Mardin'in Midyat ilçesine bağlı Söğütlü beldesinin altında uzanan ve Hristiyanlığın ilk dönemlerinde kullanıldığı belirtilen yer altı şehri, ödenek bulunursa turizme kazandırılacak.
Mardin Belediyesi Koruma Uygulama Denetleme Bürosu (KUDEB) Arkeoloğu Lozan Bayar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 2009 yılında yer altı şehrinde bir ön keşif yapıldığını, ön keşif sonucu raporlarını Diyarbakır Bölge Anıtlar Kurulu'na gönderdiklerini kaydetti.
Bayar, eserin "Söğütlü Yer Altı Şehri" olarak tescillendiğini, yer altı şehrinin temizlenmesi ve turizme kazandırılması için bir proje hazırlandığını bildirdi.
Yapının, erken Hristiyanlık dönemine ait bir yer altı şehri olduğunu aktaran Bayar, örneklerinin Kapadokya'da olduğunu, bölgede bu özelliklere sahip birkaç yerin bulunduğunu söyledi. Söğütlü Yer Altı Şehri ile Kapadokya arasında hiç bir farkın olmadığını belirten Bayar, şöyle dedi:
"Burası daha güzel ve daha büyük. Yalnız ödenek sıkıntıları nedeniyle maalesef burayı restore edemiyoruz. Yaklaşık 600-700 metre uzunluğunda güney-kuzey istikametinde, doğu-batı uzantısında da tahmini 600-700 metre olduğunu düşünüyoruz. Çünkü zamanla kanalizasyon, foseptik çukuru olarak kullanılmış, ahır olarak kullanılmış. Bazı kısımları kapatılmış, duvar örülerek. Güzel bir projeyle hem restorasyonunu yapmış olacağız hem de Türkiye'ye ve dünya turizmine kazandırmış olacağız. Erken Hristiyanlık dönemi dediğimiz, milattan sonra 4'üncü 5'inci yüzyıl. 397'lerde Mor Gabriel bölgeye yerleşiyor. Ondan sonra öğrencileriyle, Turabdin bölgesine yani Midyat, Ömerli Söğütlü gibi yakın beldelerimize yayılıyor ve burada yerleşim yerleri kuruyorlar. Zaten köyün ismi 'Kınderip' de Süryanice'den gelen bir isim."
-"Hem kaçış noktaları hem de bacalar mevcut"-
Roma'nın baskılarından kaçan Hristiyanların bu alanları hem sığınak hem de yaşam alanları olarak kullandığını anlatan Bayar, şöyle konuştu:
"Erken Hristiyanlık döneminde Roma, Hristiyanlığı resmi din ilan etmeden önce Hristiyanlar paganların baskısı altındaydı. Bu tip yer altı şehirlerine yerleşip hem güvenliklerini sağlıyorlardı hem de ibadetlerini gerçekleştiriyorlardı. Aynı zamanda bunlar birer kaçış noktaları. Yani yüzeyin üzerinde de ufak tefek kaçış noktaları vardı. Ama esas yerleşim birimleri, bu gördüğümüz mağara tarzı tünellerle sağlanıyordu. Bildiğimiz mutfak, oturma alanları, yatak odaları, günümüzde köy yerleşimi nasılsa, 1400-1500 yıl önce de aynı yaşam koşulları vardı. Tabii yine yüzeyde hem kaçış noktaları hem de bacalar mevcut. Tabii bunlar zamanla yeni yerleşim sonucu kapanmıştı. Yeni yerleşimdeki temeller onların üzerine oturtulmuş. Sarnıçlar, su kuyuları, kanalizasyon sistemleri o dönemden beri mevcuttu."
-"Her noktaya ulaşamadık"
Yer altı şehrinin, üst yerleşimin büyük bir kısmını kapsadığını, boyutların çok büyük olduğunu ve şimdiye kadar hala her noktaya ulaşamadıklarını kaydeden Bayar, şunları söyledi:
"Biz buranın varlığını biliyorduk ama bu kadar uzun olduğunu bilmiyorduk. 2 tane ana girişi var. Kuzeyde de bir giriş noktası var. Şu ana kadar her noktaya ulaşamadık. Köylülerimiz bazı bölümleri duvarlarla örerek bir nevi hayvan barınağı ve foseptik çukuru olarak kullanıyorlar maalesef. Bütün üst yerleşimin yüzde 80'ini kapsıyor. 600-700 metreden bahsediyoruz. Hem doğu batı istikametinde hem de kuzey güney istikametinde aynı şekildedir. Orijinali kayadır, taş bloklardır. Kayalar yontularak değişik değişik fonksiyonlar üretiliyor. Tuvalet, banyo, mutfak, oturma odaları, hayvan barınakları, su sarnıçları. Bazen de erken Bizans döneminde mağara yerleşimini, doğu güney ve kuzey duvarlarında mezarlıklar da var. Toplu mezarlar olarak kullanılmış. Mesela bir mezarın içinde bazen 2-3 gömü yapılabiliyordu. Bunun örneklerine yine neolitik dönem dediğimiz milattan önce 5 binlerde, 4 binlerde de rastlayabiliyoruz. İnsanlar ne kadar dinleri pagan da olsa inanış itibari ölülerinden ayrılmak istemiyorlar. Ve yerleşim birimlerinin içine gömüyorlardı."
Bayar, kazı çalışmalarında ilginç eserlere rastlanacağını, Süryanilik dönemine, Erken Hristiyanlık dönemine ait küpler, silolar, insan kemiklerinin bulunduğunu kaydetti. Eski Mardin'in, UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne alınması için başvuru yapılacağını hatırlatan Bayar, Söğütlü yer altı şehrinin de bu kapsamda değerlendirilmesini istediklerini dile getirdi.
-"Bazı tüneller kapanmış, bu tünellere ulaşılamıyor"-
Mardin Valiliği Koruma Denetleme Bürosu'nda görevli sanat tarihçisi ve Sabancı Mardin Kent Müzesi Müdürü Gani Tarkan ise yer altı şehrinin, 26 Şubat 2010 yılında Diyarbakır Anıtlar Kurulu'nca 2. derece sit alanı olarak tescillendiğini kaydetti.
Tarkan, beldenin yaşlılarının yer altı şehrinin varlığını bildiklerini fakat öneminin farkında olmadıkları için dillendirilmediğini anlattı. Yer altı şehrinin, beldenin yüzde 80'ini kapladığını ifade eden Tarkan, şunları kaydetti:
"Yaşlılardan bilgi aldık, bu tünellerin girişlerini tespit ettik. Tahmin edersem 3 veya 4 evden o tünellere ulaştık. Köyün hemen hemen yüzde 80'ini kaplıyor. Bazı tüneller kapanmış, bu tünellere ulaşılamıyor. Nevşehir'de bu tünellere benzer tüneller var. Bunlar dünya kültür miras listesine girmiş. Bunlardan biri Derinkuyu yer altı şehri. Bu şehre yılda 1 milyon turist geliyor. Belki Söğütlü'deki yer buradan daha önemli bir yer. Daha önemli olmasına rağmen maalesef 2-3 yıl önce haberdar olabildik."
Beldenin yer altında bulunan alanda duvarlarda değişik şekiller, havalandırmalar ve su kuyuları gibi yaşam alanlarının bulunduğunu ifade eden Tarkan, "Buradaki yaşam alanı ilk Hristiyanlara ait. Bu bütün Hristiyanlar için de bence çok çok önemli yerlerden biri" dedi.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz