HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

"Medyaya para kaptırarak girdim"

TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu'na bilgi veren medya patronu Turgay Ciner, sektöre kazayla girdiğini belirtirtti.

ANKARA (ANKA)-TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu'na bilgi veren medya patronu Turgay Ciner, sektöre kazayla girdiğini belirtirken, bir işadamı olarak yaptığı değerlendirmelerde "BDDK'nın veya TMSF'nin Dinç Bilgin'in elinden aldığı bir çöp dahi yoktur. Bana göre son olarak 1 milyar 100 milyon dolara satılan maldan Dinç Bilgin'e hayatının en büyük hediyesini yapmışlardır. Medyaya para kaptırarak girdim" dedi.

Komisyona bilgi veren Ciner Holding Yönetim Kurulu Başkanı Turgay Ciner, 1994'ten itibaren bir işadamı olarak değerlendirmeler yapacağını ifade ederek, şöyle devam etti:

-"MEDYAYA PARA KAPTIRARAK GİRDİM"-

"Medyaya zorlanarak para kaptırarak girmek mecburiyetinde kaldım, isteyerek, arzu ederek girmiş biri değilim. 1994 ile 2001'i takvim almak gerekiyor. 5 nisan 1994 önemli bir tarihtir. Türkiye'nin krize girdiği bir tarihtir. Yanlış hatırlıyor olabilirim 16 bin liralardan 40 bin liralara çıkmış bir doların olduğu ve iş dünyasının büyük kesiminin bugünkü kadar büyük ekonomiye sahip olmayan bir Türkiye'de, yani zenginin de ölçekli olarak fakir olduğu dünyaya göre bir Türkiye'de çoğu insan iş hayatında önemli şeyler kaybetmiştir.

Bazıları da fırsatları değerlendirerek kazanmak için hamleler yapmışlardır. Bu süreç 2001'e kadar devam etmiştir bu süreçte de medyanın almış olduğu rol de buradan pay kapma kavgasıdır. Medyanın içinde kim varsa. Yani burada siyasi entellektüelite, ideoloji, tarafgirlik bana göre subjektif kriterlerdir. Objektif kriter pay kapma kavgasıdır. Pay kapma kavgasını da şu şekilde ikiye ayırabilirim. Bir tanesi hayatta kalmak, bir tanesi de daha büyük parça almak için pay kapma kavgasıdır. Birisi et derdinde birisi can derdinde gruplar olabilir.

Bu olayların gelişiminde de benim en çok gözüme çarpan olay iki tane kriter vardır. Kendi uzmanlık alanım içinde bahsediyorum tekrardan, çeşitli iktidarların vallahi kaç tane hükümet geçti bilmiyorum. Ama önemli bir kilometre taşı Refahyol iktidarı sırasında o zamanki hükümetin almış olduğu birisi enerji özelleştirmeleridir birisi de kamu paralarının bir havuzda toplanmasıdır. Bu iki karar da o günkü hükümetin almış olduğu karar çerçevesinde benim açımdan yüzde bir milyon doğru kararlardı. Fakat ikisi de akamete uğradı. Ne kamu paraları bir havuzda toplanabildi ne o özelleştirmeler tamamlanabildi."

-"BAYAĞI EZİYET ÇEKEN BİR İŞADAMIYIM"-

Komisyon üyesi Ali Rıza Öztürk'ün "Sabah Atv Dinç Bilgin'in elinden TMSF eliyle alınıp, Turgay Ciner'e verildi deniliyor. Nasıl alınıp verildi? Teslim oldunuz mu ya da kimler size teslim oldu? Medya patronusunuz ve devletle işleriniz var ya da yok. Devletle işi olan medya kuruluşu bağımsız bir duruş gösterebilir mi? Siyasi iktidarın işadamlarını dizayn etme girişimi oldu mu?" sorusunu da yanıtlayan Ciner, şöyle devam etti:

"Sabah atv grubu, demin arz ettiğim gibi 94 senesi kimi için et derdi kimi için can derdiydi. Kayıtlara bakarsanız 94'te sabah atv grubu batmıştı. Batışı 2000 senesine kadar sürdü. Bunun karşılığında da iş dünyasında böyle şeyler olur, hele ki o zamanki medya terörünü de hatırlarsanız. Ki siyasetin içinde öyle veya böyle bulunduğunuzda medya terörünün ne olduğunu ben işadamı olarak iyi çektim. Bayağı eziyet çeken bir işadamıyım.

1994'teki kırılma, Sabah Grubu'nu 2000 senesine taşıdı. Batması bir gazete markadır, marka her şeydir kolay kolay batmaz, sürünüz sahip değiştirir şu olur bu olur, hala da yaşıyor gördüğünüz gibi yani. 2000 senesinde Sabah Atv Grubundan alacaklarımıza karşılık belirli oranda hisse aldık. Ki o zaman halka açık bir şirketti. En azından parayı ödeyemedikleri için belirli bir hisse verdiler bize ama ne yönetimdeyiz ne de bir şeyiz. Sonradan da sistem rakip medya grubunun eline geçti, çeşitli olaylar oldu, Sabah'ın sahibinin başına gelenleri biliyorsunuz. Sonra 2002 senesinde bu arkadaşlar bizi tekrar çağırdılar, dediler ki biz batıyoruz bu işe bir katkı verir misin. Bizim de belirli bir miktar paramız içeride batı olduğu için oturduk bu işin içine girdik. TMSF veyahutta BDDK o günkü bu işin tarafı olarak bu işe izin verdi sadece. TMSF'nin veya BDDK'nın o günlerde bu işe dahli sadece izin vermek oldu. Yaklaşık 5 senede ben o grubu ayağa kaldırdım. 5 sene sonra da yine aynı kurulu düzen ben tekil bir insanım TÜSİAD, MÜSİAD'a üye değilim, ticaret, sanayi odasına gitmem, 11 bin kişi çalışıyor. İzmit'te, Bursa'da fabrikalarım yok. Siirt'te, Silopi'de Cudi Dağı'nı deliyorum, Silopi'de çalışıyorum, Sivas'ta Konya'da çalışıyorum. Dağda bayırda çalışıyorum. Kurulu düzenin bir adamı değilim. Kurulu düzenin bir adamı olmadığınız için hem İstanbul ve hem Ankara kurulu düzeni sizden pek haz etmez. Çünkü ilişkileriniz yoktur, kullanılmaya açık değilsinizdir. Neticede, 1 Nisan 2007 tarihinde o günkü kurulu düzen bu taraftaki kurulu düzeni ikna ederek, kandırarak, ne oldu bilmiyorum, onun üstünü kapattık gitti. Bu olay vuku buldu. Biz gazeteciliğin dışına çıktık."

-"BİLGİN'E HAYATININ EN BÜYÜK HEDİYESİ"-

Ne BDDK'nın ne TMSF'nin Dinç Bilgin'in elinden zorla bir şey almadığını ifade eden Ciner, "Batmış bir Dinç Bilgin'in, kanunlar gereği herkesin gittiği gibi bankaları batan insanlar nereye gittiyse adresi olan adrese gitmiştir. Bizim de diğer kuruluşların bir sürü insanın alacağı vardı. Bir sürü insan da bu işlerin içinde. Benden sonra gelecek arkadaş da vardı Karamehmet. Onun da alacağı vardı o da o işin içine girmişti. Dediğim gibi kurulu düzen dışarıdan gelen insanları pek sevmez hemen dışladılar. BDDK'nın veya TMSF'nin Dinç Bilgin'in elinden aldığı bir çöp dahi yoktur. Bana göre son olarak 1 milyar 100 milyon dolara satılan maldan Dinç Bilgin'e hayatının en büyük hediyesini yapmışlardır. Bütün borçlarını ödeyerek veya ödeyeceklerdi bilmiyorum nasıl yapacaklar" değerlendirmesini yaptı.

-CUMHURİYET GAZETESİ-

Mustafa Balbay ile sadece bir ya da iki defa merhabalaştığını söyleyen Ciner, Cumhuriyet Gazetesi'ne giriş sebebini ise "2002 senesinde biz medyaya girdiğimizde medya düzeni Atv-Sabah'ın rakip kuruluşunun tekeli altındaydı. Yani reklamını, dağıtımı rakip kuruluş yapıyordu. Tam teslim olmuş vaziyettiydi. Eğer medyada bir iş yapacaksanız ve iddialı iş yapacaksanız, dağıtımın sizin elinizde olması veyahut da rekabetçi bir dağıtım içerisinde taraflardan birinin şemsiyesi içine girmeniz lazım" sözleriyle açıkladı. Ciner şöyle devam etti:

"O günkü düzende bakarsanız, kayıtların hepsinde vardır, biz Sabah'a girer girmez karşı rakip kuruluş dinç bilginin en yakın adamlarını transfer ederek, veya anlaşarak veya işbirliği yaparak bilmiyorum Vatan Gazetesi'ni kurdurup, Sabah'ın yerine ikame etmek istediler ve Sabah'ın dağıtım şirketi yoktu. Biz Akşam, Cumhuriyet, Yeni Şafak Gazetesi bunlarla birlikte biraraya gelerek bir gecede dağıtım şirketini ihya ettik. Şu anda da o dağıtım şirketi hala bir çatı altında bütün gazeteleri dağıtmaktadır.

Cumhuriyet gazetesiyle alakamızın tamamı ticaridir. Cumhuriyet Gazetesi'nin içinde bulunmamızın sebebinin ideolojik siyasal, sosyolojik hiçbir yanı yoktur. Bunun en iyi örneği de Tercüman Gazetesi'ni satım aldım. Nazlı Ilıcak'ın oğlunun başında olduğu gazeteyi, yani ideolojik olmadığının ıspatıdır. Tercüman Gazetesi'nin de iki sene patronajlığını yaptım desteğini verdim. Öyle yandan yalandan destek anlamında değil. Cumhuriyet'e de aynı desteği verdim gazeteyi bastım dağıttım ve bu işten de kar ettim yani. Öteki türlü gazete dağıtım enstrümanlarınız yoksa yaklaşık bin kişiyi besleyemezsiniz, enstrüman lazım. Yenişafak'ta vardı. Rakip kuruluşun içinde olmasına rağmen hemşehrilik bağımızdan dolayı bir gecede bizim dağıtım şirketimize geldi. Tercüman da yüzde yüz bizim patronajlığımızda hayatını idame ettirdi. Ta ki ismi Bugün olana kadar."

-"EKONOMİNİN YÜZDE 50'Sİ DEVLETİN ELİNDE"-

Holdingleşen işadamlarının "Ekonominin yüzde 60'ını elinde tutan bir aygıtla iş yapmaması mevzu bahis değildir" diyen Ciner, "Bugün Türkiye'de ekonominin yüzde 50'sine yakını hala devletin elindedir. Yani siz belli bir büyüklüğe geldiğiniz zaman her halükarda devletin bir tarafına çarpmak dokunmak durumundasınız. Bunun gerisi teferruattır" dedi. Ciner, devletin günümüzde de hala büyük bir oranda ekonominin içinde olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:

"Eğer siz belli büyüklüğe ulaştığınız zaman devlete dokunmak en azından yönetmelik ve kanunlar çerçevesinde dokunmak zorundasınız. Eğer işe iş olarak bakıyorsanız, işe saygı duyuyorsanız bu medya da olabilir, çöpçülük de, madencilikte, bankacılık da olabilir. Herhangi birisine eğilmek mecburiyetinde kalmazsınız.

Benim medya sektörüne kazayla daha doğrusu para kaptırarak girmem, daha sonra da bazı büyüklerimizin dediği gibi yiğit yığıldığı yerden ayağa kalkar iddiasıyla girmiş birisiyim ve o iddiamı da ispat ettim bugün. Önemli bir medya grubunun başındayım ve profesyonelce idare edilen bir medya kuruluşundayım herhangi bir şekilde, herhangi bir kişinin manüplasyonuna izin vermem. Bunun sorumlusu da benim yani orada gidip de yok o yaptı yok bu yaptı ben Eskişehir'deydim Ankara'daydım İstanbul'a gitmiştim ameliyat oluyordum anneannem hastaydı laflarına da inanmam. Bunun üstünde ne varsa sorumlusu benim iyisiyle de kötüsüyle de."

-"MEDYA TERÖRÜ MAĞDURUYUM"-

Medya patronluğu döneminde hiçbir şekilde "şantaj, tehdit yada benzeri" yayın yapmadığını söyleyen Ciner, "Ben dediğim gibi 1994-2001 arasında medya terörüne maruz kalmış bir işadamıyım. Dolayısıyla elimde medya gücü yoktu. 2002-2007 arasında ben önemli bir medya kuruluşunun patronajlığını yaptım. Kimseye şantaj, tehdit, şu bu şeklinde yayın yapmadım. Ne de hiç kimseden herhangi bir şekilde baskı görmedim. Zaten ben yapım itibariyle asosyal kişiliğe sahip kişiyimdir. Yaklaşık görüştüğüm insan sayısı üç kişiyi geçmez" diyerek en son TBMM'ye 15 sene önce geldiğini açıkladı.(ANKA)

(ÜNS/OLÇ)

En Çok Aranan Haberler