İslam coğrafyası adına yapılan en önemli sözleşmelerden olan Medine Sözleşmesi, sosyal ve siyasal özellikler barındırır. Bu nedenle toplumsal bir sözleşme niteliği de taşır. Bu sözleşme, toplumların hak ve özgürlüklerine saygılı bir şekilde yaklaşmayı esas alarak aradaki çatışmaları sona erdirmeyi amaçlamıştır. İslam Devleti’nin yaptığı ilk anlaşma ve hazırladığı ilk anayasadır. Bu yüzden önemi oldukça büyüktür. Din araştırmacıları ve Müslümanlar bu sözleşmeyi, içeriğini, kimler arasında yapıldığını merak etmektedir.
Hz. Muhammed Mekke’den Medine’ye göç ettikten sonra Medine’de yaşayan yerli halk ile Müslümanlar’ın huzurlu ve barış içinde yaşaması için Medine Sözleşmesi’ni hazırlamıştır. Bu sözleşme, 8 ayrı belgenin bir araya gelmesiyle oluşmuştur. Medine Sözleşmesi sayesinde toplum içindeki kavgaların durdurulması, yabancı toplumlarla olan ilişkilerin düzeltilmesi, toplumların haklarına ve özgürlüklerine saygıyla yaklaşılması amaçlanmıştır.
Medine Sözleşmesi Medine’de yaşayan Müslümanlar, Yahudiler ve müşrikler arasınlar imzalanmıştır. Evs ve Hazrec Kabileleri arasındaki şiddetli kavgayı sona erdirme amacı taşıdığı için bu kabileler de Medine Sözleşmesi’ni imzalayanlar arasındadır. Hicret olayından sonra Medine’deki Müslüman olmayan yerel Arap halkı ile Müslümanlar ve Yahudiler arasında bu sözleşme sayesinde huzur ve barış sağlanabilmiştir.
Medine Sözleşmesi’nin imzalandığı yıl kesin olarak bilinmemektedir. Ancak sözleşmenin hemen Hicret olayından sonra yapıldığı düşünülmektedir. Yani Hz. Muhammed Mekke’den Medine’ye 622-623 yıllarında gittiği için sözleşmenin imzalanma zamanı da o dönemlere denk gelmektedir. Bazı kaynaklarda bu sözleşmenin tarihteki ilk sözleşme niteliği taşıdığı yazmaktadır.
Medine Sözleşmesi’nde yer alan maddeler oldukça merak edilmektedir. Bu maddeler aşağıda sıralanmıştır:
Dünya tarihinde de önemli bir yere sahip olan Medine Sözleşmesi; dil, din ve ırk eşitliği sağlamıştır. Kabul edilen maddeler sayesinde Medine’de yaşayan herkesin canı, malı ve namusu güvence altına alınmıştır. Medine’de yaşayan toplulukların sorumlulukları da bu sözleşme sayesinde belirlenmiştir. Aynı zamanda toplum içinde birlik, beraberlik ve barışın sağlanması açısından da güçlü bir adım olmuştur. Ancak ilerleyen yıllarda bu anlaşma bozulmuştur. Hicretin 2. yılı olan 624 yılında ilk defa Beni Kaynuka Yahudileri, tek taraflı olarak bu sözleşmeyi bozmuştur.
Medine Sözleşmesi, Hz. Muhammed’in dini liderliğinin yanı sıra siyasi liderliğinin de toplumun her kesimi tarafından kabul edilmesi bakımından öneme sahiptir. Bu sözleşmenin imzalandığı tarihten sonra İslam dini daha rahat bir şekilde yayılma imkanı da bulmuştur.
Medine Sözleşmesi’nin imzalanmasındaki en önemli amaç, toplum içinde huzuru ve barışı sağlamaktır. Özellikle o dönemde Evs ve Hazrec kabileleri arasında bir savaş sürüyordu. Bu savaşı bitirmek amacıyla da Medine Sözleşmesi yapılmıştır. Aynı zamanda Müslümanlar, Yahudiler ve müşrikler arasında yaşanan anlaşmazlıkları sona erdirmek için de bu sözleşme hazırlanmıştır. Bu sözleşme yapılırken Medine’de yaşayan Müslüman sayısı daha azdı. Bu sözleşme sayesinde herkesin dinini özgür bir şekilde yaşaması sağlanmış oldu.
Medine Sözleşmesi sayesinde Medine şehrinin sınırları belirlenmiş ve Mekke’den Medine’ye göç eden Müslümanların buradaki müşriklerle birlikte huzurlu bir şekilde yaşamaları amaçlanmıştır. Sözleşmenin sağladığı en büyük yararlardan biri ise Medine’deki herkesin eşit olarak kabul edilmesiydi. Anayasa olarak da değerlendirilebilecek bu sözleşme, Medine içinde uyulması gereken kuralların belirlenmesini sağlamıştır.