YURTHABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Millî Birlikten Kopmamız Felâketimiz Olur!

Sağda solda hakkımızda lâf eden mürekkep câhillerin de, kötü niyetli tefrikacıların da hezeyanlarına itibar etmeyiz!

Efendim...

Bende-i fakir, her ne kadar birtakım ucube fikirli zevatın anlayışı mucibince; ekalliyet kontenjanından yazıyor olsa da, düsturu “Felek her türlü esbâb-ı cefâsın toplasın gelsin / Dönersem kahbeyim millet yolunda bir âzimetten...” düsturudur.

Değil midir ki, ol sebepten her dâim “Dest-i dostta dolu bâdemiz nûş oldu”?!

Kalkıp “Hürriyet Kahramanı’na özenmek dahi haddimiz değildir!” desek de, her haddini bilmeze teslimiyet bayrağı çekecek kadar aciz de değiliz çok şükür!

Hem, “ekalliyet” lâfı ettik diye birtakım cehl-i cühelâ, gölgesinden ürküp derhâl havalanarak pervâz eyleyen karga mesabesinden bize tân-ı töhmeti revâ görüp tacize yeltenmesin!

Cümle âlem bilir ki...

Ne Din-i Mubin’e ne de bu Büyük Millet’e sonradan intisap etmiş değiliz! (Fakir Allah’ın bildiğini kuldan ne saklayacak! Bugüne kadar ne“milliyetçiliğimize” ne de “muhafazakârlığımıza” toz kondurtmuş değiliz!) Sonradan müntesiplere hiçbir sözümüz yoktur amma şu veya bu ad altında küçümsenmeye de zerre-i miskal tahammülümüz yoktur! Bin yıldır bu topraklarda yaşayanların çocukları olarak; unsur-u aslîyiz ve bu cumhuriyetin asıl kurucularındanız. Hem de ne kurucu! İnanmayan biraz tarih okusun; TBMM hükûmetine bağlı millî kuvvanın kazandığı ilk zafere (Kars) ve imzaladığı ilk andlaşmaya (Gümrü) baksın bir zahmet!

***

Bunca lâftan sonra sâdede geldiğimizde...

Sağda solda hakkımızda lâf eden mürekkep câhillerin de, kötü niyetli tefrikacıların da hezeyanlarına itibar etmeyiz!

-Efendim, bu Azeri’dir!

Bin yıllık Türk yurdunda, bu topraklar uğruna canını-kanını vermiş bir milletin Azerbaycan Türkleri olarak adlandırılan bir boyundan gelmenin neresi nakısadır a benim sefih balam?

-Efendim, bu Şiî’dir!

Hem de ta kendisidir!

Tamı tamına bin dört yüz yıldır, İslâm Peygamberi’nin Ehl-i Beytine sahip çıkmış...

Onların yolundan bir milim dahi sapmamaya her dâim gayret etmiş...

Emir-el Muminin Ali bin Ebutalib’in haklı dâvâsının arkasında durmuş, O’nun o yüce adını İslâm dininden ve tarihten silmeye çalışan alçakların karşısına dikilmiş...

Yüzlerce yıl kılıçtan geçirilmesine rağmen bu uğurda bir milim dahi geri adım atmamış ve her türlü zulme göğüs germiş, akıl almaz baskılara boyun eğmeden ve Şah-ı Merdân adını İslâm bayrağıyla birlikte yüz yıllardır yere indirmeden semalarda dalgalandırmış...

İslâm tarihinin şâhid olduğu en büyük ve en trajedik bir facia olan Kerbelâ vak’âsını, bin üç yüz yetmiş yıldan fazladır yüreğinin derinliğinde hissetmiş, Resul-i Ekrem’in (s.a) sevgili torunu, Şehidler Şahı Hazret-i Hüseyin ve yetmiş iki şühedânın yasını kalplerine kazımış, her yıl gözyaşlarıyla sinelerini dövmüş, mâsumların ve mâzlumların acılarının unutulmasına fırsat vermemiş, sanki dün yaşanmış gibi diri tutmuş...

Olanlardan olmak; fakir için bir şereftir...

Ve şimdi soruyorum: İslâm Dini’nin bütün vecibelerini bihakkın yerine getiren bir inancın mensubu ve tatbik edeni olmanın neresi yanlıştır a benim hak ve hakikatten ve de Hakk Teâlâ’dan ve onun Kelâmullah’ından zerrece nasiplenmemiş nâbekâr balam?

“Muin-i zâlimin dünyada erbâbı denâettir / Köpektir zevk alan saayad-ı bi-insafa hizmetten...”

***

Eğer buraya kadar yazılanlar hoşuna gitmediyse; doğru başka kapıya. Zira buradan sana ekmek çıkmaz!

Hafta sonudur, okuru sıkmayalım ve yazıyı uzatmadan şu son sözlerle bitirelim...

Bu topraklar üzerinde: Hangi dine ve mezhebe, hangi etnik kökene mensup olursa olsun, herkes bu ülkenin ortak sahibidir ve bizim başımızın üstünde yeri vardır. Çünkü birbirimizden şu veya bu ad altında farklı olsak da, biz sizleriz, siz bizlersiniz, onlar biziz, biz onlarız...

Bu minvâl üzre...

Terör belâsından da, etrafımızda dönen oyunlardan da ancak el ele vererek kurtulabiliriz. Kötü niyetli tefrikacaıların, fitne-i fücurların, Yezid bin Muaviye’yi hortlatmaya çalışan İslâm kisvesi giymiş kimi sapıkların, kana susamış vampirlerin kirli emellerine âlet olmamak hepimizin boynunun borcu olmalıdır...

Bugün, bizim olmayan bir savaşın içine çekilmek üzereyiz. El birliğiyle bu tuzağı açığa çıkarmalı, günümüz Yezidlerinin maskelerini hep bir elden düşürmeliyiz...

Aksi, felâketimiz olur...

“Kilâb-ı zulme kaldı gezdiğin nâzende sahrâlar / Uyan ey yâreli şîr-i jeyân bu hâb-ı gafletten...”

__________

cahitkilic54@mynet.com

@deli_esen_yel

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

En Çok Aranan Haberler