Mevlid Kandilinde adetli kadınların nasıl ibadet edebileceği araştırılıyor. Hazreti Muhammed'in dünyaya teşrifi dolayısıyla hicri takvime göre rebiülevvel ayının 12'nci günü idrak edilen Mevlid Kandili bugün idrak ediliyor. Müslümanlar bu anlamlı günde bolca ibadet ediyor. Kadınların regli iken Kur’an okuyup okuyamayacağı hakkında Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından açıklama yapıldı. İşte detaylar
Adetliyken dua etmenin hiçbir sakıncası olmadığı gibi Kur'an-ı Kerim'den Fatiha Suresi de dua niyetine okunabilir. Ayrıca Kur'an'daki duaya benzeyen ayetler de dua etmek amacıyla okunabilir.
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yapılan açıklama şu şekilde:
Hanefi, Şafii ve Hanbelilere göre tıpkı cünüp gibi adetli veya lohusa kadın da Kur’an okuyamaz. Çünkü Hz. Peygamber “Adetli kadın ve cünüp olan kimse Kur’an’dan hiçbir şey okuyamaz.” (Tirmizi, Taharet, 98; İbn Mace, Taharet, 105) buyurmuştur. Hz. Ali de “Resulullah’ı Kur’an okumaktan cünüplük hali dışında hiçbir şey alıkoymazdı.” (Ebu Davud, Taharet, 92; Nesai, Taharet, 175; İbn Mace, Taharet, 105; İbn Huzeyme, Sahih, I, 104; Beyhaki, es-Sünenü’l-kübra, Taharet, 98) demiştir. Farklı bir lafızla gelen rivayete göre ise, Hz. Ali’nin “Resulullah cünüp olmadıkça bize Kur’an okurdu.” (Tirmizi, Taharet, 111) dediği rivayet edilmiştir. Bu genel yaklaşımın yanında söz konusu üç mezhep içinde bazı ayrıntılı içtihatlar da bulunmaktadır. Hanefi ve Şafiiler, dua ve zikir kastıyla dua anlamı içeren ayetlerin okunabileceğini; Şafiiler dili oynatmadan ve telaffuz etmeden Mushaf’ın yüzüne bakarak kalben veya zihnen süzülebileceğini; Hanbeliler ise Kur’an okuma kastı olmadan besmele, hamdele vb. zikirleri okuyabileceklerini söylemişlerdir (Serahsi, el-Mebsut, III, 152; İbn Kudame, el-Muğni, I, 199-200; Şirbini, Muğni’l-muhtac, I, 120-121, 172). Maliki mezhebinde ise farklı iki görüş bulunmaktadır (İbnü’l-Cellab, et-Tefri’, I, 206; Karafi, ez-Zehira, I, 379). Sonraki bazı Malikiler, bu iki görüşten adet halindeki kadının eğitim öğretim amacıyla Mushaf’a dokunabileceği ve Kur’an-ı Kerim’i okuyabileceği içtihadını tercih etmişlerdir (Desuki, Haşiye, I, 174; Ezheri, Cevahir, I, 32). Günümüzde Kur’an eğitim ve öğretiminin aksamadan devam edebilmesi için Maliki mezhebinin bu görüşüyle amel edilebilir. Bununla birlikte Kur’an eğitim ve öğretiminin çok değişik yol ve yöntemleri olduğu için bu dönemlerindeki kadınların, okuyan kimselere kulak vererek ya da telefon, tablet, bilgisayar gibi cihazlardan dinleyerek kulak eğitimi almaları ve ayetleri kelime kelime bölerek tashih-i hurufa ağırlık vermeleri de uygulanabilecek bir başka yöntemdir. Bu yöntem, ihtilaftan kaçınmak açısından daha ihtiyatlı olabilir.
İslam âlimlerinin büyük çoğunluğuna göre, kadınların âdet veya lohusalık hallerinde camiye girmeleri caiz değildir (Mevsılî, el-İhtiyâr, I, 73-74; Mevvâk, et-Tâc, I, 552; Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, I, 119).
Hayız ve nifas halleri, dinimizce hükmen kirlilik sayılmakta ve ibadetlere engel kabul edilmektedir. Camiler de ibadet mekânıdır. Hz. Peygamber “Ben hayızlı ve cünüp kimsenin mescide girmesini/mescitte bulunmasını helal görmüyorum.” (Ebû Dâvûd, Taharet, 94; İbn Huzeyme, Sahih, II, 284), “Mescit, hayızlı ve cünübe helal değildir.” (İbn Mâce, Tahâra, 126) buyurmuştur.
Bazı âlimler ise ihtiyaç halinde örneğin, camideki bir eşyayı almak için, âdetli kadının camiye girmesini veya camiden geçen yolun daha yakın olması gibi bir sebeple caminin içinden geçmesini caiz görmüşlerdir (İbn Kudâme, el-Muğnî, I, 166; Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, I, 119). Hanefiler de ihtiyaç olması halinde cünüp kişinin, teyemmüm yapmak şartıyla mescitten geçebileceğini ve orada ihtiyaç oranında kalabileceğini caiz görmüşlerdir (Kâsânî, Bedâi’, I, 38). Bu görüşlerin dayanaklarından birisi, Hz. Peygamber’in bir defasında, âdet gününde olan Hz. Aişe’den mescide bir örtü uzatmasını istemesidir (Müslim, Hayız, 11; Ebû Dâvûd, Taharet, 105). Hanbelîlerden bir görüşe göre cünüp, âdetli veya lohusa kimseler bu durumda iken namaz abdesti almaları şartıyla mescitte bulunabilirler (Merdâvî, el-İnsaf, I, 347). Zahirîlere göre ise âdetli kadın camiye girebilir ve orada durabilir (İbn Hazm, el-Muhallâ, V, 196). İhtiyaç halinde bu görüşlerle de amel edilebilir.
detli veya lohusa olan kişiler hakkındaki bu hükümler, duvar veya başka bir şeyle çevrilip mescid olarak inşa edilmiş ve içerisinde itikâfın yapılmasının sahih olduğu yerler için geçerlidir. Bu nedenle mescidlerin avlusu ve müştemilatında bulunup da duruma göre imama uyulabilen yerler mescidden farklı değerlendirilmiştir. Bu yerler Hanefi, Maliki ve Hanbelilerden gelen sahih görüşe göre bu konuda mescidin hükümlerine tabi değildir (Bkz. el-Mevsûatü’l-fıkhiyye, V, 224).