HABER

Milyonlarca kadına müjdeli haber

Araştırmacılar, dünyada meme kanseriyle mücadele eden milyonlarca kadının hayatta kalmaları ve kaliteli yaşamaya devam etmelerini sağlamak için çalışıyor. Bu anlamda başarılı sonuçlara da ulaşılıyor. Son yıllarda meme kanserinin moleküler mekanizmasının daha iyi anlaşılmasıyla birlikte, tedaviyle elde edilen başarı oranlarının dikkate değer şekilde arttığı gözleniyor.

Milyonlarca kadına müjdeli haber

Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Ali Arıcan, “Meme kanseri artık farklı alt gruplarına göre tedavi edilebiliyor. Yani tanı alanındaki gelişmeler, tedavideki gelişmelerin de önünü açılmasını sağladı” diyor.

Dünyada olduğu gibi ülkemizde de binlerce kadın ve yakınları meme kanseriyle mücadele etmeye devam ediyor. Ve ne yazık ki ülkemizde her yıl yeni tanı alan kadınlarla birlikte bu rakama 15 bin kişi daha ekleniyor. Dolayısıyla meme kanseri en yoğun araştırma başlıklarından biri olarak bilim adamlarının gündemlerinin ilk sıralarında yer bulmaya devam ediyor. Bu doğrultuda, özellikle son yıllarda cerrahi, kemoterapi ve radyoterapi alanındaki devrim niteliğindeki gelişmeler yaşandığını söyleyen Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Tıbbı Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Ali Arıcan, “Erken tanıyla tam şifa sağlanabilen hastaların yanı sıra, tekrarlayan ve tanı esnasında uzak organ yayılımı olan hastaların tedavisinde de önemli ilerlemeler yaşandı” diye konuşuyor.

“Kişiye özel tedavi” nin esas alındığı meme kanseri tedavisinde, hastanın ve hastalığının özelliklerine göre hangi tedavi yönteminin nasıl kullanılması gerektiğine karar veriliyor. Meme kanserinin moleküler olarak farklı hastalık gruplarından oluştuğunun ortaya konabilmesi de tedavideki bu önemli gelişmenin etkenlerinden biri olarak gösteriliyor. Prof. Dr. Ali Arıcan, genel olarak meme kanseri tedavisinde yaşanan bu gelişmeleri anlatıyor…

Onkoplastik cerrahi ile meme kayıplarına son

Meme kanseri tedavisinde hala çok önemli bir yer tutan cerrahi girişimlerle, önceden memenin tamamı alınırken günümüzde sıklıkla meme koruyucu cerrahinin kullanıldığı görülüyor. Ancak memenin tamamın alınması gereken hastalarda da, cilt ve meme başı korunarak estetik cerrahi ile birlikte yeni meme oluşumu sağlanabiliyor. Onkoplastik cerrahi olarak tanımlanan bu uygulamalarla hastaların moral ve motivasyonları önemli oranda iyileştirilebiliyor. Bir başka yeni cerrahi yaklaşım da, ameliyat sırasında koltukaltı lenf bezlerinin korunması. Bu sayede uzun dönemde gelişebilecek kolda şişlik, duyu ve kuvvet kaybının da önüne geçilebiliyor.

Hedefe yönelik radyoterapi ile daha az yan etki

Radyoterapi teknolojisindeki gelişmeler, meme kanserinde hedefe yönelik olarak memenin geri kalan dokusunun korunmasını ve daha az yan etki ile tedaviye olanak sunuyor. Radyoterapi cihazlarında yapılan değişikliklerle üç boyutlu konformal radyoterapi, yoğunluk ayarlı radyoterapi (IMRT), sterotaktik (hedefe yönelik) radyoterapi uygulanarak hedefteki hastalıklı dokuya en yüksek doz uygulanırken çevresindeki normal dokunun en az dozu alması sağlanabiliyor. Prof. Dr. Ali Arıcan radyasyon onkolojisinde en ileri teknoloji olan trilogy teknolojisi ile de kanserli doku hedeflenerek uygulandığı için hastanın radyoterapinin yan etkilerine minimum düzeyde maruz kalmasının sağlanabildiğini anlatıyor. Prof. Dr. Ali Arıcan, ayrıca cerrahi sonrasında da uygulanan 6 haftalık tedavi süresinin hipofraksiyone radyoterapi yöntemiyle 3 haftaya kadar indirilebildiğini belirtiyor.

Kemoterapi, tedavinin her evresinde sağ kalım oranlarını artıyor

Yeni yaklaşımlarla cerrahi tedaviden sonra ek ilaçlar uygulanarak meme kanserinde yaşam süresi ve şifa olasılığını artırmanın mümkün olabildiğini söyleyen Prof. Dr. Ali Arıcan, “Hormon pozitif, her 2 pozitif ve her ikisini de kapsamayan üçlü negatif hasta gruplarında yeni kullanıma giren moleküllerin tek başına ya da kombine kullanımlarıyla son derece başarılı sonuçlara ulaşılıyor” diyor.

Hormon pozitif yani ‘luminal’ tip olarak adlandırılan meme kanseri alt grubunda hastaların hepsinin kemoterapi tedavisine gerek duyulmayabiliyor. Bu hastalarda uygulanmaya başlanan yeni yaklaşım sonucu, ağızdan alınan antihormonal ilaç tedavi süresinin 5 yıldan 10 yıla çıkarılmasıyla, hastalığın tekrarlama oranı azaldığı gibi yaşam süresinin de uzadığı görülüyor. Her 2 pozitif hastalarda cerrahi sonrası kemoterapi tedavisi için yeni moleküller gündemde. Bu hastaların standart tedavisi olan cerrahi sonrası bir yıllık trastuzumab uygulanmasından sonra bir yıl süre ile yeni bir molekül olan neratinib eklenmesinin hastalıksız yaşam süresini artırdığı gözleniyor. Ancak bu yeni molekül hali hazırda sadece ABD’de kullanabiliyor.

Yeni ilaçlar metastaz gelişim sıklığını azaltıyor

Memedeki tümörün cerrahi ile alınmasına karşın, hastalığı farklı bir bölgede tekrarlayan yani metastaz yapan hastalar için de ilaç tedavisinde önemli ilerlemelerin olduğu gözleniyor. Meme kanserine kronik bir hastalık olarak yaklaşılarak tedavi edilmesi düşüncesinin birçok uzman tarafından kabul gördüğünü anlatan Prof. Dr. Ali Arıcan, “Dolayısıyla meme kanseri geri gelen hastaların tedavisinde kullanılmaya başlanan yeni ilaçlarla, diyabette olduğu gibi hastanın yaşam kalitesi bozulmadan uzun süreli yaşamasının sağlanması amaçlanıyor ”diyor.

Hormon pozitif hastaların tedavisinde kullanılan ilaçlara karşı oluşan direnç mekanizmalarının ortaya konması bu grup hastalar için farklı ilaçları gündeme getirdi. Yeni geliştirilen ilaçlarda direnç ortadan kalkarken, hastalığın geri gelme süresinin de en az 2 kat uzattığı gözleniyor. Kemoterapiye kıyasla yan etkilerinin hem daha az, hem de çok daha düşük şiddette olması bu ilaçların bir diğer avantajını oluşturuyor.

Yeni moleküller yolda…

Her-2 pozitif metastatik meme kanserinde ise trastuzumab halen önemli bir yer tutuyor. Bu ilaç damar yolu sorunu olan ya da damar yolu ile bu ilacı kullanmak istemeyen hastalarda cilt altı formu olarak da kullanılabiliyor. Her-2 pozitif hastalarda geliştirilen 2 yeni molekülle (pertuzumab ve T-DM1) birlikte bu hastalarda sağ kalım avantajı sağlandığını belirten Prof. Ali Arıcan, sözlerine şöyle devam ediyor; “Meme kanserlerinin yüzde 15’ini oluşturmakta birlikte farklı alt grupları da bulunan ‘üçlü negatif’ meme kanseri hastalarında günümüzde ilerlemeler daha az olmakla beraber ümit veren bazı çalışmalar bulunuyor. İmmunoterapi’nin ‘üçlü negatif’ meme kanserinin bazı alt gruplarında etkili olabileceği düşünülüyor. Bu konuda da çalışmalar devam ediyor.”

En Çok Aranan Haberler