HABER

MHPli Şandır: Bölücü terör TBMM'de temsil ediliyor

MERSİN (İHA) - MHP Grup Başkan Vekili ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, kan akıtarak parçalanmanın siyasetini dayatan etnik bölücü terörün, AB uyum yasaları ile hukuki bir zeminde, siyasi bir hüviyet kazanarak artık Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) temsil edildiğini ve temsilcilerinin her fırsatta PKK'ya bağlılıklarını ifade ederek Türkiye'yi tehdit ettiklerini söyledi.

Mehmet Şandır, MHP Mersin İl binasında düzenlediği basın toplantısında, son günlerde gelişen siyasi ve ekonomik gelişmeleri değerlendirdi.

Türkiye'nin çok tehlikeli bir belirsizlik, güvensizlik ve istikrarsızlık sürecine girdiğine dikkat çeken Şandır, siyasette, ekonomide ve toplum hayatında yarının ne olacağının belli olmadığını, gelecekle ilgili soruların cevapsız kaldığını ve verilen cevapların kimseyi tatmin etmediğini vurguladı. Belirsizliğin geliştirdiği güvensizliğin, gerginlik ve çatışma ortamını da geliştirdiğine işaret eden Şandır, "Toplum hemen her konuda tartışmakta, ayrışmakta ve cepheleşmektedir. Hatta üniversitelerimizde
'bildik' çatışmalar hızla artmaktadır. 2007 yılının başından bu yana yaşanan bu belirsizlik ve güvensizlik psikolojisi, 22 Temmuz da yapılan seçim sonuçlarına rağmen giderilememiş aksine daha da artmıştır. Belirsizlik ve güvensizliğin oluşturduğu 'istikrarsızlık', siyasi ve ekonomik hayatımızı hızla kaosa ve krize sürüklemektedir. Riskler hızla artarken piyasalarda tedirgin bir bekleyiş başlamıştır. 1990'lı yıllar da benzerini yaşadığımız bu sürecin korkarız ki ülkemize ve milletimize bedeli çok ağır
olacaktır" dedi.

Bazı dış odakların son günlerde ülke yönetimine nezaket kurallarını da aşan müdahaleleri olduğunu ileri süren Şandır, bu kapsamda AB yöneticilerinin 'Bağımsız Türk Yargısı'na dönük eleştirilerini şiddetle kınadığını ifade etti. "Ülkemiz, vesayet ve ipotek altına alınmış gibi bir muameleye tabi tutulmaktadır" diyen Mehmet Şandır, AK Parti'ye açılan kapatma davası ile ilgili olarak ise şöyle konuştu:

"AK Parti temelli kapatılsın diye Anayasa Mahkemesinde dava açılmıştır. Türk milleti adına yargı görevini yapan Yargıtay Başsavcısı, AK Parti hakkında, Cumhuriyetin temel değerlerine karşı eylemlerin odağı olduğu iddia ve ithamı ile Anayasa Mahkemesi'nde temelli kapatılması talebiyle dava açmıştır".

Mehmet Şandır, gerilimin hızla tırmandığı bu süreçte Türkiye'nin birliğini, bağımsızlığını ve geleceğini tehdit eden bir takım gelişmelerin yaşandığına ve kriz korkusunun Türk ekonomisinin her alanında derinden hissedildiğine vurgu yaparak, sivil toplum kuruluşlarının "sağduyu" açıklamalarının bu acı gerçeğin ifadesi anlamına geldiğini kaydetti.

Enflasyon, cari açık, işsizlik, büyüme hızı, faiz dışı fazla, bütçe uygulamaları, borçlanma faiz oranları, yatırımlar, piyasalar, tüketici güven endeksi gibi tüm parametrelerde kötüye gidişin durdurulamadığını ileri süren Şandır, gelecekle ilgili olumlu ve ümitli beklentilerin artık konuşulmaz olduğunu vurguladı.
Türkiye'nin yeniden IMF'nin ağına düştüğünü ifade eden Şandır, ekonominin sosyal hayata yansıması olarak; işsizler ordusunun çığ gibi büyüdüğünü, yoksulluk sınırı altında yaşayan insanların neredeyse toplumun yüzde 80'i boyutuna ulaştığını ifade etti.

Mehmet Şandır, ürkütücü boyutlara ulaşan gıda ürünlerindeki fiyat artışlarının bir sosyal afet olarak gündeme geldiğine işaret ederek, "Hunharca işlenen cinayetler, intiharlar toplumun cinnet geçirmesinin işaretidir. Borç batağında kıvranan sanayici, esnaf ve vatandaşlarımız faizlerin yükselişe geçmesi ile nefes alamaz hale gelmiştir. Bu durumun ülkemize ve halkımıza faturası çok ağır olacaktır" diye konuştu.

Türkiye'de namuslu insanların yoksulluk, ümitsizlik ve korkuya sevk edildiği karanlık bir ülke haline geldiğini ileri süren Şandır, yabancı mallara ardına kadar açık, yerli üreticiyi tamamen çaresiz bırakan korumasız bir pazar ortamının oluştuğunu iddia etti. Bastırılmış döviz kuru ve aşırı değerlenmiş Türk lirası politikaları ile ithalatın doğrudan desteklendiğini, yerli üretimin yok olma noktasına geldiğini anlatan Şandır, şöyle konuştu:

"Girdiği 'yoğun bakım' şartlarında, mahkum olduğu sıcak paradan beslenen sermaye piyasasında yabancı ağırlığı yüzde 75 düzeyine ulaşmıştır. Serbest pazar, küresel sermaye ve tam rekabet adı altında bir takım iktisadi gerekçelerle milli varlıklarımız haraç-mezat babalar gibi satılmıştır. Bütün bunların kaçınılmaz sonucu olan, aşırı borçlanma, yabancılara satış ve bankacılık sektöründe yabancılaşma son noktaya gelmiştir. Açlıkla boğuşan milyonlara karşılık, dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan
Japonya'dan daha fazla dolar milyarderi üreten çarpık ve adaletsiz bir sosyoekonomik sistem yerleşmiştir. Üretmeden tüketme ve ürettiğinden fazlasını harcama döngüsüne saplanmış bir ekonomik kültür tüm toplumu kuşatmıştır." Gelişmekte olan ülkelerde faizin düştüğü, ucuz ve bol finansman kaynaklarının hızla riskli yatırımlara yöneldiği dönemlerin sonunda, bir kriz halinin ortaya çıktığının önceki tecrübelerden bilinen bir gerçek olduğunu dile getiren Şandır, geçtiğimiz yıl içinde, ABD gayrimenkul piyasasında başlayan ve büyüyerek bankacılık sistemine yayılan dengesizliğin, en büyük tüketici olan ABD'ye mal ve hizmet satarak ayakta duran küresel ekonomiyi bunalımın içine sürüklediğini söyledi. Bu hadisenin başlattığı gelişmelere paralel olarak yaşanan, bankacılık sistemindeki tıkanıklıklar ile kredi mekanizmasındaki aksamalardan reel sektörün ziyadesiyle etkilendiğini ve daralma yaşanmaya başladığını anlatan Şandır, "Bugün karşımızdaki gerçek durum, 2002 yılından itibaren ortaya çıkan küresel saadet zincirinin kopmuş bulunduğunu göstermektedir. Dış piyasalarda yaşanan bu çalkantı ve dengesizlik halinin, son beş yıldır yüksek yabancı sermaye çekerek cari açığını finanse etmiş olan Türkiye ekonomisini ağır biçimde etkilemesi kaçınılmazdır. Yaklaşık 39 milyar dolar sınırında bir cari açık veren Türkiye için, ilk tehlike küresel kaostan etkilenerek döviz fiyatlarının artmasıdır. Bu olumsuz durum, yabancı yatırımcıların piyasadan çıkmak için döviz talebiyle başlayacak ve bu eğilim krizin açığa çıkmasına neden olabilecektir. Nitekim yabancı yatırımcı bu tehlikeyi görmüş ve paralarını peyderpey alıp Türkiye'yi terk etmeye başlamıştır. Buna paralel olarak vatandaşlarımızın, tasarruf amaçlı olarak tekrar dövize dönüş yapmaları halinde sorunların daha da ağırlaşması ve bir panik havasının doğma ihtimali artmış bulunmaktadır" diye konuştu.

Gelişmelerin, küresel bolluk döneminin sonuna gelindiğini, daralma, küçülmenin önümüzdeki aylara, yıllara sirayet edeceğini işaret ettiğini belirten Şandır, dünyanın başka ülkelerindeki ekonomik büyümenin gerileyeceği, hatta duracağı dikkate alındığında, Türkiye'nin de büyümede sorun yaşayacağını, ticaret hacminde büyük bir daralma olacağını vurguladı. Geçtiğimiz yıl toplam kamu borç stokunun 2002'ye kıyasla yüzde 38 oranında, toplam net dış borç stokunun ise yüzde 90 düzeyinde arttığını belirten Şandır, 2007 yılında merkezi yönetim iç borç stokunun ise, 2002'ye kıyasla yüzde 70,3 yükseldiğini kaydetti.

Özel sektörün borcunun 2002 yılına göre 2007 yılında yüzde 266 oranında arttığını, borçlanmanın artık özel sektör üzerinden yapıldığını dile getiren Şandır, şunları kaydetti:

"Dış borcun önemli kısmının özel sektöre ait olması, muhtemel buhranın büyüme ve istihdam üzerinde ciddi tesirler yaratacağını göstermektedir. 2003 yılında kredi kart borcunu ödeyemeyen insan sayısı 23 bin 850 kişiydi. Bu rakama 2007 yılında tam 188 bin 371 kişi eklenmiştir. Kredi kartı ve tüketici kredisi borçları da 2002 yılından bu zamana kadar, yüzde bin 452 oranında büyümüştür. Borçlu insan sayımız çığ gibi büyümektedir; 2007 yılı 12 ayında kredi kartı ve bireysel kredi borcunu ödeyemeyen insan sayımız 266 bin 407 kişi iken 2008 yılının ilk iki ayında bu sayı 121 bin 601 kişiye yükselmiştir. Artış, aylık yaklaşık 4 katıdır. Esnaf ve küçük sanayicilerimiz perişan durumdadır. 2007 yılında protesto edilen senet sayısı, 2002'ye oranla yüzde 194 oranında artmış, senet miktarı ise yüzde 600 oranını geçmiştir. Küçük esnafımız büyük marketlere ezdirilmiştir. Karşılıksız çek miktarı son beş yılda yüzde 432 oranında artmış ve 2002 yılından, 2007 yılı sonuna kadar 39 milyar 502 milyon YTL'lik çek karşılıksız çıkmıştır. Bu rakamlar iflasla sonuçlanan ticari ilişkilerin giderek arttığını, işletmelerin birer birer kapandığını, binlerce kişinin borç batağına sürüklendiğinin işaretidir."

Bugün kan akıtarak parçalanmanın siyasetini dayatan etnik bölücü terörün, AB uyum yasaları ile hukuki bir zeminde, siyasi bir hüviyet kazanarak artık Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde temsil edildiğini söyleyen Şandır, terörün temsilcilerinin de her fırsatta PKK'ya bağlılıklarını ifade ederek Türkiye'yi tehdit ettiklerini kaydetti.
Mehmet Şandır, MHP iktidarında yapacaklarını ise şu ifadelerle anlattı:

"İktidarımızda, 'Milli Birliği' sağlayacağız. Bölücü terör en kısa sürede bitirilecek, farklılıkların farkında olarak birlikte yaşamayı bir cazibe merkezi haline getireceğiz. Ülkemizin tüm kaynaklarını üretime tahsis edeceğiz, üreten Türkiye'yi yeniden kuracağız. Her insanımıza, bulunduğu yerde bildiği işi yapacak desteği vereceğiz, üretim seferberliği başlatacağız. Türkiye'yi Türk Milleti ile yöneteceğiz, demokrasiyi güçlendirecek ve kurumsallaştıracağız. Türkiye ve Türk Milleti merkezli bir dış
politika takip edeceğiz, Türkiye'nin çıkarını maksimize edecek her türlü işbirliğine 'evet' diyeceğiz. Karşı olmak değil 'hayır' diyebilmek cesaretini göstereceğiz. Milletimize ve ülkemize büyük olmak onurunu yaşatacağız".

En Çok Aranan Haberler