Türkiye, 7 milyon diyabet hastası ile Avrupa’da Rusya ve Almanya’dan sonra 3. sırada yer alıyor. Bu hızlı artışın temel sebebi ise modern yaşamın getirdiği azalan günlük hareket ve egzersiz miktarı ile giderek artan sağlıksız beslenmenin yol açtığı obezitedeki artış. Aslında yaşam tarzında yapılacak olan iyileştirmeler diyabeti geciktirebiliyor, hatta önleyebiliyor. Ancak diyabet hakkında toplumda doğru sanılan yanlış bilgiler ve bu yönde hareket edilmesi nedeniyle hastalığın tanısı geç konabiliyor, tedavide hedefe ulaşılamıyor ve diyabetin yol açtığı kalp ile damar hastalıkları, görme kaybı, böbrek hastalığı ve ayak yaraları gibi olumsuzluklar artabiliyor. Peki hastaların hayatını zorlaştıran bu hatalı bilgiler neler? Acıbadem Fulya Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Uzmanı Prof. Dr. Rüştü Serter diyabet hakkında doğru sanılan 14 yanlış bilgiyi anlattı, önemli öneriler ve uyarılarda bulundu.
Doğrusu: Diyabet tanısı, açlık şekerinin 125 mg/dl üzerinde olması veya tokluk şekerinin 200 mg/dl üzerinde olmasıyla konuyor. Toplumdaki yaygın inanışın aksine açlık şekeri yükselmemiş olan birçok kişinin tokluk şekerleri anormal düzeylerde, hatta diyabet seviyesinde olabiliyor.
Doğrusu: Şeker yükleme testi; açlık şekeri normal olup tokluk şekerleri yüksek olan ve henüz tanı konmamış diyabetli kişilerin tespitini sağlıyor. “Bu nedenle şeker yükleme testi tüm dünyada yaygın olarak kullanılan çok değerli bir tanı aracıdır” diyen Endokrinoloji ve Metabolizma Uzmanı Prof. Dr. Rüştü Serter sözlerine şöyle devam ediyor: “Bu test glukoz intoleransı ve gizli diyabetlilerin ortaya çıkarılmasında ve erken tedaviye alınmasında önemli rol oynuyor. Zararlı olan tek şey mevcut şekeri yüksek olan kişilere ekstradan şeker verilmesidir. Bunu önlemek için de her testin başlangıcında açlık şekeri ölçülüyor ve 125 mg/dl üzerinde bulunursa diyabet tanısı konarak şeker yükleme testi iptal ediliyor”
Doğrusu: Vücudun enerji kaynağı olan glukoz (şeker) tip 2 diyabette insülin direncinden dolayı kaslar tarafından yeteri kadar kullanılamıyor ve kanda şeker yükseliyor. Kaslar gelişemiyor, öte yandan kanda belli seviyenin üzerine çıkan glukoz idrarla atılmaya başlıyor.Bu şekilde vücudun enerji kaynağı kullanılamadan atılıyor ve bu enerji kaybı zayıflamaya yol açıyor. Dolayısıyla kan şekeri yüksek olan diyabetik hastalar yaygın inanışın zayıflamaya başlıyor. Öte yandan şişmanlık ise tip 2 diyabete yol açan en önemli nedenlerden birini oluşturuyor.
Doğrusu: Tip 2 diyabet bugün yaygınlaşmasının yanı sıra giderek daha genç hastalarda görülmeye başlandı ve orta yaş hastalığı haline geldi. Bundan 40 yıl önce ‘çocuklarda görülmez’ denen tip 2 diyabete artık obezite sorunu yaşayan çocuklarda bile rastlanabiliyor.
Doğrusu: Glukoz (şeker) vücudun enerji kaynağıdır ve karbonhidratlarda bulunuyor.“Çok şeker tüketilmesi aşırı kalori alımına, dolayısıyla obeziteye yol açıyor. Obezite ise tip 2 diyabetin en önemli sebebi ve genetik yatkınlığı olan kişilerde bu risk daha da yükseliyor” uyarısında bulunan Prof. Dr. Rüştü Serter, “Kişi sağlıklı yaşıyor, egzersiz yapıyor ve ideal kilosunu koruyorsa çok şeker yemekle diyabet olmak neredeyse imkansızdır” diyor.
Doğrusu: Yapılan çalışmalar sağlıklı beslenme ve günlük egzersiz ile vücut yağının normal,metabolizmanın ise aktif tutulması halinde diyabet gelişiminin geciktirilebileceğini, hatta diyabetin engellenebileceğini ortaya koyuyor. Ancak aileden gelen genetik eğilim ne kadar güçlü ise diyabetin engellenmesi o kadar güçleşiyor.
Doğrusu: Sanılanın aksine düzenli egzersiz insülin direncini azaltıyor, kan şekerini, kan basıncını, kolesterolü ve vücut yağını düşürüyor ve bu sayede diyabetin kontrolüne katkıda bulunuyor. Endokrinoloji ve Metabolizma Uzmanı Prof. Dr. Rüştü Serter diyabet tedavisinin ilk basamağının diyet ve düzenli egzersizden oluştuğuna dikkat çekerek şunları söylüyor: “Ancak egzersizle kan şekerinde düşme olabileceği için hastaların doktorlarına başvurarak egzersiz öncesi küçük bir atıştırmanın gerekliliği konusunda bilgi almaları gerekiyor.Öte yandan ilerlemiş diyabette kalp damar hastalıkları, sinir sistemi bozuklukları, görme problemleri ortaya çıkabiliyor ve egzersizle bazı olumsuzlukların gelişmesine sebep olabiliyor. Bu nedenle diyabetik hastaların doktorlarından egzersiz için onay almaları gerekiyor”
Doğrusu:Beslenme ile alınan her kalori doğrudan veya dolaylı yoldan kan şekerini yükseltebiliyor. Kan şekerini doğrudan yükselten sofra şekerinden uzak durmak önemliyse de diğer besin ögelerinden alınan aşırı kalorilerin vücutta şekerin yükselmesine yol açması da engellenmeli. Bu sebeple diyabet diyetleri sofra şekerinin olmadığı, diğer gıdaların miktarının ise hastanın ihtiyacına göre ayarlandığı sağlıklı besinlerden oluşuyor.
Doğrusu: Meyveler karbonhidrat, dolayısıyla meyve şekeri içeriyorlar. Tatlı ve ekşi meyvelerdeki şeker düzeyleri benzerdir. Sağlıklı besinler olan meyveler vitaminler ve lifler içeriyor, bu sayede karbonhidratların olumsuz şeker yükü dengeleniyor. Ancak meyveler aşırı tüketildiklerinde kan şekerini yükseltebiliyorlar. Bu sebeple diyabetik diyette günlük meyve vardır ama miktarı kısıtlıdır. Meyve suyu ise lif içermediği için kan şekerini kolay yükseltebiliyor ve diyabetik hastalara önerilmiyor.
Doğrusu: Bunlar ve benzeri bitkisel ürünlerin kan şekerini anlamlı düzeylerde düşürebildiğine dair hiç bir bilimsel kanıt yoktur.
Doğrusu: Her türlü bal şeker içeriyor ve kan şekerini yükseltiyor.
Doğrusu: Diyabette tedavi hastanın günlük ihtiyacını karşılayacak ve ideal kilosunda kalmasını sağlayacak miktarda sağlıklı kaloriyi alması ve bununla beraber kan şekerinin ilaçlarla kontrol altında tutulmasından oluşuyor. Aşırı kalori alımı ile kan şekeri nasıl yükseliyorsa aç kalınca da kan şekeri tehlikeli bir şekilde düşebiliyor.
Doğrusu: Endokrinoloji ve Metabolizma Uzmanı Prof. Dr. Rüştü Serter diyabet tedavisinde ilaçlar ve insülinin kullanıldıkları sürece etkili olduklarına dikkat çekerek, “İlaçlar günlük beslenme programıyla uyum içerisinde düzenli ve sürekli kullanılmazlarsa kan şekeri tekrar yükseliyor veya dalgalanıyor. Bu nedenle tedavinin şeker normale dönse bile devam etmesi çok önemli” diyor.
Doğrusu: Prof. Dr. Rüştü Serter insülinin kan şekerini düşürmekte çok etkili ve sağlıklı bir tedavi aracı olduğunu vurgulayarak, “Ancak insülinin bilinçli ve düzenli olarak öğünlerle uyumlu kullanılması gerekiyor. Hastanın kilo vermesi, aşırı stres faktörünün ve enfeksiyonun ortadan kalkması veya benzeri durumlarda kan şekerleri düşüyor ve kontrol daha hafif ilaçlarla sağlanabiliyor. Bu gelişmelerde doktor insülin tedavisini sonlandırıyor”