Milliyetçi Hareket Partisi’nde aylardır süren tartışmada muhaliflerin ilan ettikleri gibi 19 Haziran kurultayını toplaması ile önemli bir dönemeç geride kaldı.
Ancak daha önce geçilen her yeni aşamada olduğu gibi bu aşama da çok sayıda yeni ve başka sorunları beraberinde getirdi. Bugüne kadar daha çok Genel Merkez ile yaşanan sorunlara odaklanan muhalifler şimdi bir de kurultayda çarpıcı bir şekilde ortaya çıkan kendi aralarındaki sorunlar ile karşı karşıya.
Genel Merkez boyutu Muhalifler ile Genel Merkez arasındaki sorunlar artık bir “klasik” niteliğinde. Noter tespitine göre 659 delegenin kurultaya katıldığı belirtiliyor. Ancak Genel Merkez bu imzaların doğruluğu üzerinde bir çalışma yaptırıyor.
Parti yönetiminin bu imzaların tamamının doğru olduğu tespit edilse bile kurultayı tanımamak için başka savları da var. Kurultayın yasada belirtildiği merkez ilçede yapılmamış olması, dernekler yasasına göre tüzük değişikliği için üçte iki çoğunluk gerekirken bunun sağlanamamış olması, açılışta yönetimden bir ismin yer almamış olması gibi noktalarda Genel Merkez’in itirazları var. MHP avukatı Yücel Bulut, hukuksuz olan kurultayı tanımadıkları için alınan kararları yargıya götürmeyi düşünmediklerini de açıkladı. Bu durumda Genel Merkez daha önce açıkladığı gibi 10 Temmuz’da önce tüzük değişikliği sonra da Genel Başkan seçimi için kurultay yapacak.
Üstelik 19 Haziran kurultayını tanımadığı için bu kurultayda tüzükteki disiplin hükümleri değiştirilmiş olmasına rağmen adayları ve bazı delegeleri ihraç yoluna başvurabilir.
Muhalifler ise yazım aşamalarını tamamladıktan sonra yapılan tüzük değişikliğini Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunacak. Eğer Başsavcılık onay verirse yeni bir hukuki sorun daha ortaya çıkacak.
Muhaliflerin kendi sorunu 19 Haziran kurultayı ile birlikte muhaliflerin önüne net olarak çıkan en önemli sorun ise kendi aralarındaki bölünme. Daha önce seçimli kurultaya kadar işbirliği halinde olacaklarını ilan eden adayların daha tüzük değişmeden 19 Haziran kurultayının başından sonuna kadar “Akşener ve diğerleri” diye ayrıldıkları net olarak görüldü. Kurultay, daha önce zaten tek başına hareket ettiği bilinen Meral Akşener’in bu pozisyonunun net olarak görülmesini sağladı. Akşener’in salona girişi, divan başkanlığı için uzlaşma olmaksızın kendi adayını çıkarması ve tüzük değişikliği önergelerinden diğer adayların haberdar olmaması bu ayrılığın üç somut göstergesi.
Divan krizi Divan Başkanlığı 19 Haziran kurultayının en önemli krizlerinden biri oldu. Salonda önce iki aday çıktı. Biri Sinan Oğan’ın desteklediği Hasan Hüseyin Türkoğlu, diğeri de sürecin başından bu yana Meral Akşener’e destek veren Musavvat Dervişoğlu idi. Türkoğlu 170, Dervişoğlu 456 delegenin oyuyla aday oldu.
Bu aşamada Koray Aydın delegelere, “Maalesef tek bir liste ile divan oluşturulmasını temin edemedim. Meral Akşener ve Sinan Ogan’ın teklif edeceği iki liste ile divan seçimi yapılacaktır. Seçim için siz değerli delegelerimiz, oylarını sandıkta kullanacaktır ve oylamanın sonuçlanması uzun süre gerektirecektir.” mesajı gönderdi.Delegenin tavrı da dikkat çekiciydi. Birçok sorunu göze alıp salona gelen delege, iki değil tek liste istedi. Yani adaylara “uzlaşın” mesajı verdi. Bu problem adayların kapalı kapılar ardında yaptığı toplantılarla çözüldü. Dervişoğlu Divan Başkanlığına aday oldu, divan heyetine ise Oğan’ın listesinden iki kişi girdi.
DERVİŞOĞLU TARTIŞMASI
Dervişoğlu adı salonda dışarıya çok yansıtılmak istenmese de bir rahatsızlık dalgasını beraberinde getirdi. Uzlaşma aranmadan Dervişoğlu için bir gece önce imza toplandığı iddiaları, adaylık için ismi açıklanır açıklanmaz “Hareketin oğlu Dervişoğlu” sloganları atılması ilk tepkilere neden oldu. Sonrasında Sinan Oğan ve Koray Aydın’ın biri hariç yapılan diğer tüzük değişikliklerinden haberdar olmadıklarını açıklamaları da bu rahatsızlığın bir göstergesi olarak tanımlandı. Ayrıca Dervişoğlu’nun seçildikten sonra divan üyelerini salona tanıtırken Oğan’ın listesinden giren isimleri es geçmesi de delegeler arasında tepkileri beraberinde getirdi.Al Jazeera’nin bazı delegelerin dile getirdiği bu rahatsızlıkları sormak üzere ulaştığı Musavvat Dervişoğlu, kendisine yönelik bir tepki olmadığını söyledi, 456 imzayla aday gösterildiğini hatırlattı. Dervişoğlu, “Neden Oğan ve Aydın’ın tüzük değişikliği önergelerinden haberi yoktu?” sorusuna da yanıt verdi.
“Önergelerden haberleri olmadığını söyleyebilirler. Genel kurul aldıkları kararlarla ilgili herkesi bilgilendirirse o divanı yönetenin tarafsızlığına da gölge düşürür. Kararların doğru mu yanlış mı olduğunu tartışmak yerine haberimiz yoktu demeyi doğru bulmuyorum. Ne karar alındı? 10 Temmuz kurultayı garantiye alındı. Kongre sürecinde haksız mekanizmalarla disiplin mekanizmasının işletilmesinin önü kesildi. Kongre heyeti teşekkül etti. “ Peki Dervişoğlu, Oğan’ın listesinden giren divan üyelerini neden tanıtmadı ve gösterilen tepki hakkında ne düşünüyor? Dervişoğlu bu soruya, “Bunu sehven yapmış olabilirim. Sonra da tanıttım. Siz bu tepkiyi nereden gördünüz, nereden çıkarıyorsunuz bilmiyorum. Neticede ben 456 imzayla aday oldum, tüm kararlar oy birliğiyle alındı.” yanıtını verdi.
MUHALİFLER BÖLÜNÜRSE NE OLUR?
Bu sorunun net bir yanıtı yok. Çünkü bu aşamada taktik olarak muhalif isimler bu konuyla ilgili ayrıntılı olarak değerlendirme yapmak istemiyor. Ancak endişe Akşener’in öne çıkması ile diğer adayların ikinci planda kalmasının bazı delegelerin oyunu Bahçeli lehine değiştirebileceği yönünde.
Tüm bu gelişmelerle birlikte 19 Haziran kurultayında ortaya çıkan sonucu delege belirledi. Yargıtay’ın muhaliflere verdiği listeye göre MHP’de 1194 üst kurul delegesi var. Kurultay toplanması için 543 delege imza vermişti, kurultayda noter tarafından yapılan tespite göre bu sayı 659’a çıktı. Kurultay için imzalanan hazirun cetvelinde ise sayış 752. Genel Merkez 19 Haziran kurultayını tanımasa bile bu delegenin 10 Temmuz’da vereceği karar belirleyici olacak.
(Al Jazeera)