- İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği, Global Compact Türkiye ve Rec Türkiye işbirliğinde gerçekleştirilen “İklim Değişikliği ile Mücadele ve Özel Sektör” Konferansı TÜSİAD tarafından gerçekleştirildi. Toplantının açılış konuşmasını yapan TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi Metin Akman insanlık tarihinin en iyi zamanlarına şahit olduğumuzu söyledi. Akman, “Atalarımıza göre çok daha sağlıklıyız, daha uzun yaşıyor, daha iyi besleniyor ve daha iyi bir eğitim alıyoruz. Bebek ölümleri, yoksullukla mücadele, suya ve sağlığa erişim gibi konularda önemli ilerlemeler sağladık. Son yıllardaki teknolojik gelişmeler bizleri daha önce hayal bile edemeyeceğimiz noktaya getirdi. Fakat bunca ilerlemeye rağmen hala yoksulluk sona ermedi, küresel eşitsizlik tüm tarihteki en üst seviyeye erişti. Dünya nüfusunun yüzde 1’i, küresel gelirin yüzde 50’sini yönetiyor. NASA’dan geçtiğimiz günlerde yapılan açıklamaya göre, kayıtlara geçmiş en sıcak Eylül ayını geride bıraktık. Gittikçe artan kuraklıklar ve aşırı hava koşulları nedeniyle yaşanan ekonomik zarar son 30 yılda 3 kat artış gösterdi. Tüm dünyada cinsiyetler arasındaki eşitsizlik devam ediyor, kadınlar eğitimden iş hayatına birçok alanda eşit hak ve imkanlara sahip değil. Doğal kaynaklar üretim ve tüketim alışkanlıklarımızı karşılamaya yetmiyor. Çalışmalar, mevcut üretim ve tüketim alışkanlıklarımızla devam edersek 2050 yılında 2,3 dünyaya ihtiyacımız olacağını ortaya koyuyor.” dedi. Akman, Birleşmiş Milletler'in üye ülkelerin, geçen sene tüm bu sorunları gündemine alarak, 2030 yılına kadar yoksulluğu sona erdirmek, eşitsizlik ve adaletsizlikle mücadele etmek ve iklim değişikliğinin üstesinden gelmek için 17 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefini benimsediğini hatırlattı. Akman, “Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri, diğer bir deyişle Küresel Hedefler, Binyıl Kalkınma Hedeflerinin de ötesine gidiyor ve yoksulluğun ana nedenlerine çözüm bulmayı ve ‘kimseyi arkada bırakmadan’ herkes için fayda sağlayan bir kalkınma modelini yaratmayı amaçlıyor. Küresel hedeflerin bir başka önemli unsuru ise, küresel sorunların küresel çözümler gerektirdiği mottosundan hareketle ulusal ve uluslararası düzeyde işbirliğini ön plana çıkarması.” dedi. Akman, küresel hedeflerin hayata geçirilebilmesi için başta hükümetler olmak üzere, yerel yönetimlerden sivil topluma ve akademiden iş dünyasına kadar tüm aktörlere önemli roller düştüğünü belirtti. Akman, TÜSİAD’ın da üstüne düşen sorumluluktan hareketle, İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği ve Global Compact Türkiye olarak, sürdürülebilir kalkınma hedeflerini ve bu hedeflerin Türk iş dünyası için ne anlama geldiğini ele alınacağı bir seminer serisi gerçekleştirmeyi planladığını belirtti. Akman, ilki “iklim değişikliği ile mücadele” başlığı altında gerçekleştirilen seminerlerde mevcut durumu değerlendirerek, atılması gereken adımları ve özel sektöre düşen sorumlulukları tartışarak, küresel hedeflere ulaşmak için bir yol haritası oluşturulmaya çalışılacağını söyledi. İklim değişikliğiyle mücadelenin, sürdürülebilir kalkınma hedefleri içerisinde en zorlu alanlardan biri olduğunu ifade eden Akman, “İklim değişikliğinin etkileri sınır tanımıyor; enerji arzından gıda güvenliğine, orman yönetiminden suya erişime birçok farklı alanı kapsıyor. Çözüm ise köklü bir dönüşümü gerektiriyor. Uluslararası Enerji Ajansı, 2 derece hedefine yönelik senaryosunda, bu dönüşümün ölçütü olan karbondioksit emisyonlarının 2050 yılına kadar yüzde 60 oranında azaltılması gerektiğine işaret ediyor. Bugüne kadarki gidişat henüz gereken ivmeyi yakalayamamış olmamıza karşın doğru yolda olduğumuzu gösteriyor. Dünya elektrik arzı kapasitesinin yüzde 23’üne ulaşan yenilenebilir enerji kaynaklarındaki artış ve sayısı 1 milyonu aşan elektrikli araçlar bunun bir göstergesi.” dedi. Akman, güneş enerjisi üreten karayolları veya enerjiyi depolayan teknolojiler gibi çığır açan yeni buluş ve uygulamaların da bu dönüşüm sürecini çok daha ileriye taşıyacağını ifade etti. İklim değişikliğiyle mücadele geniş ölçekte kararlılık gerektirdiğini belirten Akman, çevre literatüründe yerini alan Paris Anlaşması ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri hükümetler arasındaki işbirliğinin çok ötesinde toplumların tüm kesimlerini harekete geçiren süreçleri başlattığını belirterek, “Kaydedilen gelişmeler bize ümit veriyor. Bütün ülkelerin sera gazı emisyonlarını azaltacak somut adımlar atmasını öngören Paris anlaşması bir yıldan kısa bir süre içerisinde 100’ü aşkın ülkenin onayıyla yürürlüğe girdi. Marakeş’te gerçekleşen COP 22’de ise bu iradenin daha da güçlendiğini gördük. Anlaşma’nın uygulamaya yönelik detaylarının şekillenmeye başladığı bu zirvede şeffaflık, kapasite gelişimi, finansman ve teknoloji transferi gibi bir dizi temel alanda işbirliğinin arttığına tanık olduk.” dedi. Akman, 195 ülkenin imzasını taşıyan Marakeş Deklarasyonu da 2 derece hedefine ulaşılması yönündeki kararlılığı belgelediğini belirtti. Bu süreçte geriye gidişin mümkün olamayacağını açıkça ortaya koyan bu deklarasyonun, ABD’deki seçimlerin ardından başlayan tartışmalara da bir cevap niteliği taşıdığını ifade etti. Akman, Paris’te ve Marakeş'te gözlemlenen kararlılığın iklim değişikliği ile mücadelenin en temelde ihtiyaç duyduğu “öngörülebilirliğin” tesisi açısından çok anlamlı olduğunu belirterek, “Neticede, yaratılan bu etkili ortam, iş dünyasında emisyon azaltımına yönelik somut hedefler koyan ve sayısı 200’ü bulan şirketin yanı sıra yenilenebilir enerji başta olmak üzere bir dizi alanda ortaya çıkan işbirlikleri ve sivil insiyatifler ile vücut buluyor.” dedi. TÜSİAD’ın birçok defa vurguladığı gibi Türkiye’nin bu sürecin dışında kalamayacağına inandıklarını söyleyen Akman, şunları söyledi: “İklim değişikliğinden en fazla etkilenecek coğrafyalardan birinde bulunan ülkemizin önümüzdeki dönemdeki en önemli gündem maddelerinden biri bu alandaki mücadele olacak. Kuraklık ve doğal afetler de dahil olmak üzere bu etkileri şimdiden hissediyoruz. Bu nedenle, iklim değişikliğine uyum konusunda alınacak tedbirler de emisyon azaltımı kadar önemli. İklim değişikliğiyle mücadelenin, çevresel boyutlarının yanı sıra ekonomik ve sosyal unsurları itibarıyla da zorlu bir süreç olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu nedenle birbirini tamamlayan çevre ve enerji politikalarının, düşük karbon ekonomisini teşvik edici bir çerçevenin önemine vurgu yapıyoruz. Ekonominin dinamoları olan üretim ve hizmet sektörlerinin geçireceği dönüşümü kolaylaştıracak ve hızlandıracak politikaların eş zamanlı hayata geçirilmesi kritik önemde. Bu politikaların uygulanabilir olması, gerekli idari kapasitenin ve altyapının oluşması mücadelenin başarısı için ön koşul niteliğinde. Bu anlayışla İklim Değişikliği Stratejisi ve Eylem Planını gözden geçirmeye ihtiyaç var.” Bugüne kadar uygulanan iş modellerinin doğrusal bir üretim ve tüketim akışını öngördüğünü ve doğal kaynakların sınırlı olduğu gerçeğini göz ardı eden bu anlayışın değişmeye başladığını söyleyen Akman, “Biz de bu nedenle, son dönemdeki çalışmalarımızı verimlilik ve dönüşüm odağıyla kurguluyoruz. Çağın rekabet koşulları bunu gerektiriyor. Tarımda, sanayide, hizmetlerde kaynak verimliliğini sağlayacak dönüşümü mümkün kılmalıyız. Döngüsel ekonomi anlayışını vakitlice planlarımıza, uygulama pratiklerimize yerleştirmeliyiz.” dedi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı ve İklim Değişikliği Baş Müzakerecisi Mehmet Emin Birpınar konuşmasında, COP 22 sonrasıyla ilgili değerlendirmelerde bulunurken, konferansta TÜSİAD' tarafından yayınlanan "Ekonomi Politikaları Perspektifinden İklim Değişikliyle Mücadele Raporu" da tanıtıldı. Konferans TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi Metin Akman, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı ve İklim Değişikliği Baş Müzakerecisi Mehmet Emin Birpınar, Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erinç Yeldan'ın katılımıyla gerçekleştirildi.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz