyet modellerine baktığımızda, protein ağırlıklı ve ketojenik diyetler ya da aralıklı oruç dediğimiz uzun süreli açlık durumu da ağız kokusuna yol açabiliyor. Bu tip diyetleri yapanlara bol su tüketmelerini öneriyoruz. Vitamin, mineral eksiklikleri ve tükürük akışındaki azalma da ağız kokusuna neden olabiliyor.”
Ağız kokusu farkındalığı maskelerle artsa da bu sorun için teşhis ve tedavi arayışı yeni değil. Sülfür bileşiklerinin ölçümü yapılarak hastalara ağız kokusu seviyesi ve nedenleri hakkında objektif bilgi veren halitozis ölçüm cihazları olduğunu belirten Dr. Dt. Hatice Ağan “Bu cihazlarda yapılan ölçümler sayesinde hastanın ağız kokusunun neden kaynaklandığını ve hangi seviyede olduğunu görebiliyor ve ona göre bir tedavi planı hazırlıyoruz. Gerektiğinde KBB ve Gastroenteroloji hekimleri ile bir arada çalışıyoruz.” diyor.
Dr. Dt. Hatice Ağan’a göre alınacak 7 basit önlemle ağız kokusunun önüne geçmek mümkün. Bu önlemler şu şekilde sıralanabilir;
Dişler günde en az iki kez, ikişer dakika, diş etinden dişe doğru fırçalanmalı; ayrıca çürüklerin en çok olduğu diş araları diş ipi veya ara yüz fırçası ile temizlenmelidir. Şarjlı veya manuel fırçalarla dişlerin dile, damağa, yanağa bakan yüzeyleri ve çiğneyici yüzeyleri temizlenmelidir.
Dilin kadifemsi dokusu yüzeyinde çok miktarda mikroorganizma barındığından, bu mikroorganizmaların özel dil fırçaları ile temizlenmesi ağız kokusunu önlemede çok önemlidir. Ağız gargaraları da antiseptik özelliklerinden ötürü ferah bir nefes sağlamada faydalıdır.
Zamanında çekilmeyen 20 yaş dişleri, arka bölgede cep oluşumu ve kokuya neden olabilir. Dişlerdeki çapraşıklık ortodontik olarak düzeltilmez ise ağız bakımı zorlaşır. Dişlerin çürümesi ve dişeti hastalıklarının oluşumu kolaylaşır. Koruyucu diş hekimliği uygulamaları, yılda iki kez düzenli olarak yapılan diş hekimi kontrolü ile diş taşı temizliği, yukarıda sayılan tüm ağız ve diş kaynaklı sorunların ilerlemeden ve ağız kokusuna sebebiyet vermeden çözülmesini sağlayacaktır.
Düzenli temizliği yapılmayan protez yüzeylerinde bakteri ve mantar birikimi olabilir. Yemek artıklarının yapışmasıyla kokuşma meydana gelebilir; bu nedenle protezler özel fırçalarla temizlenmeli, antiseptik solüsyonlarda saklanmalıdır.
Bol su içmek ağız kokusu ile mücadele etmekte faydalıdır. Ağız içindeki birikintilerin uzaklaştırılmasını sağlar ve ağız kuruluğunun önüne geçer.
Dr. Dt. Hatice Ağan “Tütün ürünleri ve alkol genel sağlığı tehdit ettiği gibi ağız kokusuna da yol açar. Sigara ve alkolü bırakmak için onlarca sebebe ağız kokusu da eklenebilir. Sigara kullanımına bağlı ağızda eklentiler artar, tartar birikimi kolaylaşır. Sigara, diş eti hastalıklarının daha sinsi ilerlemesine neden olur. Tütün ve aşırı alkol kullanımı ağız kanserlerinin de en önemli nedenlerinden biridir.” diyor.
Elma, havuç gibi yiyeceklerin ısırılarak tüketilmesi sırasında tükürük artışı artar ve diş yüzeyleri daha kolay temizlenmiş olur. Meyveleri ısırarak yemek, tükürük bezlerinin salgı üretimini aktive eder. Şekersiz sakız çiğnenmesi de tükürük miktarını artırarak ağız kokusunun önüne geçebilir.