MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, "Anlaşılan Tayyip Erdoğan'ın, Alparslan Türkeş'in başkanlık sistemi hakkında vefatından önceki görüşlerinden haberi yoktur.Kaçak Sarayda hayal ürünü kıyafetler giydirilmiş kişileri Malkoçoğlu filmlerindeki gibi merdivenlere dizerek müsamere oynatmak suretiyle Türk devletleri temsil edilemeyeceği gibi, Türkeş'in fikriyatını sevip kabul etmeden siyasi tutumu da örnek alınamaz" dedi.
Yalçın yazılı açıklamasında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Alparslan Türkeş'in başkanlık sisteminden yana olduğu ve bu konunun "Dokuz Işık"ta belirtildiği yönündeki sözlerine tepki gösterdi. Yalçın, "Erdoğan'ın fikriyatımızın pusulası niteliğindeki bu eserde'Tek Başkan-Tek Meclis Sistemi'nin izah edildiği bölüme dar, kısır, maksatlı ve çapsız bir zihniyetle yaklaşması Dokuz Işık'ı layıkıyla anlamadığına delil teşkil etmektedir. Başkanlık sistemi, Dokuz Işık'ta tarih ve töremiz bağlamında, milli ve üniter devlet çatısı altında savunulup tavsiye edilmiştir. Bu modelin Türkiye'de hayata geçirilebilmesi için onun şartlarının, ortamının, siyasi ve toplumsal iklimin oluşup olgunlaşması şarttır" dedi. Otoriter heveslerin, dikta özlemlerinin terk edilmesi, üstelik Türk milletinin birlik ve bütünlüğü konusundaki tüm kaygıların giderilmesinin bir zorunluluk olduğunu ifade eden Yalçın, Türkiye'nin ulus devlet sürecini tamamlamaması için iç ve dış düşmanların el ele verdiği bir dönemde böyle bir sistemin uygulanmasının parçalanmaya neden olacağını belirtti.
-"KUZEY KORE DEVLET BAŞKANINA BAKTIKÇA TAYYİP ERDOĞAN'I GÖRÜYORUZ"-
Demokratik parlamenter sistemin kendi dinamiklerine kavuşma sürecinin, askeri darbelerle gelen inkıtalara rağmen 2000'li yılların başına kadar devam ettiğini, ancak AK Parti iktidarının bu süreci durdurmak üzere kurgulandığını savunan Yalçın şöyle devam etti:
"Bugünbazı yandaş yazar ve akademisyenler Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başkanlık hayallerini okşarcasına Cumhuriyet'in ilk yıllarında başkanlık sistemine geçilmesi için şartların uygun olduğunu ama Atatürk'ün bunu yapmayarak hata ettiğini iddia etmektedir. Bu büyük bir aymazlık ve saptırmadır.Atatürk, demokratik parlamenter sistemi bilerek ve isteyerek hayata geçirmeye gayret etmiştir. Gücünün zirvesinde ve halkın da desteği arkasında olmasına rağmen, asla totaliter bir rejim kurmaya tevessül etmemiştir. Milletimizin refah ve mutluluğunun, toplumsal bütünlüğün sağlanması ve üniter yapının korunması için daima, erdemlerini iyi bildiği parlamenter demokratik nizamı yeğlemiştir. Ne yazık ki bugünkü Tayyip Erdoğan daha başbakan olduğu günlerde şiddetli bir başkanlık hevesine kapılmış ve Türkiye'de yerleşik rejimi değiştirmek için çaba göstermeye başlamıştır. Anlı şanlı Anayasa profesörlerinden, akademisyen ve yazar çizerlerden kendine şıracılar, alkışçılar tutmuştur. Yandaş medya, yandaş aydınlar ve sanatçılar, sözde akillerden oluşturduğu koro da hep bir ağızdan başkanlık şarkıları söylemeye başlamışlardır. İşte biz bu nedenle Kuzey Kore Devlet Başkanına baktıkça Tayyip Erdoğan'ı görüyoruz."
-"CUMHURBAŞKANININ SAMİMİYETİNE İNANMAK İMKANSIZ"-
Başkanlık modeli konusunda içini kemiren çılgınca ihtirasın Erdoğan'ı sürekli yanlışa sevk ettiğini belirten Yalçın, Erdoğan'ın merhum başbuğ Alparslan Türkeş'ten de medet ummaya çalıştığını kaydetti. Milliyetçiliğin her türlüsünü ayaklar altına aldığını söyleyen ve Türklük aleyhtarı olan birinin Alparslan Türkeş'i misal göstermesinin hazin olduğunu ifade eden Yalçın, "Anlaşılan Tayyip Erdoğan'ın, Alparslan Türkeş'in başkanlık sistemi hakkında vefatından önceki görüşlerinden de haberi yoktur.Kaçak Sarayda hayal ürünü kıyafetler giydirilmiş kişileri Malkoçoğlu filmlerindeki gibi merdivenlere dizerek müsamere oynatmak suretiyle Türk devletleri temsil edilemeyeceği gibi, Türkeş'in fikriyatını sevip kabul etmeden siyasi tutumu da örnek alınamaz" dedi.
Bu durumda cumhurbaşkanının samimiyetine inanmak imkansız olduğunu belirten Yalçın, şöyle devam etti:
"Bilindiği gibi sadece merhum Başbuğ'umuz değil, Turgut Özal ve Süleyman Demirel gibi liderler de vaktiyle başkanlık modelini savunmuşlardır. Bu liderlerin başkanlık sistemini istediği yıllar, Türkiye'nin koalisyonlar yüzünden hükumet krizleri yaşadığı, zaman zaman sistemin tıkandığı dönemlerdir. Alparslan Türkeş'in sistemle ilgili ilk fikirleri ise hem ideolojik ayrışma ve parçalanmaların siyasi bunalımları tetiklediği hem de Türkiye'de radikalizm fırtınalarının estiği bir konjonktürde ortaya çıkmıştır. Alparslan Türkeş'in başkanlık modelini savunması 1960'ların sonu, 1970'lerin ilk yarısı gibi hayli geride kalmış bir dönemdedir. Alparslan Türkeş'in o dönemde başkanlık modelini savunmasının altında, 1961 Anayasa'sıyla milli hakimiyetin parçalanarak siyasi ağa ve dayılara taksim edilmesi yatmaktadır. Nitekim Dokuz Işık'ta 'Senatonun kaldırılması' savunulmakta, 'Tek Meclis' istenilmektedir. 1980'de Senato zaten kaldırılmış, Türkiye 'Tek Meclis'e dönmüştür. Alparslan Türkeş de 1997'deki vefatına kadar bir defa olsun başkanlık sistemini gündeme getirmemiştir. Piyasa ekonomisinin ön plana çıktığı 1980 sonrasında partisinin çizgisini merkez sağ olarak tanımlamıştır.
Turgut Özal başkanlık sistemini gündeme getirdiği zaman da Alparslan Türkeş, Türkiye'nin mevcut şartları, toplumsal dinamikleri ve bölgesel konjonktür müsait olmadığı için buna karşı çıkmıştır.Alparslan Türkeş'in bu husustaki fikirlerinin değişmesinde, o dönemde giderek büyüyen bölücülük tehlikesi karşısında demokratik parlamenter sistemin ve çoğulculuğun, birlik ve bütünlüğün devamı açısından elzem olduğunun ortaya çıkması etken olmuştur.Bundan sonra Alparslan Türkeş başkanlık sistemini bir daha ağzına almamış, fakat Dokuz Işık kitabının yeni baskılarında eski fikirleri yer almaya devam etmiştir." (ANKA)