Milletvekili Yetiş, Dünyadaki Açlığa Dikkat Çekti

AK Parti Adıyaman Milletvekili Dr. Murtaza Yetiş, mecliste yaptığı konuşmada, dünyadaki açlığa dikkat çekti.

Açlıkla Mücadele Haftası nedeniyle TBMM’de gündem dışı konuşma yapan Dr. Murtaza Yetiş, açlıkla istatistiklerin korkunç olduğunu belirterek, her saat başı 300 çocuğun açlık nedeniyle dünyaya gözlerini yumduğunu, her gece 800 milyon insanın aç uyuduğunu vurguladı.

Murtaza Yetiş, her gün 50 bin kişinin de önlenebilir nedenlerle açlık ve yoksulluktan öldüğünün altını çizerek, "Her yıl 2,6 milyon çocuk yetersiz beslenmeye bağlı sebeplerle hayatını kaybediyor. Onurlu, erdemli bir dünya için bir samimiyet sınavından geçmekteyiz. İnsanlığın kurtuluşu adına çok sözler söylendi. Açlıkla mücadele adına çok şey söylendi ve söylenecek. Bir günah çıkarır gibi konuşacağız. İstatistiklerden bahsedip kapitalizme, çok uluslu şirketlere dokunduracağız" dedi.

"Açlık ve yoksulluk aslında bir sonuçtur. Açlıktan ölen her çocuğun bizim sofralarımızla, gardroplarımızla ve topyekun yaşam biçimimizle ilgisinin olduğunu gözden geçirmeliyiz" diyen Yetiş, "İsrafı ekonomilerinin bir dinamiği haline getiren toplumların açlıkla mücadele kavramı üzerinden günah çıkarmaya ve vicdanlarını rahatlatmaya hakkı yoktur. Kitle iletişim araçları yoluyla yaygınlaştırılan tüketim dürtüleri ile bu uğraşıların çok gerisindeyiz. Üretimi tüketime koşullandıran yaklaşımlar, sürekli olarak tüketime dönük bir rota izlemektedir" ifadelerini kullandı.

Demokratik özgürleşme yanında insanın eşya karşısında özgürleşmesinin de önemli olduğuna değinen Yetiş, eşya karşısında bir özgürleşme sağlanamadan demokratik bir özgürleşmenin sağlanmasının mümkün olmayacağını kaydetti.

Murtaza Yetiş, açıklamalarına şöyle devam etti:

"Çünkü belirli yaşam standartlarına ve tüketim biçimlerine bağımlı hale gelmiş toplumlar, tercihlerini bu standartları kaybetmeme yönünde yapacaklardır. Hatta kendi devletleri başka ülkelerin kaynaklarını elde etmek için katliamlar dahi yapsa bu böyle olacaktır. Burada önemli olan bu katliamın kendi yaşam standartlarına ne gibi katkılar sağlayacağı olacaktır. Sonrasında vicdanı rahatlatmak için bahaneler bulmak, çalınan minareye kılıf uydurmak zor olmayacaktır. Çünkü karşı çıkacakları şeyin başta kendi yaşam ve tüketim biçimleri olduğunu bilmektedirler. Neticede başkalarının sömürülmesini ve yoksullaştırılmasını, kendi yaşam standartlarının devamı için zorunlu gören bir anlayış oluşmuştur."