HABER

Meme kanserinde erkekler de risk altında!

Her 8 kadından 1'inde görülen meme kanseri erkekleri de tehdit ediyor. Meme kanseri konusunda erken teşhisin çok önemli olduğunu söyleyen Acıbadem Adana Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Orhan Demircan, meme kanseri konusunda farkındalığın artırılması gerektiğinin altını çiziyor. Meme kanseri belirtileri hakkında bilgi edinmenin meme kanserinde erken teşhis konusunda büyük önem taşıdığını söyleyen Prof. Dr. Demircan, erkeklerin de risk altında olduğunu anlattı.

Meme kanserinde erkekler de risk altında!

Kadın kanserlerinin yaklaşık yüzde 30’unu oluşturan meme kanserinin, son yıllarda görülme sıklığı daha da arttı. Ancak erkeklerde de kadınlara göre daha az olsa da meme dokusu bulunması nedeniyle risk altında. Araştırmalar her yüz meme kanserinden birinin erkeklerde görüldüğünü gösteriyor. Üstelik erkeklerde daha agresif ve hızlı ilerliyor. Acıbadem Adana Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Orhan Demircan, toplumda meme kanseri farkındalığını artırmak ve bu konuya dikkat çekmek için merak edilenleri 15 Ekim 2018, Pazartesi günü Acıbadem Adana Hastanesi’nde gerçekleştiren etkinlikte izleyicilerle paylaştı.

Türk Kızılayı Adana Şubesi ile Eylül ayında gerçekleştirilen “Kan & Kök Hücre Bağışı Farkındalık Etkinliği”nden sonra Acıbadem Adana Hastanesi, “Meme Kanseri Farkındalık Etkinliği” ile toplumu bilinçlendirmeye yönelik etkinliklere bir yenisini daha ekledi. 15 Ekim 2018, Pazartesi günü gerçekleştirilen etkinlikte, meme kanserindeki belirtiler, risk grupları, erken tanı için yapılması gerekenler, tedavi yöntemleri ve yeni cerrahi uygulamalar konusunda aydınlatıcı bilgiler sunuldu.

ERKEN TEŞHİS ÇOK ÖNEMLİ

Yapılan çalışmalarda, dünyada her yıl 1.7 milyon kadına meme kanseri tanısı konulduğunu belirten Prof. Dr. Orhan Demircan, hastalığın her 8 kadından birisinde görüldüğünü söylüyor. Erken teşhisin hastalıkla mücadele edebilmenin en önemli unsuru olduğunu belirten Prof. Dr. Demircan bunu yapabilmenin en önemli yolunun, hastalık konusunda farkındalığı artırarak erken tanı alan hasta oranını yükseltmek olduğunu söyleyerek özlerine şöyle devam etti: “Erken tanı sayesinde, meme kanseri sıklığının artmasına karşın yaşam kayıplarının önüne geçebilmektedir. Günümüzde erken tanı ve meme kanserinin tedavisindeki yeni yaklaşımlar, hastalığın tedavisindeki başarının yanında, meme alınmadan da hastalığın tedavisine olanak sağlamaktadır. Bu durum, aynı zamanda kadın için simgesel önemi olan memenin alınması kaygısını gidermektedir. Erken teşhisle gelen başarılı tedavi süreçleri, kadınların yaşam standartlarında iyileşme sağlayarak, sosyal yaşamını ve kimliğini koruyabilmesi açısından da çok büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle meme kanserine yönelik alınabilecek en önemli önlem ve temel hedefin kadınları meme sağlığı konusunda eğitip, farkındalık yaratmak olduğunu söyledi”

BU BELİRTİLERE DİKKAT EDİN!

Erken tanıyla meme kanserlerinde yüzde 90’lara varan oranlarda iyileşme sağlanabiliyor. Bu noktada kanserin erken belirtilerinin atlanmaması önem taşıyor. Memede ele gelen kitlenin (şişlik) kanserinin en önemli belirtisi olduğunu anlatan Prof. Dr. Orhan Demircan, “Meme başından kanlı akıntı, meme başında kaşıntılı bir lezyonun bulunması, meme cildinde veya meme başında çekinti de kanserin diğer belirtileri arasında yer alıyor. Ayrıca, koltuk altında şişlik, memede ödem ya da yaranın bulunması ise hastalığın ilerlediğine işaret ediyor” dedi.

Bu noktada kadının kendine çok büyük görev düşüyor. Hiçbir meme yakınması olmayan kadınlara, 20-40 yaş arasında düzenli olarak kendi kendini muayene ve yıllık hekim kontrollerini ihmal etmemeleri gerekiyor. 40 yaşından sonra ise elle muayeneye, düzenli hekim kontrollerinin yanına yıllık mamografi ekleniyor. Risk grubunda yer alan kadınların ise, hekime başvurarak uygun takip periyodları belirlemesi önem taşıyor.

ERKEKLER DE RİSK ALTINDA

Diğer kanser türlerinde olduğu gibi meme kanseri için de bazı risk faktörleri bulunuyor. Bunun başında da elbette kadın olmak geliyor. Çünkü her yüz kadın meme kanserine karşılık bir erkek meme kanseri görülüyor. Bununla birlikte, ailesinde ve özellikle birinci derece yakınlarında meme kanseri öyküsünün olması, çocuk doğurmamış olmak veya 30 yaşın üzerinde doğum yapmış olmak, erken adet görmek, geç adetten kesilmek, adet sonrası uzun süren hormon tedavisi görmek ve kilolu olmak da diğer risk faktörleri arasında yer alıyor. Özellikle BRCA 1 ve BRCA 2 gen mutasyonu bulunan kadınlar da risk oldukça artıyor. Bu kişiler de, yüksek riskli hasta grubu olarak farklı takip protokolleri uygulanıyor. Toplumda, risk faktörü bulunmayanların meme kanseri olmayacağına dair yanlış bir algı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Orhan Demircan, meme kanseri teşhisi konmuş hastaların yüzde 80’inde bu sayılan risk faktörlerinin hiçbirisinin bulunmadığını belirtti.

MEME ALINMADAN DA TEDAVİ MÜMKÜN

Meme ile özel uğraşan cerrahların temel hedefi; en iyi yaşam beklentisi ve yaşam olanağı sağlayan tedavi şeklini seçmek, olanaklı ise hastaya ameliyathaneden kendi memesi veya yerine yapılan bir meme ile çıkarmak oluyor. Erken tanı alan hastaların büyük bir bölümünde memenin korunabildiğine işaret eden Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Orhan Demircan, erken tanı alan hastalarda uyguladığımız sentinel lenf bezi biyopsisi (Bekçi lenf bezi biyopsisi) ile koltuk altındaki tüm lenf bezlerini çıkartmadan tedavi yapabilme şansının bulunmasının önemine dikkat çekti. Bu yöntemin uygulanabildiği hastalarda kolda şişme, ağrı, kolu kullanamama gibi olumsuzluklar yaşanmıyor, daha kaliteli ve sorunsuz bir yaşam sürdürebilme şansı elde edilebiliyor.

En Çok Aranan Haberler