Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, TBMM'nin açılışının 99. yıl dönümü ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla özel gündemle toplanan Meclis Genel Kurulu'ndan çıkışında bazı gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bir gazetecinin, şehit cenazesinde yaşanan olaya ilişkin değerlendirmesini sorması üzerine Akar, Seriberi Üs Bölgesi'ne yönelik terör saldırısında ülkenin birliği, bütünlüğü, egemenliği ve bağımsızlığı için mücadele eden kahraman dört Mehmetçik'in şehit olduğunu anımsattı. Kahraman şehitlerden birinin cenazesinin Ankara'nın Çubuk ilçesinde defnedildiğini anımsatan Akar, şunları söyledi:
"Cenaze namazı kılındıktan sonra şehidimizin naaşı top arabasına konuldu. Biz korteji takip ederken yan tarafta birtakım tepkiler vardı. Bu tepkiler üzerine o bölgeye yaklaşarak öfkeli, acılı, bölgenin insanlarına sükunet, sabır telkin ettik. Onları teskin ettikten sonra daha da kalabalık artınca etrafımızdakiler ilerleme imkanının olmadığını belirttiler. Bunun üzerine orada beklemeye başladık. Beklerken arkadaşlara, bizim arkamızda olduğunu düşündüğüm 'Sayın Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarına da haber verin burada bekleyelim' diye söyledim. Sayın Kılıçdaroğlu'nun ilerlediği yönünde bana bilgi verdiler."
Bölgede telefon hatlarının tam olarak çalışmadığını ifade eden Akar, beraberinde Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ümit Dündar, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Küçükakyüz ve bazı sivil zevat ile davet edildikleri bir odaya geçtiklerini belirtti.
"BİRTAKIM İFADELERLE TESKİN ETMEYE ÇALIŞTIK"
"Telefonlar tam olarak çalışmadığı için bazı arkadaşlarımızı göndererek neler olduğu konusunda bilgi almaya çalıştık" diyen Akar, şöyle konuştu:
"Sayın Kılıçdaroğlu'nun bir evde bekletildiği, evin etrafında ise çok sayıda insanın olduğu bilgisi geldi. Bunun üzerine kalktık, Sayın Kılıçdaroğlu'nun kaldığı eve doğru ilerlemeye başladık. Etrafımızda o köyün, Çubuk'un üzüntülü insanları vardı. Bu insanlar sürekli, 'Paşam terörü bitirin', 'Şehitlerimizin kanlarını yerde bırakmayın' diye bağırıyordu. Terör aleyhinde çeşitli sloganlar atıyorlardı. Biz de onlara sükunet tavsiye eden birtakım ifadelerle onları teskin etmeye çalışarak ilerledik. Sayın Kılıçdaroğlu'nun olduğu eve vardığımızda binanın yakın çevresindeki insanların güvenlik güçleri tarafından uzaklaştırıldığını gördük. Fakat yaşlı genç, kadın, erkek yüzlerce, binlerce insan etrafı çevirmişlerdi. Bunun üzerine orada konuşmamızın uygun olacağını bize ifade ettiler. Megafondan, altını çizerek söylüyorum, etrafta birikmiş olan Çubuk halkına ithafen 'arkadaşlarım', 'kardeşlerim', 'hemşehrilerim' benzeri hitapla, 'söylemleriniz, talepleriniz, mesajlarınızı aldık. Şehidimizin hatırasına saygılı olarak, şehidimizin evine gidiyoruz. Burayı boşaltıyoruz, oraya gelin' şeklinde benzeri ifadeler kullandık."
''BAŞKA BİZİM NE AMACIMIZ OLABİLİR?"
Söylemlerine yönelik tepkiler hatırlatılarak değerlendirmesi sorulan Akar, şu yanıtı verdi:
"Bunu açıkça, bir kez daha tekrarlıyorum; etrafta yüzlerce, binlerce insan var. Bunlar terörist değil, tamamının saldırgan olması mümkün değil. Bunlar köyün halkı, Çubuklular. 'Mesaj, tepki' dediğim şey insanların söylediği, 'Şehitlerimizin kanı yerde kalmasın', 'terörü bitirin' ve buna benzer ifadeleridir. Biz de buna karşı 'Evet, tamam, mesajınızı aldık, çalışmalarımız dağda, tepede terörle mücadelemizi sürdürüyoruz. En son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar mücadelemiz devam edecek.' dedik. Başka türlü yorumları yapanları insafa, aklıselime, empati yapmaya, sağduyulu, vicdanlı olmaya davet ediyorum. Burada bu kadar zorlama, akıl dışı bir yorum yapmak gerçekten akıllara zarar.
O durum ve koşulları iyi değerlendirip, onlara bakmak lazım. Bizim oradaki amacımız Sayın Kılıçdaroğlu'nun bir süredir kalmakta olduğu evden bir an önce, sağ salim ayrılmasını sağlamak, güvenliği, sükuneti sağlamak, halkı teskin etmek, dağıtmak. Çünkü bir acı var. Oradaki şehit ailesinin ikinci şehidi bu kahraman silah arkadaşımız. Elektrikli bir hava var. Onu gidermeye çalışıyoruz. Tek amacımız bu. Başka bizim ne amacımız olabilir? Yani biz Sayın Kılıçdaroğlu'na vurulmasını tasvip mi ediyoruz? Bunu mesaj mı kabul ediyoruz, böyle bir şey olabilir mi?"
Kılıçdaroğlu'nun bekletildiği eve gittiğinde, saldırıdan, Kılıçdaroğlu'nun aracının taşlandığından bilgisinin olup olmadığı sorulan Hulusi Akar, şunları kaydetti:
"Hayır, kesinlikle bir bilgimiz yoktu. Etrafımız kalabalıktı, sağı solu, arabaları görmedik. Orada sıkıntılı bir durum var. Şimdi bir yorum yapmak kolay oluyor ama o anda biraz zor. Bunun üzerine insanların biraz daha sakinleştiğini görünce, içeri girdik. Sayın Kılıçdaroğlu'na 'geçmiş olsun' dedim. Sonra 'Bir dakika bekleyin' diyerek dışarı çıktım. Dışarıda güvenlik güçlerinin araçlarını hazırlamasını sağladık. Dışarı çıkarken de Milli Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Kara, Hava Kuvvetleri, Milli Eğitim Bakanlığı ne kadar koruma varsa, onlar, Sayın Kılıçdaroğlu'nun korumaları ile beraber, bölgedeki diğer güvenlik kuvvetleriyle geniş bir halka içinde Sayın Kılıçdaroğlu'nu zırhlı araca kadar götürdük. Sayın Kılıçdaroğlu'nu tam zırhlı araca bindirirken 'Efendim siz yine konuşun, halkın dikkatini çekin, yeni bir hareket olmasın, zırhlı aracın arkasından gitmesinler' denildi. Bunun üzerine yeniden insanları teskin edici bir şeyler söyledik. Daha sonra Kılıçdaroğlu bölgeden ayrıldı. Biz de taziye evine giderek aileye taziyelerimizi sunduk."
"ŞİDDETİ TASVİP ETMEMİZ, HOŞ GÖRMEMİZ ASLA SÖZ KONUSU DEĞİL"
Akar, kolluk kuvvetlerinin yaşananları ayrıntılı şekilde incelediğini, konunun yargıya intikal ettiğini belirterek "Yargı mutlaka gerekeni yapacaktır. Dolayısıyla bizim şiddeti tasvip etmemiz, şiddeti hoş görmemiz asla söz konusu değil" diye konuştu.
Niyetinin, maksadının çok açık olduğunu vurgulayan Bakan Akar, "Bunu zorlamak en hafif tabiri ile ahlaki bir sorun. Buradan bir şey beklemeyi, buradan bir şey devşirmeye çalışmayı şiddetle reddediyorum. Sayın Kılıçdaroğlu ve beraberindekilere tekrar geçmiş olsun diyorum, olayı şiddetle kınıyorum, yargının da bu kişilere gereğini yapacağına inanıyorum. Diğer taraftan olaydan bütün Çubuk halkının da sorumlu tutulmaması gerektiğini belirtiyorum" dedi.
(AA)