Medicana Çamlıca Hastanesi'nden yapılan açıklamaya göre, son yıllarda her 8 kadından biri meme kanserine yakalanıyor. Kanserin nedeni tam olarak saptanamamakla birlikte ileri yaş, genetik etkenler, erken adet başlangıcı, geç menopoz yaşı, doğum yapmamış ve emzirmemiş olmak, sigara kullanmak ve hormon tedavisi almak, risk faktörleri arasında gösteriliyor.
Açıklamada görüşlerine yer verilen Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Ahmet Denizli, memedeki kanserli dokunun memeye yakın lenf bezlerine yayılmasıyla beraber meme kanseri ilerlediğini belirterek, kanseri erken evrede teşhis edip tedaviyi başlatmanın, kanserli dokunun lenflere ve diğer organlara yayılmasına engel olduğunu aktardı.
Özellikle erken evre kanserlerde ilk seçeneğin koruyucu cerrahi olduğunu ve meme koruyucu mastektomi ile memenin mümkün olan en küçük kısmının cerrahi sınırlarla çıkarılmasının kozmetik ve psikolojik açıdan avantajlı bir yöntem olduğunu kaydeden Denizli, şu ifadeleri kullandı:
"Bu tedavi sayesinde hem estetik olarak istenmeyen bir görüntü oluşmaz, hem de kanserli bölgeden kurtulmuş olunur. Bunun dışında daha ileri evre hastalarda ilk olarak ışın tedavisi ve kemoterapi yapılarak hastalık geriletebilir. Daha sonra cerrahi tedavi yapılabilmektedir. Temel olarak cerrahi tedavi, radyoterapi ve kemoterapi bunlara ek olarak da sonrasında hormonoterapi ile yaşam boyu devam eden bir tedavi uygulanabilir."
Denizli, meme kanseri cerrahisi seçiminin hastalığın evresine, tümörün biyolojik özelliklerine, hasta yaşı ve yandaş hastalıkların varlığı gibi faktörlerle değerlendirildiğini aktararak, meme koruyucu cerrahiye radyoterapi tedavisinin eklenmiş olmasının memenin tamamının çıkarılması ile benzer tedavi başarı oranlarına sahip olduğunu kaydetti.
İki tedavinin birlikte kullanılmasının ve uygun hasta seçiminin ise multidisipliner yaklaşım sayesinde mümkün olduğuna işaret eden Denizli, "Uzak organ metastazı olmayan fakat koltuk altında birden fazla lenf düğümü metastazı olan hastalar lokal ileri evre meme kanseri olarak adlandırılmaktadır. Bu tür meme kanserlerinde güncel tedavi yaklaşımı, önce kemoterapi (neoadjuvan kemoterapi) verilerek tümörü baskılamak ve daha sonra cerrahi tedavi seçeneklerini uygulamaktır." bilgisini paylaştı.
Denizli, günümüzde meme koruyucu cerrahi sırasında uygulanan intraoperatif radyoterapinin hastalarda kemoterapi sonrası uzun süren radyoterapinin yerini aldığına dikkati çekerek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bu yaklaşım ile hem radyoterapinin yan etkileri azalmakta hem de uzun ve maliyetli radyoterapi tedavisi yerine, ameliyat sırasında kısa sürede sonuç alınabilmektedir. Bu tür tedavi için hasta seçimi ancak radyasyon onkolojisi uzmanı ve meme cerrahının işbirliğiyle olabilmektedir. Meme kanserinin cerrahi tedavisi sonrası patolojik değerlendirme hem kemoterapi hem de radyoterapi seçeneklerinin, kür sayısının, hormonoterapi uygulanıp uygulanmayacağının ve radyoterapi seçeneklerinin değerlendirilmesi için çok önemlidir. Aynı zamanda patoloji sonucu ile tümörün bundan sonra seyrinin öngörülmesi mümkün olmaktadır. Meme kanserli hastalar cerrahi sonrası; patoloji, radyoloji sonuçları ve nükleer tıp kliniklerince değerlendirilen PET tomografi gibi tetkik sonuçlarıyla tümör konseyinde incelenmektedir." (AA)