Kalp ve damar hastalıklarının daha çok erkeklerde ölüm sebebi olarak bilindiğini ancak her 3 kadından 1’inin kalp hastalığı nedeniyle hayatını kaybettiğini söyleyen Kardiyoloji Uzmanı Dr. Ferruh Gürkaynak, “Meme kanserinden ölüm oranının 31 kadında 1 olduğunu göz önüne alınacak olursa, kalp hastalıkları 10 kat daha fazla oranda kadın ölümüne sebep olmaktadır” dedi.
Medicana International Samsun Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Dr. Ferruh Gürkaynak, kadınlarda kalp hastalıkları ile ilgili yaşanan sorunları ve hastalığın tanısı ile ilgili bilgi verdi. Gürkaynak, “Kalp ve damar hastalıkları kadınlarda erkeklere oranla 10 yıl daha sonra ortaya çıkmakta ve risk özellikle menopozdan sonra daha da artmaktadır. Menopozla birlikte, hipertansiyon, hiperlipidemi (Kan yağlarının yükselmesi), diyabet, kilo artışı gibi risk faktörlerinin oluşumunun artması, kalp hastalığının oluşumunu da hızlandırmaktadır. Menopoz döneminde neden kadınlarda koroner arter hastalıkları daha çok görülmektedir? Menopozdan önce kadınların erkeklere oranla kalp damar hastalıklarına yakalanma olasılıkları daha düşüktür. Östrojen hormonunun kadınları koruduğuna inanılıyor. Ancak kadınlar menopoza girince vücutlarında östrojen üretimi azalıp, kalp damar hastalıkları riski başlıyor ve her yıl katlanan bir hızla artıyor. Kırk beş yaşında bir kadında bu risk dokuzda birken, altmış beşinde ikide bire çıkıyor. Kadınlar için koroner arter hastalığı açısından en büyük handikap, bu hastalığın yıllarca erkek hastalığı olarak daha fazla kabul görmüş olmasıdır. Kadınlar yaşlandıkça azalan östrojen düzeyi ile birlikte kalp hastalıkları ve inmeye karşı olan direnç azalmaktadır. Altmış yaşına kadar 5 erkekten biri bir koroner kalp hastalığı ile karşılaşırken bu oran kadınlar için 1/17 olarak saptanmıştır. Altmış yaş üzerinde ise hastalığın görülme riski her iki cins için de eşitlenmektedir. Menopoz sonrası dönemde koroner arter hastalığı kadınlar için önemli bir sağlık sorunudur. Bu dönemde ölümlerin yüzde 25 nedenini oluşturmaktadır. Kadınlarda koroner arter hastalığı için en önemli risk faktörü hipertansiyondur. Kadınlarda yaşla birlikte ortaya çıkan hipertansiyon yetmiş yaş üzerindeki kadınların yüzde 80’inde görülmektedir. Diyabet de kadınlardaki koroner arter hastalığı riskini 3 kat artırmaktadır” diye konuştu.
Menopozu geciktirmek için hormon kullanımının, kadınlarda menopoz sonrası kalp hastalığı riskini azaltıp azaltmayacağı konusunda bilgi veren Dr. Ferruh Gürkaynak, “Menopoz ve östrojen eksikliği koroner arter hastalığı için risk faktörü olan LDL kolesterol düzeylerini artırırken, HDL kolesterol düzeylerini azaltmaktadır. Menopoz sonrası hormon tedavisinin kalp hastalıklarına karşı koruyucu olup olmadığını test eden çalışmalarda çelişkili sonuçlar elde edilmiştir. Bu çalışmalarda kalp hastalıklarına karşı kesin koruyucu etkinlik gösterilememekle beraber kısa süreli takip sonuçlarındaki olumsuz durum daha uzun takip sonuçlarının yayınlanması ile yerini olumlu bir izlenime bırakmıştır. Ancak açıklanamayan vajinal kanama, rahim kanseri ve meme kanseri öyküsü olanlarda hormon kullanımı uygun değildir. Kadınlar maalesef erkeklere oranla, kendi risk faktörlerini daha az fark etmektedir. Kalp hastalığının yakınmaları, kadınlarda erkeklere göre daha belirsiz seyretmekte bu nedenle çok uyarıcı olmamaktadır. Erkekler daha çok göğüs ağrısı yakınması ile başvururken kadınlarda yorgunluk, nefes darlığı gibi daha genel yakınmalar şeklinde başlamaktadır. Böylece birçok kadın bu yakınmaların üzerinde durmayıp daha geç dönemde hastalık ilerledikten sonra doktora gitmektedir. Kalp hastalıklarının teşhisinde kullanılan testler, kadınlarda daha az uygulanmakta ve daha yanıltıcı sonuçlar vermektedir. Bu sebeple de erken teşhis edilme oranı, erkeklere göre daha düşük olmaktadır. Kalp ve damar hastalıklarının en az %80 oranında sigara, hipertansiyon, yüksek kan yağları, ailede kalp hastalığına yatkınlık, şişmanlık, hareketsiz yaşantı, diyabet gibi klasik risk faktörlerine bağlı olarak geliştiği bilinmektedir. Bu nedenle bu risk faktörlerinin azaltılması durumunda, kalp damar hastalıklarına bağlı ölüm ve sakatlık oranının yüzde 80-90 oranında azaltılabileceği bilinmektedir. Kadın ve kalp hastalığı ilişkisini anlamak için bu risk faktörlerinin, kadın cinsiyette nasıl bulunduğuna bakmak aydınlatıcı olur” şeklinde konuştu.
Kadınlarda kalp hastalığı risk faktörleri!
Kadınlarda kalp hastalığı risk faktörlerine değinen Kardiyoloji Uzmanı Dr. Ferruh Gürkaynak, şunlarız söyledi:
“Sigara: Kadınların çalışma hayatında daha fazla aktif rol almalarıyla birlikte sigara tüketimi de artmıştır. Sigara önlenebilmesi mümkün olan, en önemli kalp ve damar hastalığı risk faktörüdür. Öyle ki günde 1- 4 adet sigara içen kadınla, hiç içmeyen kadın karşılaştırıldığında içenlerde risk 2 kat daha fazla artmaktadır. Kadınlar sigarayı bırakmada erkeklere oranla, kilo alma kaygısıyla daha fazla zorlanmaktadır.
Hipertansiyon: Yurt dışındaki araştırmalar hipertansiyonun erkekte, kadından daha fazla olduğunu göstermektedir. Ancak ülkemizde hemen her yaş grubunda, kadında hipertansiyon, erkekten daha sık olarak gelişmektedir. Bunun en önemli sebebi Türkiye’de kadınlarda şişmanlık ve bunun sonucu metabolik sendrom, diyabet, insülin direnci gibi hastalıkların daha fazla görülmesidir. Bu hastalıkların hepsi hipertansiyon oluşumunda ve kan yağlarının bozulmasında önemli rol oynamaktadır. Özellikle hareketsiz yaşantı ve egzersiz alışkanlığının olmaması kilo artışı ve hipertansiyon oluşumu için en önemli sebeplerdir.
Kadınlara özel gebelikte başlayan hipertansiyon da ayrı bir önem taşımaktadır. Gebelikte başlayan hipertansiyon öyküsü olan kadınların, olmayanlara göre kalp ve damar hastası olma riski daha yüksektir. Bu nedenle gebelikte tansiyonu yüksek seyreden kadınların, doğum sonrası daha sıkı izlem altında tutulması önerilir.
Kan yağlarının yükselmesi: Orta yaşlı sağlıklı bir kadında kolesterolün 200 mg/dl’nin üzerinde olması, iyi huylu kolesterol olan HDL’nin 50 mg/dl’nin altında olması, kalp ve damar hastalık riskini arttırır. HDL kolesterolü östrojen hormonu nedeniyle kadında erkekten daha yüksek oranda bulunur ve bu sebeple daha koruyucudur. Ancak kilo artışı ve hareketsiz yaşantı, sigara tüketiminin artması HDL kolesterolünün başlıca düşmanıdır. Damar tıkanıklığından sorumlu olan kötü huylu LDL kolesterolünü düşük düzeyde tutabilmek için, sadece yeme içme konusunda dikkatli olmak yeterli olamamaktadır. LDL kolesterolünü düşük tutabilmek için düzenli fizik aktivitenin de olması gerekir. Haftada en az 3 gün ortalama 1 saat kadar tempolu yürüyüş gereklidir. Araştırmalar kalp hastalıklarından korunma için riskli olan kadınlarda LDL kolesterol düzeyinin 130 mg/dl’nin altında olmasını önermektedir.
Obezite ve hareketsiz yaşantı: Ülkemizde 40 yaş üstü kadınların yüzde 46.6’sı obez kapsamına girmektedir. Aynı grup kadınların 2/3’ü ya çok az ya da az fiziksel aktivite yapmaktadır. Fazla kilolu olmak diyabet riskini 3 kat arttırmaktadır ve diyabet sıklığı ülkemizde kadınlarda erkeklerden daha fazladır. Diyabet erkelerde kalp ve damar hastalığı riskini 2
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz