Medeniyetler beşiği olarak tanımlanan Mezopotamya, jeopolitik bakımından çok stratejik bir konumdadır. Bu bölgede zengin yer altı kaynakları bulunur, topraklar çok elverişlidir ve iklim şartları oldukça iyidir. Geniş bir alana yayıldığı için de Mezopotamya’da çok sayıda uygarlık kurulmuştur. Her biri de bölgenin kültürünü etkilemiş ve Mezopotamya’nın gelişmesini sağlamıştır.
Fırat ve Dicle arasında kalan bölgeye Mezopotamya denir. Bugün Irak, güneybatı İran, kuzeydoğu Suriye ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi Mezopotamya’nın sınırları içindedir. Bu topraklar güneyde Basra Körfezi, batıda Suriye Çölü ve Arabistan Çölü, doğuda Zagros Dağları ve kuzeyde Güneydoğu Toros Dağları ile komşudur. Dicle ve Fırat’ın sürükleyerek getirdiği topraklardan dolayı Mezopotamya’nın kuzeyi oldukça bereketli topraklara ve verimli iklim şartlarına sahiptir.
Bilinen ilk okur yazar topluluklar da bu bölgede yani Mezopotamya'da yaşamış ve gelişmiştir. Tabii ki tüm bunlardan dolayı Mezopotamya toprakları oldukça hızlı gelişmiş ve tüm dünyada kısa süre içinde dikkat çekmeyi başarmıştır. Ayrıca Mezopotamya'nın diğer adı Beyt Nahrin’dir. Özellikle Orta Doğu’da bu şekilde anılır çünkü anlamı Nehirler Ülkesi demektir.
Mezopotamya haritasına bakıldığında kuzeyden güneye doğru şu şehirleri kapsar:
Ayrıca Mezopotamya sınırları içinde yer alan Türkiye illeri ise Diyarbakır, Batman, Kilis, Adıyaman, Şırnak, Mardin, Şanlıurfa, Gaziantep ve Şanlıurfa’dır. Haritaya bakıldığında Mezopotamya’nın Fırat ve Dicle nehirleri arasında kalan bölgede yer aldığı görülebilir. Mezopotamya olarak anılan bir siyasi varlık olmadığı için burası için belli bir idari bölge denemez. Tarihçiler bu bölgeyi anmak için bu Mezopotamya adını kullanmışlardır.
Mezopotamya'da kurulan devletler çok sayıdadır. Çünkü bu bölge tarih boyunca her dönem çok önemli olmuştur. Hem coğrafi konumunun getirdiği stratejik avantaj hem de verimli koşullardan dolayı Mezopotamya, uygarlıkların göz bebeği olmuştur. Bu bölgede kurulan medeniyetler şu şekilde sıralanabilir: