HABER

"Merkez Bankası döviz rezervini arttırabilir"

ANKARA(ANKA)-Merkez Bankası Eski Başkan Vekili ekonomist Zekeriya Yıldırım, piyasaların seçim sürecini satın aldığını belirterek, buna karşın reel faizlerin düşmemesini "ihtiyat payı" olarak yorumladı.

Sermaye girişinin hızlanması ile birlikte Merkez Bankası'nın döviz rezervlerini daha da arttırmak durumunda kalacağını belirten Yıldırım, "Böylece YTL'nin daha fazla değer kazanmasının önüne geçilerek, döviz rezervlerinin artacağını düşünüyorum" dedi.

Zekeriya Yıldırım, 2007 yılında ekonominin rotasını haftalık ANKA Review'e değerlendirdi. İki kritik seçime karşın yabancı sermayenin Türkiye'ye ilgisini kaybetmediğini kaydeden Yıldırım, bunun nedenlerinden birinin de dünyada artan likiditenin önemli kaynağı olan Körfez sermayesi olduğunu söyledi.

Ekonomide beş yıl arka arkaya sağlanan başarılı performansla beraber, yüksek cari açığa karşın ekonominin iç ve dış şoklara karşı dayanaklılığının arttığını kaydeden Yıldırım, "Türkiye'nin, er veya geç AB'nin parçası olacağı düşünülüyor. Doygun AB ekonomileri içinde büyüme şansları kalmayan şirketler, büyüyen Türkiye ekonomisi içinde yer almayı kendileri için yeni bir fırsat olarak görüyorlar. Son iki yılda görülen banka ilgisi ve bu yıl yaşanan sigortacılık hamlesinin gerisinde de bunu görmek mümkün" dedi.

YABANCILARIN KALICILIĞI ENFLASYONA BAĞLI

Zekeriya Yıldırım, yabancı sermayenin kalıcı olmasının, tek haneli enflasyondan sapılmadan yakalanan büyüme trendinin sürmesine bağlı olduğunu söyledi. Yıldırım, makro performansın mikro reformlarla desteklenmesi, yatırımların önündeki bürokratik engellerin kaldırılması, istihdam ve finans sektörü üzerindeki yüklerin kaldırılması gerektiğini ifade etti. Başbakanlık bünyesinde kurulan Yatırım Promosyon Ajansı ve AR-GE'ye sağlanan teşviklerin olumlu adımlar olduğunu ifade etti.

"BANKACILIK SEKTÖRÜNDE HAREKET BEKLEMİYORUM"

Bankacılık sektörünün büyükleri arasında şimdilik yeni bir hareket beklemediğini kaydeden Yıldırım, "Halk Bankası stratejik yatırımcılara satılsaydı sektörde büyüklük sıralamasını değiştirebilirdi" yorumunu yaptı. Bankacılıkta görülen yeni anlayış ve yoğunlaşan denetimin, sektörde piyasa ve operasyonel riskleri kontrol altına aldığını kaydeden Yıldırım, BASELII uygulamasının kredi risklerini azaltacağını söyledi.

"MORTGAGE İVME KAZANDIRIR"

Bankaların işletme giderlerinin bilanço büyüklüklerine göre yüksek olduğuna dikkat çeken Zekeriya Yıldırım, bu giderlerin mortgage uygulaması ve ekonomideki büyüme ile bir süre daha taşınabileceğini kaydetti. Yıldırım, "Ama sonunda faiz marjlarının da düşmesiyle ölçek ekonomisi önem kazanacak, büyüme yarışında geride kalacak orta büyüklükteki bankalar yeni satın almaların konusu olacak" değerlendirmesini yaptı.

YABANCILAR BANKALARINI SATABİLİR

Türkiye'ye gelen yabancıların bir kısmının bankalarını satmak durumunda kalabileceğini ifade eden Yıldırım, kamu bankalarının geleceğinin yeni bankacılık haritasını şekillendirmekte önemli olacağını söyledi. Yıldırım, sektöre ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:

"Sektörün büyümesi ile birlikte sermayeye ihtiyacı da öne çıkacak ve birleşmeleri ve satın almaları tetikleyecek. Bu hareketlerin hemen başlayacağını söylemiyorum. Ama önümüzdeki beş yıl içinde örneklerini görebileceğimizi düşünüyorum."

EL KONULAN BANKALAR

Bankacılık ve finans kesimi üzerindeki denetimlere de değinen Yıldırım, buradaki en büyük sıkıntının banka denetimi sonuçlarının gizliliği ile sermaye piyasalarında aranan saydamlık ilkesinin bağdaştırılmasında görüldüğünü söyledi. TMSF'nin ön plana çıkmasının nedeninin el konulan bankaların tasfiyesinden kaynaklandığını anlatan Yıldırım, bu konuda şöyle konuştu:

"El konulan bankaların hisselerini Borsadan alanlar bu yüzden zarara uğradılar. Soruna çözüm getirilebilmiş değil. Geleceğe dönük bakarsak çözümün bankaların batmasını önleyici denetimden geçtiğini söyleyebiliriz. TMSF tasfiye sürecini tamamladığında asli görevine dönecek. Banka denetiminin sahibi BDDK olmaya devam edecek. Bazı ülkelerde banka denetimi MB bünyesinde yer alıyor. Ancak globalizmin gelişim çizgisi içerisinde piyasaların MB'larını enflasyon kontrolüne odaklanmış olarak görme istekleri banka denetiminin bağımsız bir kurum tarafından yapılmasını savunan görüşleri güçlendirmiştir. Bizde de BDDK'nın kuruluşu yaygınlaşan bu son görüşe uygun gerçekleşmiştir."

MERKEZ BANKASI İSTİKRARI SAĞLAR

Merkez Bankası'nın istikrarı sağlamakla görevli olduğunun altını çizen Merkez Bankası Eski Başkan Vekili Yıldırım, para politikasının bankaların ihtiyaçlarına göre değil enflasyon hedefine göre belirlendiğini kaydetti. Banka kurtarma amacına dönük bir piyasa müdahalesinin Merkez Bankası'ndan beklenmemesi gerektiğini belirten Yıldırım, "Merkez Bankası banka denetiminden sorumlu değil. Bankaların bireysel olarak likidite darboğazına girmelerinden sorumlu değil. Ancak piyasaların topyekün bir likidite boğazı yaşamaması Merkez Bankası para politikasının hedefleri arasında olmalı" yorumunu yaptı.

DÖVİZ REZERVİ YÜKSEK

Döviz rezervlerinin eski yıllara göre yüksek olduğunu bildiren Yıldırım'ın bu konudaki öngörüleri ise şöyle:

"Öte yandan yüksek bir cari açık var. Bu kırılganlık kaynağı olarak görülmemeli. Bunun için döviz rezervlerinin daha da artmasında fayda var. Önümüzdeki dönemde sermaye girişinin hızlanması halinde Merkez Bankası döviz alımlarını arttırmak zorunda kalacak. Böylece YTL'nin daha fazla değerlenmesinin önüne geçilerek, döviz rezervlerinin de artacağını düşünüyorum."

PİYASALAR SEÇİM SONUÇLARINI SATIN ALDI

Piyasaların siyaset ve seçim süreçleri ile sonuçlarını satın almış göründüğünü ifade eden Yıldırım, temel beklenti sonuçlarının, ekonomide radikal değişimlere yol açmayacağı merkezinde olduğunu söyledi. Bu beklentinin içinde bir ihtiyat payının da bulunduğunu anlatan Yıldırım, reel faizlerin bu nedenle düşmediğini kaydetti. Yıldırım, sözlerini şöyle tamamladı:

"Merkez Bankası da aynı ihtiyatlı yaklaşımı sergiliyor. Seçim süreci çalkantısız atlatılır ve mali disiplinde önemli sapmalar yaşanmazsa reel faizler hızla düşecektir. O zaman seçim sonrasında mikro reformları uygulayacak zemin de yaratılmış olur. Cari açık üretmeyen büyüme modeline geçmemiz bu mikro reformların hayata geçirilmesine bağlı."

En Çok Aranan Haberler