Eskişehir Özel Reşadiye Tıp Merkezi Psikiyatri Uzmanı Dr. Sıtkı Karaca, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden (TBMM) televizyon ekranlarına yansıyan kavgaların çocuklar ve gençler üzerinde olumsuz etki yaptığını söyledi.Bir süre önce TBMM Adalet Komisyonu’nda Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) ile ilgili yeni düzenlemenin görüşmeleri sırasında yaşanan kavgaya dikkat çeken Uzm. Dr. Sıtkı Karaca, toplumu temsil eden kişilerin üsluplarının toplum ve özellikle çocuklar üzerinde önemli etkiler oluşturduğunu ifade etti. Adalet duygusunun küçük yaşlardan itibaren kendisini gösteren çok güçlü bir duygu olduğuna dikkat çeken Uzm. Dr. Sıtkı Karaca, “Küçük çocuklar suçun otomatik olarak cezayı doğurduğuna inanırlar. Bu tür ceza kavramına ‘içkin adalet’, ‘tanrı cezası’ denir ve suç işleyen çocuk, başına mutlaka kötü bir şey geleceğine inanır. Bu keyfi ceza anlayışı 8 ile 12 yaş arasında yerini ‘karşılıklı ceza’ anlayışına bırakır. Bu devrede çocuk kendisini başkasının yerine koyabilecek ve kuralların çiğnenmesinin sonuçlarını görebilecek güce erişmiştir. Bireyin hak ettiğini aldığı ‘intikamcı adalet’ ile herkese eşit davranılmasını içeren ‘dağıtıcı adalet’ kavramları, çocukların hayatında önemli ağırlık taşır. Küçük çocuklar intikamcı, otoriter adalete inanırlar. Büyük çocuklar ise, zihni gelişimleri doğrultusunda, yetişkinlerle sürtüşme durumlarında bile eşit, dağıtıcı adalet ilkesine inanırlar. 12 yaş civarında çocuklar, daha üst düzeyde bir adalet kavramı geliştirirler. Şartlara göre veya eşit adalet ilkesine dayanan bu kavram; eşitliğin, koşullar çerçevesinde olumlu uyumu olarak adlandırılır” dedi.Çocukların, yargılarında yaş, bağlılık ve geçmiş tecrübeler gibi faktörleri dikkate aldıklarını vurgulayan Uzm. Dr. Karaca, “Eşitlik kavramının gelişimi ile birlikte çocuk yetişkin yasakları doğrultusunda akıl yürütmeden sıyrılarak kuralları eleştirmeye, irdelemeye başlar ve onlara uyma nedenlerini kendi akıl yürütme ve tecrübeleri sonucu oluşturur. İnsandaki üç temel eğilim, adalet duygusu üzerinde olumsuz etkilerde bulunur. Birincisi, kişinin sevdiği, beğendiği, ilgi duyduğu şeye hemen inanıp bağlanması, onu yüceltme eğilimidir. Kişi çok sevdiğinin kusurlarını göremez ve dolayısıyla ona karşı tarafsız ve adil olamaz. Bunun tersi de gerçektir. Kin, nefret, düşmanlık, ön yargılar, dogmatik saplantılar kişiyi gerçeklerden uzaklaştırır; adil ve tarafsız hüküm vermeyi imkansız kılabilir. İkincisi, insanın kolaya kaçma eğilimidir. Her şeyi çabucak halletme isteği, adalet duygusuna zarar verir. Üçüncü eğilim de mücadeleden ve çatışmadan uzak durma, acı vermeyen ve bir bedel gerektirmeyen çözümlerden yana olmaktır. Gerçeklerle yüzleşme cesareti olmayan kimseler adaletli düşünüp davranamaz” diye konuştu.Gençlerin dağıtıcı adalet duygusunu geliştirmesi için öncelikli olarak toplum önderlerinin kendi aralarında saygılı bir ilişki kurması gerektiğini belirten Uzm. Dr. Sıtkı Karaca, “Büyüklerin şiddete ve hak gaspına yönelik hareketleri ister istemez gençler tarafından model olarak alınacaktır. Onlar da hak arama mücadelesini şiddet üzerinden yapacaklardır” ifadelerini kaydetti.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz