Çağımızın hastalıkların birisi migren. Hemen her 4 kadından birinin başı ağrıyor. Annenizde migren varsa büyük olasılıkla siz de migren olabilirsiniz. Migren kendine has belirtilerinin yanında genelde baş ağrılarını ifade etmek amacıyla da kullanılan bir terim. Baş ağrısı deyince yüzlerce çeşidi bulunmaktadır. Gündelik hayatı zehir eden migren ağrıları tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır. Algoloji-Ağrı Tedavisi Uzmanı Prof. Dr. Nurettin Lüleci, migren problemi hakkında merak edilenleri sizler için anlattı.
MİGREN BELİRTİLERİ NELERDİR? MİGREN OLDUĞUNU NASIL ANLARIZ?
Migreni diğer baş ağrılarından ayıran özellikler bulunmaktadır. Bu özel belirtiler şunlardır: Öncelikle migren başın yarısında görüldüğü için buna yarım baş ağrısı da diyebiliriz. Migren kural olarak tek gözümüzün çevresinde bazen de şakak ve ense kısmından başlayan, zonklayıcı bir ağrıdır. Bu ağrının diğer bir özelliği ise insanları gece uykusundan uyandırmamasıdır. Akşam migren ağrınız olduğu halde uyursanız gece ağrı ile uyanmazsınız fakat sabah kalktığınızda migren ağrınızın devam ettiğini görebilirsiniz. Migren hastaları, ağrıları tuttuğunda sakin, karanlık ve sessiz ortamları tercih ederler. Işık ve sesten rahatsız olurlar. Bazı hastalar ise kokulardan, hatta parfüm kokusundan bile rahatsız olurlar. Her hastada görülmese de migren hastalarında bulantı olabilir. Atak sırasında bu hastalara dokunmak rahatsızlık verebilir. Stresli ortamlarda olduğu gibi hava değişimleri de(özellikle aşırı sıcaklarda) migren hastalarını çok rahatsız eden durumlardandır.
MİGREN ÖNCEDEN HİSSEDİLİR Mİ?
Çoğu hasta migren ağrısı başlamadan migrenim yine tutacak diye farkındalık içerisinde olabilir. Bunlar öncül belirtiler denilen bazı duyumsamalardır. Bu nörolojik bozukluğa auralı migren denir. Atak öncesi hissedilen ön belirtiler olup atak gelmeden 5 dakika ile 1 saat içerisinde oluşabilir. Auralı migrende hastalar hem görsel, hem duyusal (hatırlama güçlüğü, uyuşma veya karıncalanma gibi) olarak bazı şeyleri hissederler. En sık görüleni görsel şikayetlerdir. Atak öncesi hastayı rahatsız eden genellikle parlak ışık çakmaları şeklinde hissedilen nörolojik belirtilerdir. Bunların arasında en sık yaşanan görsel auradır. Görsel aurada hastalar atak öncesinde parlak ışık çakmaları, bulanık görme veya görme alanında sorunlarla karşılaşabilir.
MİGREN NASIL OLUŞUYOR?
Migrenin nedeni tam olarak anlaşılamamıştır. Bir sürü teori ileri sürülmekle birlikte genetik veya çevresel faktörlerin katkısı kesin gibidir. Ağrı oluşumunda beyin kimyasallarındaki değişimler beyin zarlarını etkileyerek ağrıyı başlatırlar. Bu beyin damarları ya da zarlarındaki enflamasyon olabileceği gibi serotonin salınımındaki anormallikler ve Kalsitonin gen-ilişkili peptid (CGRP), gibi biyokimyasalların ağrı oluşmasındaki rolü de bilinmektedir. Kadınlarda adet öncesi, hamilelik ve menopoz sürecinde östrojen hormonu dalgalanmalarının etkisi bulunmaktadır. Menopoz sonrası progesteron eksikliği önemlidir hatta güncel tedavide progesteronun rolü bulunmaktadır.
MİGREN TETİKLEYİCİLERİ
Tatlandırıcılar ve çin tozu (monosodyum glutamat)
Eski peynirler, şarap, aşırı kafeinli içecekleri tüketme
Hormonal tedaviler ve doğum kontrol hapları, damar genişletici ilaçlar
Stres başlı başına bir migren tetikleyicisidir
Aşırı gürültü, aşırı sıcak, hava değişimleri, parfümler, keskin kokulu yiyecekler
Uyku bozuklukları, uykusuzluk
Aşırı egzersiz, yorucu aktiviteler hatta cinsel ilişki sonrası
MİGREN TEDAVİSİ
Migreni tedavi ettiğini söyleyen o kadar çok kişi ve yöntem var ki hastalar bunların arasından hangisini seçeceğini şaşırmış durumdadır.
Aslında migren ağrısı için 2 klasik yaklaşım vardır. Bunlardan birisi atakların gelmesini önleyici tedavi diğeri atak sırasında uygulanan tedavilerdir. Atak gelmemesi için bazı kalp ilaçları, antiepileptik denilen sara hastalığı için üretilmiş ilaçlar kullanılırken, atak sırasında da triptan grubu ilaçlar tercih edilmektedir.
Migreni olan hastalar öncelikle migren tetikleyicilerinden uzak durmalıdır. Migren atağı geldiğinde alternatif tedavilerden birini deneyebilirler ( akupunktur, nöral terapi,masaj, bioenerji, kayropraktik tedavi, hacamat ve benzerleri). Bunlardan birinden yarar görüyorsa devam edebilir. Bu alternatif dediğimizi tedaviler ne ilginçtir ki migrenli tüm hastalara hangi yöntem uygulanırsa uygulansın iyi gelmektedir. Ancak zamanla bu tedaviler fayda vermemeye başlamaktadırlar. Bu durum hastaları yeni arayışlara itmektedir. Girişimsel yöntemler daha kalıcı tedavi seçenekleri sunmaktadır.
MİGREN İÇİN GİRİŞİMSEL TEDAVİLER
Migren atakları sırasında yüz bölgesindeki trigeminal sinir odak noktalarına ve başın arkasındaki oksipital denilen sinirin ağrı tarafındaki lokalizasyonuna lokal anestezik madde enjekte etmek atakları anında durdurabilir.
Kalıcı tedaviler için botox uygulamaları bazı hastalarda faydalı olurken bazı hastalarda pek yararı görülmemektedir. Alternatif olarak migreni tetikleyici sinirlerin cerrahi olarak kesilmesi anestezi gerektiren kaba bir girişim olup pire için yorgan yakmaya benzer. Çünkü aynı sinirleri ameliyatsız olarak radyofrekans yöntemi ile devre dışı bırakmak hem etkili hem de maliyeti daha düşük bir seçenektir. Hangi girişimsel yöntem uygulanırsa uygulansın kandan veya rektal(bağırsak) yoluyla verilecek bir ozon tedavisinin beyin içindeki damar ve sinirleri normalleştirici, iyileştirici etkileri olduğundan bize göre mutlaka uygulanması gereken yöntemlerdendir.
MİGREN İÇİN RADYOFREKANS YÖNTEMİ NASIL UYGULANIR?
Hastanın migreni ne tarafta ise, ( sağ göz çevresi-sol göz çevresi-ense bölgesi ) o bölgede migreni tetiklediği bilinen sinirlerin üzerine ince bir iğne ile girilir. Radyofrekans cihazı ile sinirlere sinyaller gönderilerek hedef sinir tam olarak belirlenir. Sonrasında, ”Lezyon” denilen işlem başlatılmakta, yaklaşık 8 dakikalık ağrısız bir uygulama ile migren ataklarına neden olan sinirler devre dışı bırakılmaktadır. Böylece migrenin dış kaynakları kurutulmaktadır. Burada artık bu sinirler ağrıyı iletemez hale getirilir.