Meme kanseri, süt üreten kanalların hücrelerinde gelişen ve buradan vücuda yayılma riski olan bir kanser türüdür. Ağırlıklı olarak kadınlarda ortaya çıkmasına rağmen, erkekleri de etkileyebilir. Hormonlar, çevresel faktörler ve yaşam tarzı meme kanseri riskini artıran faktörler arasında sayılmaktadır. Meme kanserinde erken tanı çok önemlidir. Bu yüzden bireylerin meme kanseri belirtilerine karşı uyanık olmaları, vücutlarını bu belirtilere karşı nasıl kontrol edeceklerini bilmeleri gerekir. İşte meme kanseri belirtileri ve meme kanseri tedavisi hakkında detaylar.
Meme kanserinin ilk aşamalarında tümörler hissedilmeyecek kadar küçüktür. Meme kanseri ile ilgili erken belirtileri tespit etmek için doktorlar tarafından mamogramların tavsiye edilmesinin nedeni de budur. Ancak, kadınlar kademeli olarak 4. aşamaya geldiklerinde, bazen koltuk altlarında, memelerinin altında veya yakınında yumru hissederler. Bu yumru ağrısız olabilir, dokunulduğunda hareket etmeyebilir ve kişiye göğüs duvarına bağlıymış gibi hissettirebilir.
Meme kanseri ağrı yapar mı? Evet, göğüs bölgesinde görülen bir ağrı ne yazık ki iyi bir işaret değildir. Bu bölgedeki elektriksel duyumun eşlik ettiği keskin bir ağrı, kanserin kendisinden kaynaklanır. Eğer tümör memelerin veya süt kanallarının hemen arkasında mevcutsa, kadınlar ağrı ile ilgili belirli rahatsızlıklar yaşayabilirler. Göğüs ağrısı her zaman kansere bağlı olmayabilir, ancak acil müdahale gerektiren diğer sağlık sorunlarına da işaret olabilir.
Meme kanseri hastalarının meme uçlarından bazen sütlü, sulu veya kanlı akıntılar gelebilir. Bu akıntı, meme yüzeyinde pullu bir kabuk bırakabilir. Süt olmayan ve meme ucundan çıkan herhangi bir sıvı kanserli memenin belirtileri arasında olabilir ve araştırılması gerekir. Tümör süt kanalında gelişmeye başladıkça, tahrişe yol açabilir.
Kaşıntı, iltihaplı meme kanseri türüyle ilgilidir ve genellikle göz ardı edilir. Kaşıntı çok yoğundur ve bununla birlikte, merhem vb. kremler, semptomun giderilmesine fazla katkıda bulunmaz.
Meme kanserinin görüntüsü, sağlıklı memeden elde edilen görüntü ile aynı değildir. Memelerde bulunan tüm tümörler memeye yakın bölgede bir yumruya neden olmaz. Kadınların göğüs bölgesinde fark edebileceği bazı yaygın değişiklikler arasında memeyi çevreleyen bölgelerin çukurlaşması, şişmesi veya büzülmesi de vardır. Hastalar memelerinin şekil olarak ovalleştiğini ve bazen belirli bir alana doğru büzüştüklerini fark edebilirler. Yani, kanserli memenin dış görünüşü sağlıklı memeye göre oldukça farklıdır.
Evre 1: Birinci evrede tümör boyutu 2 cm'den küçük olur. En önemli sonuç ise tümörün başka bir yere yayılmamasıdır.
Evre 2: İkinci evrede tümör boyutu 2 ve 5 cm arasındadır. Bu aşamada tümör koltuk altı bezlerine doğru yayılma gerçekleştirebilir.
Evre 3: Bu evrede tümörün büyüklüğü 5 cm'i geçer. İkinci ihtimal ise tümörün 5 cm'den küçük olup koltuk altı bezlerindefazka sayıda paket halinde tutuluması, göğüs kasları duvarına tutulum olmuş olması, meme başını tutmuş olması ya da boyundaki lenf nodlarına doğru yayılım yapmış olmasıdır.
Evre 4: Ne yazık ki dördüncü evrede meme kanserinin diğer organlara sıçramış olmasıdır.
Meme kanseri gelişme olasılığını artıran birçok risk faktörü vardır. Bu risk faktörlerinden bazılarının bilinmesine rağmen, bu faktörlerin kanser hücresinin gelişimine nasıl sebep olduğu bilinmiyor.
Meme kanseri genç yetişkinlerde de görülebilir ancak risk, yaşlandıkça artar. Bu nedenle 45 yaş ve üzerindeki kadınlara düzenli olarak kanser tarama testlerinden geçmeleri önerilir.
Diğer kanser türlerinde de olduğu gibi meme kanseri riski de bu hastalığa yakalanmış akrabaları olan kadınlar için daha yüksektir. Hastalık öyküsü bulunan kişiyle yakın bir akrabalığa sahip olmak (kız kardeş, anne, kız) kanser riskini iki katına çıkarır.
Bir memede meme kanseri teşhisi konulduğunda, diğer memede kanser riski veya teşhis konulan memede ek kanser riski artar. Daha önce iyi huylu bir göğüs rahatsızlığı geçirmiş olan kadınlarda kanser riski daha yüksektir.
Menstrüasyon döngüsüne erken yaşlarda (12 yaşından önce) giren veya menopoza geç (55 yaşından sonra) giren kadınlar, diğer kadınlara göre biraz daha fazla kanser riski taşırlar.
Meme kanserine neden olan etkenler arasında meme dokusu da yer alır. Yoğun meme dokusu olan kadınlar (mamogram tarafından belgelendiği gibi) daha yüksek meme kanseri riski taşırlar.
Çalışmalar, günde iki veya daha fazla alkollü içki içen kadınların, meme kanserine yakalanma risklerinin, içmeyenlere göre 1/3 kat daha fazla olduğunu göstermektedir. Ayrıca fazla alkol alımı diğer kanser türlerine yakalanma riskini de artırıyor.
Meme kanserinin evresi, tümörün büyüklüğü ve eğer yayıldıysa ne kadar yayıldığı, tedavi yöntemini ve sürecini belirlemede büyük rol oynar. Meme kanseri için en yaygın tedavi cerrahidir. Cerrahiye ek olarak çoğu kadın kemoterapi, radyasyon veya hormon tedavisi gibi tamamlayıcı bir tedavi de görür.
Aşağıdakiler dahil olmak üzere kanserli dokuyu memeden çıkartmak için uygulanabilecek birkaç yöntem vardır.
Radyasyon tedavisinde kanser hücrelerini öldürmek için yüksek güçlü ışınlar kullanılır. Radyasyon terapisini uygulamak için iki yol vardır.
Eksternal radyasyon: Bir radyasyon ışını, etkilenen alana harici bir makine ile odaklanır. Tedavinin kapsamı, bir sağlık ekibi tarafından belirlenir ve yapılan cerrahi prosedür ile lenf düğümlerinin etkilenip etkilenmediğine bakılır. Genellikle, tedavi beş ila altı hafta boyunca haftada beş gün gerçekleştirilir.
Brakiterapi: Radyoaktif tohumlar veya topakları kullanır. Radyasyon veren bir ışın yerine, bu tohumlar kanserin yanındaki memeye implante edilir.
Kemoterapi, kanser hücrelerini yok etmek için uygulanan bir ilaç tedavisidir ve bu tedavi genellikle diğer tedaviler, özellikle de cerrahi ile birlikte uygulanır. Bazı durumlarda, doktorlar ameliyat öncesi hastalara kemoterapi uygulamayı tercih ederler. Burada amaç, tedavinin tümörü küçültmesidir.
Hormon tedavisi, kanserin nüksetme oranını azaltmak için ameliyattan önce veya sonra ya da diğer tedavilerden sonra uygulanabilir. Östrojen ve progesteron, meme kanseri tümörlerinin büyümesini uyarabilir. Hormon tedavisi vücudun bu hormonları üretmesini engelleyerek çalışır. Bu hareket, kanserin büyümesini yavaşlatmaya ve muhtemelen durdurmaya yardımcı olabilir.
Erken tanı bütün kanser türlerinde hayati derecede önemlidir. Kötü huylu bir tümör büyüdüğünde, kanser ilerlediğinde ve vücuda yayıldığında (metastaz) karaciğer, pankreas, akciğer ve beyin gibi organları da etkileyebilir. Kanserin vücudu sarması tedaviyi güçleştirir ve bazı vakalarda ölümle sonuçlanabilir. Meme kanserinin yaşam süresi için ise kesin bir şey söylemek mümkün değildir çünkü bu, hastalığın evresi ve kişinin tedaviye yanıt verip vermemesi gibi etkenlere göre değişebilmektedir. Ancak son yıllarda tıptaki gelişmelerle birlikte meme kanseri hastalarının yaşam süreleri de uzamıştır.