Merck Sharp & Dohme İlaçları'nın düzenlediği "Migrenin Epidemiyolojisi ve Toplumdaki Yükü" başlıklı toplantıda migrenin Türkiye'deki ve dünyadaki durumu tartışıldı. Toplantıya katılan Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Nöroloji Kliniği Konsültan Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Ertaş, Türkiye'de her 4 kadından ve her 10 erkekten birinde görülen migrenin az bilindiğini söyleyerek; "Migren çoğunlukla baş ağrısı ile karıştırılıyor. Hastalar, migrenlerinden habersiz olduğu için atak geçirdiklerinde ağrı kesici kullanıyorlar. Ama migren ağrısını ağrı kesici ilaçlar her zaman geçirmez. Migren herhangi bir baş ağrısı değildir, beyinde oluşan iltihaplanmadan kaynaklanır. Bunu da iltihabı önleyen migrene özel geliştirilmiş ilaçlar geçirir." diye konuştu.
Prof. Dr. Ertaş, migrenin 18–65 yaş arası 100 kişinin 16'sında görüldüğünü söyleyerek "Bilinç düzeyi çok düşük, yıllarca ağrı çekip hiç doktora gitmemiş hastalar var. Doktora gelenlerin oranı yüzde 40'ın altında, reçetesini doktordan alanların sayısı ise yüzde 30. Yani yalnızca 3 migrenliden biri ilacını doktordan alıyor" dedi. Migren konusunda en büyük hatanın ezbere ağrı kesici kullanımı olduğunu belirten Prof. Dr. Ertaş, "Ağrı kesiciler bırakın migreni geçirmeyi, migrenin kronikleşmesine neden oluyor ve bağımlılık yapıyor. Bu yüzden sık ağrı çeken kişilerin migren olup olmadığının teşhis edilmesi gerekir." dedi
BU SORULARI KENDİNİZE SORUN
Migreni herhangi bir baş ağrısından ayırmak için çok basit yöntemler olduğunu belirten Prof. Dr. Ertaş, "Tekrarlayan baş ağrılarınız varsa ve bu ağrılar bir kere bile olsa sizi doktora götürdüyse kendinize şu soruları sorun; Işık hiç sizi rahatsız etti mi? Hiç mide bulantısı yaşadınız mı? Hiç ağrı nedeniyle işten güçten bir gün geri kaldınız mı? Hasta bu 3 sorunun 2'sine evet diyorsa yüzde 90 gibi büyük bir ihtimalle migrendir" diyor.
BİRÇOK KİŞİ AĞRI KESİCİ İÇTİĞİ İÇİN AĞRI ÇEKİYOR
Nöroloji Derneği Başağrısı çalışma grubunun yaptığı çalışmaya göre, Nöroloji Polikiliniklerine başvuran her 3 hastadan 1'i başağrısı şikayeti ile geliyor. Bunların yarısına da migren tanısı konuyor. Bu hastaların 5'te 3'ü ise sık ve düzenli tedavi gerektiren baş ağrıları çekiyorlar. Türkiye'de ortalama her 100 kişiden 5'inin her gün başının ağrıdığını belirten Prof.Ertaş " Önleyici tedavide olması gereken hastaların oranı yüzde 40 ancak tedavi olanların oranı yalnızca yüzde 9." diyerek migren tedavisine yeterli önemin verilmediğine dikkat çekti. Prof.Dr.Ertaş "Tedavi olmayan hastalar umudu ağrı kesicilerde arıyorlar, ancak ağrı kesiciler hem migreni kronikleştiriyor hem de yarattıkları bağımlılık depresyon, dikkat eksikliği, halsizlik ve yorgunluk gibi sorunları beraberinde getiriyor" şeklinde konuştu.
BESİNLER ÇOK ÖNEMLİ
Migreni tetiklemek konusunda gıdaların çok önemli olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ertaş, "Migreni en çok tetikleyen gıdalar arasında süt, peynir, balık ürünleri, buğday, mayalı ürünler ve alkol yer alıyor" dedi. Prof. Dr. Ertaş, 4 hastanın 1'inde yalnızca bu duyarlı olunan gıdalar kesildiğinde bile migrende yüzde 50 oranında azalma görüldüğünü de sözlerine ekledi.
YENİ VE DAHA ETKİN TEDAVİLER İÇİN ÇALIŞIYORUZ
MSD İlaçları tarafından düzenlenen "Migrenin Epidemiyolojisi ve Toplumdaki Yükü" toplantısına katılan MSD İlaçları Nörolojik Bilimler-Bilimsel Araştırmalar Global Direktörü Dr.Marcelo Bigal ise migrenin dünyanın heryerinde sıklıkla görülen bir hastalık olduğunu söyleyerek, "ABD'de 35 milyon migrenli var. Migren Dünya Sağlık Örgütü tarafından da kanserden sonra en önemli engelleyici hastalıklar arasında gösteriliyor" dedi. Yaklaşık on yıldır hastalar tarafından kullanılan migren ilacına ek olarak MSD'nin yine yalnızca migren tedavisinde kullanılacak yeni bir ilaç sınıfı üzerinde çalıştığını belirten Dr. Bigal, "Bu ilaç şu anda migren tedavisinde sıklıkla kullanılan triptanlardan daha farklı bir tedavi alternatifi. En önemli farkı ise damarları daraltmaması. Bu özellik kalp hastalığı ya da başka hastalıkları olanlar için önemli bir avantaj. Bu yeni ilacın şu anki sonuçlara göre halihazırda kullanılan pek çok triptana kıyasla güçlü bir etkinliği var. Ayrıca hastalar tafından iyi tolere ediliyor. Bizler bilimsel çalışmalarımızın sonuçlarının iyi olacağını ve bu yeni tedavinin migrenli hastalar için yeni bir umut ışığı olduğunu düşünüyoruz." diye konuştu.
3 YAŞINDAKİ BEBEKLERDE BİLE GÖRÜLÜYOR
Migrenin başlama yaşının çok değişken olduğunu söyleyen Dr. Bigal, " 3–4 yaşlarında bile migren hastası olunabilir. Ama özellikle 12 yaş ortalamasında görülme sıklığı artıyor ve yüzde 12'lere ulaşıyor. Bu yaşlarda yetişkinlerde olduğu gibi kadın ve erkek arasında fark görülmüyor. Çünkü genellikle bu yaşlarda kızlar henüz adet görmemiş oluyor" dedi. Kadınlarda migrenin ilk adet ile artış gösterdiğini belirten Dr. Bigal, "Migren hastalarında beyin aşırı hassas olur ve sistemde görülen değişikliklere karşı aşırı tepki verir. Adet döneminde de kadınlarda östrojen hormonu sürekli değişiklik gösterir. Bu iniş çıkışlara beyin fazla tepki verir " şeklinde konuştu.
AİLELER ÇOK DAHA BÜYÜK BİR SORUN SANIYOR
Özellikle 3–4 yaşındaki çocuklarda migrenin zor fark edildiğini belirten Dr. Bigal, "Migrenli bir çocuk atak geçiriyorsa oyun oynamak istemez, kendini karanlık bir odada kalmak ister, bazen kusar ama uyuyup uyandığında normale döner. Burada yetişkinlerle en önemli fark çocukların daha kısa süreli ataklar geçirmesidir." dedi. Ebeveynlerden birinde migren varsa belirtileri bir şekilde anlayabildiğini söyleyen Dr. Bigal, "Özellikle kız çocuksa kolaylıkla anlıyorlar. Erkek çocuk olduğunda anne babalar bir sorun olduğunu fark etseler de migren olduğunu düşünmüyor belirtilerin çok daha ciddi sorunlara ilgili olduğunu sanıyorlar." diye konuştu.