Hürriyet gazetesi yazarı Deniz Zeyrek'in 'Gökçek ne yapacak?' başlıklı bugünkü yazısının ilgili kısmı şöyle:
Ömrümün üçte ikisi, yani 30 yılı Ankara’da geçti. 23 yılında Melih Gökçek belediye başkanıydı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kendisiyle ilgili açıklamalarından sonra, Gökçek’li Ankara yılları film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti.
Neler yoktu ki filmde?
Çankaya’nın önceki belediye başkanlarından Doğan Taşdelen ve gazeteci Emin Çölaşan’la bitmek bilmeyen kavgalar; tartışmalı imar değişiklikleri, dikey yapılaşma kararları, battı çıktı yollar; Hitit Güneşi’nin yerine yarışma ile seçilen bir sembolün Ankara’nın sembolü yapılması; bir heykele ‘Ben böyle sanatın içine tüküreyim’ demesi; bütün itirazlara, bilimsel raporlara, büyük maliyetine, ‘nitratlı su’ uyarılarına rağmen Kızılırmak suyunu Ankara’ya getirip şebekeye bağlaması; Ulu Önder Atatürk’ün en önemli miraslarından Atatürk Orman Çiftliği’ni Tema Park’a çevirmesi; ODTÜ kampusundan biri tünel, üç ayrı yol geçirmesi; yol çalışmalarını gece baskınlarıyla başlatması; Ankara bağımsız milletvekili ODTÜ’lü Aylin Nazlıaka ve ODTÜ’lülerle o dönemde başlayan polemikleri; doğalgaz sayaçları ile ilgili yolsuzluk iddiaları nedeniyle Kemal Kılıçdaroğlu ile canlı yayına çıkması; Gezi olayları ve 15 Temmuz hain darbe girişimi sırasındaki performansı; şarkıcı Nihat Doğan’la canlı yayında atışması; eski TBMM Başkanı Bülent Arınç’la yaşadığı “parsel parsel” polemiği bunlardan sadece birkaçı.
BU KADAR İNSANI BOŞUNA MI KARŞISINA ALDI?
Uzatmayayım, Gökçek, Ankara’da büyükşehir belediye başkanlığı yaptığı yaklaşık çeyrek asırda, nevi şahsına münhasır bir siyasetçi profili ortaya koydu. Kavgada yumruk saymadı. Kazanma hırsı ile icraatlarını biraz önce saydığım “engellere”(polemiklere, mahkeme kararlarına ve sert tepkilere) aldırmadan yaptı.
Kuşkusuz sevenleri de çoktur ama bu tavrı nedeniyle önemli bir “Gökçek muhalefeti”yarattı. Eğer, kendi iradesi dışında görevden uzaklaştırılır ve iktidar olanaklarını kaybederse “sevenleri” ve “muhalifleri” arasındaki denge büyük ölçüde bozulacak. Bugüne dek amansız mücadele verdiği siyasetçiler, sivil toplum kuruluşları ve toplumsal kesimler karşısında savunmasız kalacak.
O yüzden yakında etrafındakilere “Bu kadar basit mi? Bu kadar tepkiyi boşuna mı üstüme çektim, bu kadar bedeli boşuna mı ödedim” dediğini duyarsanız şaşırmayın.
2018 MART’A DEK SÜRE Mİ İSTEDİ
AK Parti kulislerinde, Gökçek’in Mart 2018’e kadar süre istediği konuşuluyor. Belki de o tarihlerde bir seçim olacağına inanıyor. Ancak partinin yönetim kadroları, kendisine o kadar süre verilmeyeceğini, yeni yıldan önce bu işin biteceğini düşünüyor.
Gökçek, eğer istifası istenmişse ya da istenecekse, bu karara uymadığında, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile pazarlığa girişmeye çalıştığında yaşanabilecekleri bilecek kadar deneyimli bir siyasetçi. Bu yüzden Erdoğan’la karşı karşıya geleceği bir yolu seçmeyeceğinden hemen herkes emin.
Partililer, Gökçek’in belediye meclisinde yapılacak bir oylama ile ya da genç bir mülkiye müfettişinin raporuyla bırakmayı göze almayacağı o nedenle istifa edeceği görüşünde.
Gökçek’in yakın çevresi ise istifasının istendiğine, istendiyse neden istendiğine dair şu ana dek bir açıklama yapılmadığına dikkat çekiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasında Gökçek’in yerinde kalması için kapının aralık konulduğunu savunan bu isimler, Gökçek’in kapı tam kapanıncaya dek içeride kalmak ve pazarlık pozisyonuna girmeden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ikna etmek için çaba göstereceğini de vurguluyor.
Ancak, yine partililere bakılırsa, Erdoğan’ın Gökçek konusunda geri adım atması düşük bir ihtimal.