SAMSUN (İHA) - 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, 3 Kasım'dan sonra yakalanan istikrarın hükümet tarafından iyi değerlendirilmesi halinde, Türkiye'nin dünyanın en itibarlı ülkesi haline geleceğini belirtti. Hükümetin önündeki en büyük zorlukların Kuzey Irak ve Kıbrıs konusu olduğuna dikkat çeken Demirel, AB konusunda, "Biz girersek AB, ABD'nin önüne geçer" dedi.
Samsun Ticaret ve Sanayi Odası (TSO) tarafından Büyük Samsun Oteli'nde düzenlenen 101. Kuruluş Yıldönümü ve plaket töreninde konuşan Demirel, geçen yılki toplantıya da katıldığını, ülkenin içinde bulunduğu istikrarsızlıktan dolayı konuşurken çok zorlandığını, bu yıl ise büyük bir ümit taşıdığını belirterek, "Paniğe kapılma özelliğim olmadığından geçen yıl paniğe kapılmadım. Meşruiyet içinde çare tükenmez. Ümitsizliğin yerini ümit almıştır" diye konuştu.
Samsun TSO Başkanı Adnan Sakoğlu, Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz, Vali Muammer Güler'in konuşmalarının ardından kürsüye çıkan Süleyman Demirel, ülkenin dertlerinin biteceğini ifade etti.
"İnsan derdini bilirse deva buluyor" diyen Demirel, Meclis'te yapılan tartışmalara atfen, "Türkiye'nin kurtuluşu da kuruluşu da Samsun'dan başlamıştır" hatırlatmasında bulunarak, tabela nüfusu 333 bin olan şehrin 1 milyon nüfusa ulaşması gerektiğini söyledi. Demirel, "70 milyonluk Türkiye'de Samsun'un hakkı 1 milyondur. Nüfus, gelişmişliğin ölçüsüdür" dedi.
Türkiye'nin 45 milyar dolar döviz girdisi bulunduğunu, 1965'te 465 milyon dolar olan döviz gelirinin 10 kat arttığını, bugünün döviz kazancının yüzde 90 sanayi ürünlerinden geldiğini, kalkınmaya, gelişmeye devam edileceğini söyleyen Demirel, "Kalkınmanın en önemli şartı iç huzurdur. İç güvenliktir. Bu devletin görevidir. 2000'e gelirken Türkiye terör olayını aşmıştır. Terör ülkeye pahalıya malolmuştur. 1984'te Eruh'ta hükümet konağının basılmasıyla başlayan terörle 30 bin insanımız ölmüştür. 2000'e kadar gençler insanına, devletine kurşun sıkar hale getirilmişti. Niye Türkiye 57. Hükümet döneminde krize gitti anlayamadım. Sebep geçmişse, fabrika açmasa mıydık? İş vermese miydik? Çok fabrika açılmış 10 binini kapat! Çok insan çalışıyor, yarısını işten at. Olur mu? İşsizlik arttırılarak mı sorun çözülecek? Türkiye'nin 1950'ye kadar sermayesi yok, altyapısı yok, yetişmiş insan yok. Bu yokluklar 1960-70-80'li yıllarda aşılmıştı. Bundan sonra da burada durulmaz, ileriye gitmelidir" diye konuştu.
Cumhuriyet'ten bu yana Türkiye'nin ortalama yüzde 5.5 büyüme hızı olduğunu da hatırlatan Demirel, AB konusunda şunları söyledi:
"AVRUPA AYIP ETTİ" "Asrın başında hasta olan Türkiye 1999'da AB'ye aday gösterildi. Türkiye'deki siyasi çalkantılar, müdahaleler yeterince ileriye gitmemizi engellemiştir ama AB yolunda 1970-80'lerde üye olma hakkımızın saklı olduğu belirtilmiştir. 1993'te SSCB'nin dağılmasıyla yeni ülkeler çıkmış, hepsi de NATO'ya, AB'ye üye olmak istemiştir. Türkiye AB'ye üye olan ülkelerin hepsinden büyük, tecrübeli ve demokrasiyi yaşayan bir ülkedir. Kopenhag Zirvesi'nde Türkiye'ye bir tarih verilmeliydi. Vizyon tereddüdü olan Avrupa ayıp etti. 1994'de Lüksemburg'da ortaya atılan 'AB Hıristiyan Halklar Birliğidir' görüşü karşısında sabır tavsiye etmiştim. O zaman da Türkiye onlardan büyüktü. Osmanlı orduları zaten Avrupa'da çok bulunmuştu. Türkiye'nin AB için kavradığı önemi anlamak Avrupa hükümetlerine düşer. Türkiye insan haklarını, cumhuriyeti, demokrasiyi, laikliği benimsemiş, becerebilmiş tek ülkedir. Avrupa merak ediyor: Acaba karakollarda dayak atılıyor mu? Geliyor karakola falaka görüyorlar, bizim ilgililerimiz de iyi niyetle, 'Bu eskiden kalma, kullanmıyoruz' diyor, anlamıyorlar. Bir olay, münferit olaylar. Damacananın içine atılan bir damla pislik. Davaların en geç 2 sene de bitirilmesini istiyorlar. Yargıtay Başkanımız 'Biz de 6 sene de biter' diyor. Kısacası ırmağı geçiyoruz, yasalar çıkmış, uygulama her şey güzel, bir iki nokta yüzünden derede boğuluyoruz. AB, 'Yasaları uygulayın görelim' diyor, ayıp ediyor. Yani savaş ilan edecek halimiz yok ya. Birçok sıkıntı var, aşılmayacak sıkıntı değil. Türkiye AB konusunda dönülmez yola girmiştir. Tek Avrupa düşüncesine göre Avrupa genişlemeden geri dönemez. Türkiye burada yer alacaktır. Sıkıntı aşılacaktır. AB'ye zenginleşmek, AB standartlarına kavuşmak için girmek istiyoruz. Kazanacağız ama AB de bizden çok şey kazanacak."
"DEVLET ASLİ VAZİFESİNE DÖNMELİ" 3 Kasım'a kadar hükümetten dert yanıldığına işaret ederek, bu tarihle birlikte yeni bir rüzgar yakalandığını, istikrarın sağlandığını kaydeden Demirel, "Siyasi iktidar Türkiye'ye bir güç getirmiştir. Bu güçten yararlanmak, iktidarın ihtiyatlı ve iyi yönetimine bağlıdır. İyi yönetimden kasıt halkın rahat olmasıdır. Enflasyon yüzde 5'in altına indirilirse halk rahat olur. Devlet paranın içinde olmamalıdır. Fırsat eşitliği oluşturulmalıdır. KİT'ler özelleştirilmelidir. 100 milyar dolar değerindeki KİT'lerin 9 milyar dolarlık kısmı özelleştirilmiş, bunlar için de 9 milyar dolar harcama yapılmıştır. Böyle olmaz. Devlet asli vazifelerine dönmeli sonrası müteşebbise bırakılmalıdır. Bunu yapabilirsek önümüzdeki 20 yıl içinde dünyanın en itibarlı ilk 10 ülkesi arasına gireriz. AB'ye girme noktasında 'Girersek kayboluruz' korkusundan dolayı kaygılı olmayalım. Bizim milletimiz Türk'tür ve Müslüman'dır. Girdiğinde de Türk ve Müslüman kalacaktır. Nasıl biliyorum, işte ırkıyla övünen Almanya. Ne diyor, 'Alman ırkındanım, AB ülkesiyim.' Bizim ve Avrupa'nın kaygıları kalkarsa 550 milyonluk AB meydana gelir ve AB, ABD'yi geçer" şeklinde konuştu.
"EN BÜYÜK SIKINTI IRAK"
Bugünkü iktidarın büyük avantajlarıyla birlikte dezavantajları olduğuna da değinen Demirel, hükümetin dikkatli olmasını istedi. En tehlikeli sıkıntıların Kuzey Irak ve Kıbrıs meseleleri olduğuna işaret eden Demirel, "Bu sıkıntılar ustalıkla aşılmalı. İktidarın önünde zorluklar var. En zoru Irak işidir. ABD 11 Eylül saldırısından sonra kuleleri yıkanı bulup cezalandıramamanın öfkesiyle saldırıyor. Afganistan yetmedi. ABD, Irak, 'Kitle imha silahımız yok deyip', BM kontrolörlerine kapısını açmasına rağmen, 'Yok vuracağız' diyor. Türkiye hatır için savaşa girerse bu durumu nesillere, bırakın nesilleri, bugünün insanına, Arap ülkelerine, dünyaya nasıl bir izah yapacak. Girmezse ABD ile sıkıntılar olacak. Bunların ustaca aşılması gerek. İkinci büyük sıkıntı Kıbrıs konusudur. Türkiye Kıbrıs'ı verip kurtulamaz. Yapılacak anlaşma, 'Ver-kurtul' anlamına geliyorsa, o anlaşma da yapılmamalı. Kıbrıs devlet olmanın şiarıdır. Kıbrıs olayının bayrağı, kahramanı Rauf Denktaş bir kenara bırakılamaz. Bunu da ustaca aşmalıyız. Kısacası meşruiyet içinde çareler tükenmez" dedi.