HABER

"Metnin 'örgüt bildirisi'ni andırıyordu"

Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, sivillerin askeri mahkemede yargılanmaları uygulamasına son verildiğini açıkladı. Bakan Çiçek, barış zamanında sivillerin askerlere karşı işledikleri suçların tümüyle sivil mahkemelerde görüleceğini açıkladı.

Bakanlar Kurulu toplantısının ardından bir açıklama yapan Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Çiçek, toplantıda 3 kanun tasarısının imzaya açıldığını belirtti. 353 sayılı Askeri Mahkemelerin Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu'nda değişiklik yapılmasına ilişkin tasarının Bakanlar Kurulu'nda imzaya açıldığını belirten Çiçek, tasarının, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün 9. Uyum Paketi başlığı altında bahsettiği yasa tasarılarından birisi olduğunu dile getirdi. Yasa'da önemli değişiklikler yapıldığına işaret eden Çiçek, düzenlemenin, askeri mahkemelerin kuruluş ve yargılama usulü hakkında birçok değişiklik içerdiğini ifade etti. Askeri yargıya intikal eden idamla ilgili düzenlemelerin bu kanundan çıkarılması gerektiğine işaret eden Çiçek, Yasa'nın ayrıca 1 Haziran 2005'te yürürlüğe giren TCK ve CMK ile uyumlu hale getirilmesi gerektiği için bu düzenlemeye ihtiyaç duyulduğunu bildirdi. Anayasanın 145. maddesinde askeri mahkemelerin, asker olmayan kişilerin özel kanunda belirtilen askeri suçları ile kanunda belirtilen görevlerini ifa ettikleri sırada, kanunda gösterilen askeri mahallerde askerlere karşı işledikleri suçlara da bakmakla yükümlü olduklarına ilişkin bir hüküm olduğunu hatırlatan Çiçek, bir kısım sivillerin bu kanun kapsamında askeri mahkemelerde yargılandığına işaret etti. Düzenleme ile sivillerin askeri yargıya tabi olduğu hallerin barış ve savaş zamanı olarak ikiye ayrıldığını açıklayan Çiçek, barış zamanında sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmalarına son verildiğini bildirdi. Bu düzenlemenin reform niteliğinde bir düzenleme olduğunu vurgulayan Çiçek, "Askerlerle birlikte işlenen suçlar dışında sivillerin askerlere karşı işledikleri suçlar tümüyle sivil mahkemelerde görülecek. Askeri mahkemece tutuklanan sivillerin askeri cezaevi yerine sivil cezaevine konulmasına ilişkin düzenleme de bu kanunla getirilmiş oluyor" dedi. Her yıl bütçe kanunları çıkarılırken bu kanunların içinde bütçeyle ilgili olarak mali yükümlülükler içeren başka kanunlarda düzenlendiğini bildiren Çiçek, 2006 Bütçe Kanunu'nda da buna benzer düzenlemeler olduğunu hatırlattı. Çiçek, Anayasa Mahkemesi'nin, bu düzenlemelerin kendi kanunlarında yapılması gerektiğine karar verdiğini ifade ederek, bu doğrultuda hazırlanan yasa tasarısının imzaya açıldığını kaydetti.

Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun'da değişiklik yapılmasına ilişkin tasarının da Bakanlar Kurulu'nda gündeme geldiğini dile getiren Çiçek, Kanun'da Türkiye'nin kaçak işçi barındıran ülke konumundan çıkarılması ile ilgili esas ve usullerin belirlendiğini hatırlattı. Bürokrasiden dolayı yabancı işçilerin çalışma izni almasının geciktiğini anlatan Çiçek, bu sürelerin kısaltılmasını içeren ve izin verme yetkisini Bölge Çalışma Müdürlükleri'ne veren bir tasarının Kurul'da imzaya açıldığını ifade etti. Bakanlar Kurulu'nda büyük ölçüde dış politika konuları üzerinde durduklarını anlatan Adalet Bakanı Çiçek, Başbakan Erdoğan'ın Selanik ve Bakü'deki çalışmaları ile ilgili Kurul'a bilgi verdiğini söyledi. Çiçek, Erdoğan'ın Bakü'de İran'la ilişkiler ve nükleer enerji krizi konusunda gerçekleştirdiği temasları da Bakanlar Kurulu'na anlattığını açıkladı. Türkiye'nin, bu konu ile ilgili düşünce ve beklentilerini muhataplarına birinci ağızdan anlattığını ifade eden Bakan Çiçek, Türkiye'nin bu gelişmeleri yakından takip etmek zorunda olan bir ülke konumunda bulunduğunu kaydetti. Bu tür problemler çıktığında bundan en çok etkilenen ülkenin Türkiye olduğunu vurgulayan Çiçek, "Dostluğun gereği olarak bu konuyla ilgili telkinlerimizi sayın Başbakan yüz yüze söyleme imkanı buldu" diye konuştu.

"BİR DEĞERLENDİRME YAPILACAKSA EDEP ÇERÇEVESİNDE YAPILMASI LAZIM"

Adalet Bakanı Çiçek, açıklamalarının sonunda basın mensuplarının sorularını da cevapladı. Çiçek, Başbakan Erdoğan'ın Selanik'te Atatürk'ün evinde bulunan şeref defterine yapıştırılan bildiriyi defterden aldırması konusunun toplantıda gündeme gelip gelmediği sorusu üzerine bu konuyu Bakanlar Kurulu'nda konuşmadıklarını belirtti.

Erdoğan'ın Selanik ziyaretinin, Başbakan düzeyinde Selanik'e yapılan ilk ziyaret olduğuna işaret eden Çiçek, Selanik Konsolosluğu'nun rezidansının bahçesinde Atatürk'ün doğduğu evin bulunduğunu ifade etti. Bu evde açılan bir şeref defteri bulunduğunu kaydeden Çiçek, şeref defterlerini, temsil durumunda olan insanların imzaladığına dikkat çekti. Şeref defterinin önüne gelene açılması halinde umulmadık, tasvip edilmeyen, Türkiye aleyhtarı yazıların da deftere yazılabileceği uyarısında bulunan Çiçek, bunun hem hatıraya saygısızlık olacağını hem de bir belge niteliği taşıma durumunun söz konusu olacağını vurguladı. Şeref defterine iliştirilen daktilo ile yazılmış bildiri niteliğindeki yazının medyada tam metniyle yer almadığını kaydeden Erdoğan, metnin içeriği tam bilinmeden bazı eleştiriler yapıldığına dikkat ffeledikleri suçlar tümüyle sivil mahkemelerde görülçekti. Bu mektubu okuduğunda, bir şeref defterine yazılmayacak kadar edep ölçülerini aşan ifadeler yer aldığını gördüğünü söyleyen Çiçek, şeref defterlerinin herkese açılmasının Türkiye'nin başına neler açabileceğinin görülmesi gerektiğini dile getirdi. Bu mektubu esas alarak bazı eleştiriler yapılmasının Atatürk'e saygısızlık olduğunu vurgulayan Çiçek, "Bir değerlendirme yapılacaksa edep çerçevesinde yapılması lazım. Herkes elini vicdanına koysun ve bu bildiri bir şeref defterinde yer alır mı almaz mı değerlendirsin" şeklinde konuştu. Adalet Bakanı Çiçek, Fethi Dördüncü tarafından yazılan ve deftere yapıştırılan metni de basın toplantısında okudu. Çiçek'in okuduğu metinde şu ifadeler yer alıyor:

"Tanrı zatı alinizi yanına aldıktan 64 yıl sonra Türkiye'nin üzerine Türk milletinin dini duygularını yıllarca sömüre sömüre bir A-K-P çöreklendi. İslamiyet'i bir kalkan gibi kullanan bu insanlar hakikatte kafir olduklarını Hz. Muhammed (SA) sakalı şerifini yerinden kaldırıp Atatürk Havalimanı'na getirip Dubaili Arap'ın gözüne girmek için sattıkları İstanbul'un en güzel yerlerinden vazgeçmesin diye Muhammed'i bile oyuncak yaptılar. Bunların din anlayışı bu. Hepsi kafir. Zamanınızda Osmanlı'ya ait olan dış borçları ödediniz. R. Tayyip Hükümeti nesiller boyunca altından kalkılamayacak şekilde borç altına girmekle kalmadı, bir de mağlup ettiğiniz devlet ve hükümet başkanları ayağınıza gelip saygılarını bildirirken Başbakan R. Tayyip Erdoğan Avrupa ve Amerika'nın uşaklığını yapıyor. Türkiye'nin maliyesi IMF ve Dünya Bankası'nın elinde, dış siyaseti de Amerika'nın ve iç siyaset de Belçika'dan idare edilmeye kadar düştü. Tayyip kendisi uşak olduğundan Türk milletini de uşak yapmak istiyor ama muvaffak olamayacak. Uşaklığını yaptığı Amerika'da ev de satın aldı. 22. dönem 59. R. Tayyip Erdoğan Hükümeti başta kendisi olmak üzere bakanlar A-K-P milletvekilleri hayatları boyunca Atatürk'ün ilke ve devrimlerini ve Cumhuriyet idaresini ortadan kaldırıp hilafet devleti kurma çabalarındalar. Ayrıca en çok korktukları Türk ordusunu zayıflatıp iş göremez hale getirmek maksatları ile emellerine ulaşmaktır. Ruhlarında uşaklık ve kölelik taşıyan bu güruh emellerine muvaffak olamayacakları gibi aslında hükümet üyeleri hırsız, sahtekar, kafir, görevi kötüye kullanan, uzak doğuda otel köşelerinde Avrupa'da kimsenin haberi olmadan memleketi satıp doymayan aç gözleri hırsla yalnızca küplerini doldurup memleketi satan vatan hainleri olduğundan maksatları kursaklarında kalıp tüyü bitmedik yetimlerin haklarını yiye yiye sürünüp bir gün defolup gidecekleri yakındır."

"BARIŞ İLKELERİ ÇERÇEVESİNDE DIŞ POLİTİKAMIZI YÜRÜTÜYORUZ"

Metindeki ifadelerin tümüyle milletvekillerini suçladığına işaret eden Bakan Çiçek, metinde yer alan ifadelere göre kendisinin de hırsız, sahtekar, kafir, alıp götüren insan durumunda olduğunu söyledi. Böyle bir haksızlığı hiçbir Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin üzerine alamayacağını dile getiren Çiçek, bildirinin bir örgüt bildirisi gibi olduğunu vurguladı. Buna izin verilmesi halinde Ata'nın huzuruna giden bölücü kişilerin de kendi ifadelerini oraya yapıştırabileceklerini anlatan Çiçek, ondan sonra da Türkiye'nin bunlarla uğraşmak zorunda kalacağını söyledi. Bu metni tasvip etmelerinin mümkün olmadığını belirten Çiçek, yasal yollara başvurulduğunu hatırlattı.

Milletvekillerinin de bu vesileyle mektup metninden haberdar olacaklarını kaydeden Çiçek, gereği neyse yapılacağını söyledi. Çiçek, bu ifadeleri yazan kişinin, bunun hesabını yargı önünde vermek zorunda olduğunu vurguladı.

Çiçek, nükleer santral yapmak için hazırlıkları süren Türkiye'nin uranyumu kendisi zenginleştirmek istemesi halinde İran'ın karşılaştığı sıkıntılarla karşı karşıya kalıp kalmayacağı sorusu üzerine Türkiye'nin, nükleer santrali gündemine alan bir ülke olduğuna işaret etti. Türkiye'nin kendi kaynakları ile enerji ihtiyacını büyük ölçüde karşılama ihtiyacı doğduğunda alternatif enerji imkanlarının değerlendirileceğini belirten Çiçek, bir alternatif olarak da nükleer enerjinin görüldüğünü ve bunun hükümetin gündeminde olduğunu bildirdi. Çiçek, "Biz bu türlü bir enerjiyi alternatif olarak seçtiğimizde barışçıl amaçlarla seçiyoruz. Bizim dış politikamız çok açıktır. Barış ilkeleri çerçevesinde biz dış politikamızı yürütüyoruz. Nükleer enerji kullanımı da söz konusu olursa bütün dünya şunu bilir ve bilecektir ki bizim maksadımız barışçıl amaçlarladır ve bu konuda da olabildiğince şeffaf ve açık oluruz. Şu an tartışmanın temelinde bu açıklığın yeteri kadar temin edilip edilmediği, İran'ın Uluslararası Atom Enerjisi ile yeterli işbirliğini yapıp yapmadığı ile ilgili raporlar yatıyor. Bu raporlarda yeterli işbirliği yapılmadığı söyleniyor. İran tarafı da işbirliği var diyor. Bu bir tereddütlü durumdur ve bunun çözüme kavuşması lazımdır. Türkiye olarak bizim istediğimiz de bu konuda açık ve şeffaf olunması, ihtilafların barışçı yollardan çözülmesi, bu kapının açık tutulmasıdır. Bunun ötesine giden bir kısım çabaların bölgeyi nasıl sıkıntıya soktuğunu da Irak olayında yaşadık. O nedenle Türkiye komşu olmanın gereğini yapmaya çalışıyor. Bizim nükleer enerji konusuna bakışımız bellidir" şeklinde konuştu.

Çiçek, İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad'ın, Başbakan Erdoğan'ın mesajlarına nasıl yaklaştığı yönündeki bir soru üzerine bu tür değerlendirmeleri hemen anında yapmanın yanlış sonuçlar getirebileceğini vurguladı. Türkiye'nin en ihtilafsız sınırının İran ile olduğunu kaydeden Çiçek, İran'ın, bölgenin önemli ülkelerinden biri olduğunu ifade etti. İran'da meydana gelebilecek bir gerginliğin en önce Türkiye'yi etkilediğini dile getiren Çiçek, "Biz komşu olmanın gereği neyse bunu açık yüreklilikle söyledik, söylüyoruz. Bundan ne netice çıkar, buna hemen o izlenime bakarak karar vermek yerine takip etmemiz lazım. Çünkü bu sadece Türkiye'nin telkiniyle olabilecek bir durum değil. Bu konuşmalar ne ölçüde tesirli olacak, bunu zaman içinde görmemiz gerekecektir" değerlendirmesini yaptı.

En Çok Aranan Haberler