HABER

Mavi Marmara'ya saldırı davası görüldü

İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, haklarında yakalama kararı çıkarılan sanıklar katılmadı. Tarafları avukatları temsil etti.

Mavi Marmara'ya saldırı davası görüldü

Gazze'ye insani yardım taşıyan Mavi Marmara gemisine Akdeniz'in uluslararası sularında düzenlenen saldırıya ilişkin dönemin İsrail Genelkurmay Başkanı Rau Aluf Gabiel Ashknazi'nin de aralarında olduğu 4 sanığın yargılandığı davanın görülmesine devam edildi.

İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, haklarında yakalama kararı çıkarılan sanıklar katılmadı. Tarafları avukatları temsil etti.

Duruşmada mağdur sıfatıyla ifade veren Filistinli aktivist Ahsan Shamruk, olay günü sabaha karşı İsrail helikopterlerinin gemiyi vurmaya başladığını belirterek, "O sırada karnımdan ve başımın arkasından vuruldum. Ben İbranice biliyorum. Yanıma gelen İsrail askerlerinin 'Bu adam bu geminin lideridir, onu öldürdük' dediklerini duydum. Öldü sanıp beni bıraktılar. Daha sonra askerler beni almaya geldi. Sedyeye koydular ve helikoptere kadar beni taşımak yerine sürüklediler" dedi.

Daha sonra hastaneye götürüldüğünü ve 12 saat ameliyat olmayı beklediğini ifade eden Shamruk, şunları söyledi:

"Doktorlar geldi. Biri diğerine, 'Artık operasyona başlamamız gerek yoksa yaralı ölecek' dedi. Bu ana kadar bilincim açıktı. Onların karşısında çıplak olarak durmak benim suçum değildi. Ameliyat sonrası uyumuşum. Uyandığımda yanımda birçok yaralı kardeşim vardı. Bazılarının durumu kötü görünüyordu. Her şeyimi aldılar. Üzerimde sadece pijamalar vardı. Bu pijamalar Türk malı olduğu için askerler bana bakıp gülüyorlardı."

Shamruk, daha sonra hapse atılıp sorgulandığını, iki gün hapis kaldığını, askerlerin daha sonra Türklerin gidebileceğini ancak kendisinin gidemeyeceğini söylediklerini anlattı.

İsrail askerlerinin sürekli zorluk çıkardığını vurgulayan Shamruk, kendisine vatandaşlıktan atma gibi tehditlerde bulunulduğunu söyledi.

- Avukat Gülden Sönmez

Gemide bulunan mağdur sıfatıyla ifade veren avukat Gülden Sönmez de olay başlamadan önce genelde geminin üst güvertesinde bulunduğunu belirterek, "Bu sırada arkadaşlarımız bize telsizle ilk tacizin gerçekleştiğini söylediler. Biz uluslararası sularda ve denizin ortasındaydık. Kendimizi savunacak hiçbir şeyimiz yoktu. Bize yardım ulaştıracak çok kimse de görünmüyordu. İsrail tarafına baktığım zaman bütün ufkun ışıklarla kaplı olduğunu gördüm. Sanki İsrail ordusu üzerimize geliyordu" dedi. Sabah ezanından sonra diğer gemilerdeki arkadaşlarının da kendilerine doğru hücum botların ilerlediğini söylediklerini ifade eden Sönmez, botlarda 10-12 asker bulunduğunu ve uzun namlulu silahları olduğunu söyledi. Sönmez, askerlerin gaz bombası, ses bombası ve gerçek mermi attıklarını anlatarak, olay yeri inceleme raporunda çok sayıda gerçek mermi olduğu bilgisinin yer aldığını kaydetti.

Mahkeme heyeti, Sönmez'in ifadesine öğleden sonra devam edileceğini belirterek, duruşmaya ara verdi.

- İHH Genel Başkanı Yıldırım

Duruşma sırasında adliye önünde açıklama yapan İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım, dünyada bu kadar şahidi bulunan bir dava olmadığını belirterek, "Katiller belli, başta Netanyahu, Lieberman, o günkü kabinedeki herkes. Sadece askerler yargılanıyor ama bu emri veren İsrail hükümeti. Şu anda Mescid-i Aksa'yı yıkma emrini veren, yerleşimcilere hak tanıyan, Kur'an-ı Kerim'i yerlere atan askerlere emir veren Netanyahu ve kabinesidir gemiye saldırtan" dedi. Bu adamlara güvenilemeyeceğini ifade eden Yıldırım, şunları söyledi:

"Tamam normalleşme olsun, bu adamlar özür diledi, Türkiye büyük bir başarı elde etti, tazminat azı da çoğu da önemli değil ama bu yola çıkarken biz abluka kaldırılacak diye çıktık. Dünya bize hak verdi, BM hak verdi, Avrupa Parlamentosu hak verdi 'abluka kanunsuzdur' diye ama adam ablukayı kaldırtmıyor, o zaman ne yapacağız biz? Onun can damarı olan Türkiye ile olan ilişkilerini keseceğiz. Onlar da Filistin'in yalnız olmadığını görecek. Mescid-i Aksa'nın bütün Müslümanların olduğunu görecek. Kur'an-ı Kerim'i yere atmanın bir karşılığını görecek. Bir gün Mescid-i Aksa'da özgürce namaz kılacağız. Biz Tevrat'ı yere atamayız, İncil'i yere atamayız, herhangi bir milletin kutsalına hakaret edemeyiz. Kiliselere, sinagoglara, bize saldırılmadığı müddetçe hiçbir şey yapamayız. Ama bunlar Mescid-i Aksa'ya saldırıyor, masum insanları öldürüyor."

Bu mahkemelerde siyonizmin askeri ve istihbarat kanadının ortaya çıkacağını vurgulayan Yıldırım, bu nedenle mahkemenin bir an önce bitmesini istediklerini söyledi.

Dünyanın her tarafında davaların devam edeceğini, İngiltere'de ve başka yerlerde de bu tür davaların açılacağını ifade eden Yıldırım, "O zaman Mavi Marmara'ya saldıran bütün askerler, bizi tutuklayan, işkence eden, sonra bizi sorgulayan, sonra sorgulama sırasında tercümanlık yapan, 'ben Türkiye'nin falan ilindenim' diye tercümanlık yapan, beni İsrail sorguçlarına ihbar eden bu adamların hepsi bir bir ortaya çıkacak" diye konuştu.

Yıldırım, Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne bilgi ve belgelerin maksatlı olarak gönderilmediğini kaydederek, Komor Adaları'nın Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne başvurduğunu, Komor Adaları'ndan bir yetkilinin bu konuyu görüşmek için Türkiye'ye gelmek istediğini ancak kendisine vize verilmediğini söyledi.

Mahkemenin yakalama kararı verdiğini anımsatan Yıldırım, İnterpol'e bu arama kararının hala gönderilmediğini ifade ederek, "İnterpol'e gönderilmesi lazım ve gönderilmedi. Bunları kim yapıyor? Cumhurbaşkanı, başbakan, siyasi parti liderleri ve STK'ların kararlılığı ortada. Bizi sevse de sevmese de medya kuruluşları içerisinde veya başka düşünceden olan insanların da bir kararlılığı var. Onlar da diyor ki 'katil kimse yakalansın" dedi.

Bu kararlılığa rağmen bu kararı İnterpol'e göndermeyenler hakkında idari soruşturma başlatılması gerektiğini anlatan Yıldırım, "İnterpol, İsrail tezlerini ortaya koyarak bunu reddedebilir (yakalama kararı), bırak o reddetsin. İnterpol'ün içerisindeki siyonist yapılanma varsa onu da çıkartalım. Türkiye de görsün bunu, dostu düşmanı belli olsun" ifadelerini kullandı.

Yıldırım, bu işin takipçisi olacaklarını dile getirerek, adaletten kurtulmaya çalışan herkesin adaletin pençesinde layık olduğu yere gideceğini belirtti.

- Ceza istemleri

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan iddianamede, dönemin İsrail Genelkurmay Başkanı Rau Aluf Gabiel Ashknazi, Deniz Kuvvetleri Komutanı Eliezer Alfred Marom, İstihbarat Başkanı Amos Yadlin ve Hava Kuvvetleri Komutanı Avishay Levi hakkında "canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme suçuna azmettirmek"ten 9 kez ağırlaştırılmış müebbet, "mala zarar vermeye azmettirmek", "yağma suçuna azmettirmek", "eziyet suçuna azmettirmek", "haberleşmenin engellenmesine azmettirmek", "kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçuna azmettirmek", "yaralama suçuna azmettirmek" ve "silahla yaralama suçuna azmettirmek"ten toplam 18 bin 32'şer yıla kadar hapis cezası isteniyor.

En Çok Aranan Haberler