Birçok ilacın yapımında doğada kolaylıkla bulunabilen bitkilerden, çiçeklerden ve otlardan faydalandığı bilinir. Çoğu bitki farklı hastalıkların ya da şikayetlerin tedavisi ve çaresi olarak görülür. Yağı ile bilinen ve birçok hastalığa şifa odluğu kabul edilen kantaron da bu bitkilerden biridir. Özellikle çeşitli nedenlerle açılan yaraların iyileşmesine yardımcı olması ile bilinen kantaron yağı her ne kadar faydaları ile anılsa da bilinçli olarak kullanılması gereken ve uzman bir doktorun onayı olmadan tercih edilmemesi gereken doğal tedavi ürünleri arasında yer alır.
Güneşin etkilerinden ya da türlü nedenlere bağlı olarak oluşan cilt kurulukları, doğumdan sonra oluşan bazı izler gibi birçok sıkıntıda kullanılabilen kantaron yağının mide sorunlarına da iyi geldiği bilinir. Mide sıkıntıları yaşayan bir kişinin yaşadığı soruna bağlı olarak, doktor onayı da varsa, kantaron yağının bazı mide rahatsızlıklarının tedavisinde yardımcı olduğu kabul edilir.
Sarı kantaron yağı, mide rahatsızlıkları ve sindirim sorunları, ülser gibi sıkıntılara karşılık kullanılacak ise ve bir doktorun onayı alındıysa, günde bir kez olacak şekilde kullanılması önerilir. Ilık suyun içine yaklaşık bir tatlı kaşığı sarı kantaron yağı eklenip içilirse mideyi rahatlatacağı bilinir. Ancak hem kullanım miktarı hem de kullanılmasında bir sakınca olup olmayacağını anlayabilmek için bir doktora danışmadan tüketilmemelidir.
En çok bilinen doğal tedavi yöntemlerinden biri de doğada kolayca bulunabilen bitkilerle yapılan tedavilerdir. Ancak bu tür bir yöntemi herhangi bir sağlık sorunu için kullanmadan önce olası kötü bir sonuca neden olmamak için uzman bir doktora danışmak son derece önemlidir. Bir kişiye iyi gelen bir bitkinin başka bir kişide alerjik durumlara hatta ölümcül reaksiyonlara sebep olma ihtimali düşünülmeli ve bu tür doğal şifa yöntemleri bilinçsizce tercih edilmemelidir.
Sarı kantaron otu diğer adı ile bin bir delik otu, sıcak ve ılıman iklimlerde yabani olarak yetişir. Kurtularak ya da taze olarak işlenebilir. Türkiye’de yaklaşık yüz farklı türü yetiştiği bilinir. Bu çiçeğin toplanması ve belli işlemlerden geçirilerek zeytinyağı ile bir araya getirilmesi sonucunda kantaron yağı elde edilmiş olur. Mayıs ve eylül ayları arasında toprağın üstünden toplanabilen sarı kantaron çiçeklerinden yapılan bu yağın birçok sağlık sorununa ve şikâyete iyi geldiği bilinir. Yaraları iyileştirdiği ve gastrit rahatsızlığı nedeniyle meydana gelen ağrıları azalttığı bilinir. Bilinçli bir şekilde ve doktor onayı ve kontrolü ile kullanılırsa birçok hastalığın tedavi sürecinde yardımcı olduğu söylenir.
Mide ülseri, sindirim sorunları, şişkinlik problemleri gibi durumların giderilmesinde ve tedavilerinde sık olarak tercih edilen kantaron yağının, kabızlık ve gaz krampları konusunda da etkili olduğu bilinir. Mideyi ve sindirimi rahatlatan kantaron yağı, doktor kontrolünde ve doktor önerisi ile kullanıldığı sürece birçok hastalığın ve rahatsızlığın tedavisinde yardımcı bir üründür. Sarı kantaron yağı, midede bir tür bariyer oluşturduğu için bu yağın mide asidinin de etkilerini giderdiği ve bu sayede hazmı da kolaylaştırdığı kabul edilir.
Sarı kantaron kadar yaygın olmayan bir kantaron türü daha vardır. Kırmızı kantaron olarak adlandırılan bu bitkinin de ağızdan alınabildiği ve sarı kantaron gibi mide sorunlarına iyi geldiği kabul edilmektedir. Ancak kırmızı kantaronun tüketiminin de diğer bitki türlerinde olduğu gibi bilinçsizce olması doğru değildir. Bir doktor onayı ya da yönlendirilmeden tüketilmesi ya da sürülmesi ciddi yan etkilere sebebiyet verebilir.
Kantaron yağının bazı mide rahatsızlıkları söz konusu olduğunda içilerek tüketilmesi önerilir. Ancak direkt içmek yerine ılık bir bardak suya, doktorun onayladığı ya da önerdiği ölçüde ekleyerek içilmesi daha doğru olacaktır. Birçok yararı olduğu bilinen kantaron yağı, farklı bünyelerde farklı etkilere sebep olabileceği için yan etki olasılıklarına karşı önlem almak adına bilinçsizce kullanılmamalıdır. Su ile birlikte uzman doktorun önerdiği ölçüde tüketilebilecek olan kantaron yağı cilde sürülerek de kullanabilir. Ciltte farklı nedenlere bağlı olarak çıkan yaralar ya da kuruluklar için en fazla on damla olacak şekilde mevcut yaraya sürülmesi önerilir. Ancak uzman bir doktorun onayı olmadan kullanılması doğru değildir.