Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle Mimar Sinan tarafından 1552-1564 yılları arasında inşa edilen Mağlova Su Kemeri, İstanbul’a 451 yıldır su taşıyan Kırkçeşme Su Yolu Sistemi’nin en önemli parçası ve dünya su mimarisinin baş yapıtı olma özelliği taşıyor.
Belgrad Ormanı’nda toplanan suları hiçbir güç gerektirmeden 55 km uzunluğa sahip bir sistem ile 451 yıldır kesintisiz olarak İstanbul’a taşıyan tarihi Kırkçeşme Su Yolu Sistemi’nin Alibey Vadisi üzerinde yer alan en önemli parçası olan Mağlova Kemeri, mimari - mühendislik ve estetik özellikleri ile dünya tarihi açısından çok önemli bir yere sahip.
Dünyada çalışan en eski Su Yolu Sistemi
Dünyada halen çalışmakta olan tek tarihi su yolu sistemi ve onun en önemli parçası olan Mağlova Kemeri, 36 metre yüksekliğe ve 258 metre uzunluğa sahip. Barındırdığı teknik ve estetik özellikler ise onu dünya su mimarisinin başyapıtı haline getiriyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Uzay ve Uçak Bilimleri Fakültesi’nde gerçekleştirilen etkinlikle incelendi. Program Mağlova hakkındaki ilk uluslararası belgeseli hazırlan yapımcı ve yönetmen Umut Mete Soydan’ın katılımıyla gerçekleştirildi. Programa ayrıca Kültür ve Turizm Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi ve Su Vakfı Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Ali Uyumaz, akademisyenler ve farklı fakültelerden öğrenciler ile bazı yerel yönetim yöneticileri katıldı.
Programda 60 dakikalık belgesel gösteriminin ardından konuşan Mağlova Belgeseli Yönetmeni Umut Mete Soydan, katılımcılara kemer hakkında bilgi vererek eserin dünya için öneminden bahsetti. Soydan; “Mağlova Kemeri, Sinan’ın hayatı boyunca yaptığı en önemli eser. Öyle ki uzmanlar Sinan, Süleymaniye ve Selimiye Cami gibi dev eserlerini hiç yapmamış olsaydı sadece Mağlova’yı yapmış olsaydı yine aynı şöhrete sahip olurdu diyorlar. Böylesine iddialı bir eserden bahsediyoruz. Bugün Almanya’dan, İsviçre’den Japonya’dan Mağlova’yı görmek, yerinde incelemek için heyetler geliyor. Ancak biz bunu halen ülkemizde bilmiyoruz. İnanıyorum ki bu eser Avrupa’nın herhangi bir yerinde olsaydı, dünya turizmi açısından Eyfel Kulesi gibi Pisa Kulesi gibi bir merkez olurdu. Nitekim bu eserin Bizans eseri olduğunu iddia edenlerde olmuştur. Oysa ki Osmanlı’nın ve Sinan’ın bir eseri bu çok net. İstanbul’da Sultangazi’de yer alan bir şaheser. Sultangazi’de su ile iç içe, havadan bakıldığında muhteşem güzellikte bir konumda. Mağlova Belgeseli’ni Türk Sineması’nın 100.yıl eseri olarak tamamlamak bana kısmet oldu. Dilerim onu dünya turizminde hakkettiği yerde görmek de nasip olur. Ben bu eseri tanıtabilmek için var gücümle çalışmaya devam edeceğim. Sizler gibi ülkemizin akademik camiası açısından önemli bir konumda olan İTÜ tarafından bu konunun incelenmesi, davet edilmesi ve duyarlılık gösterilmesi bir kez daha doğru yolda olduğumuzu gösteriyor. İstanbul’un bu eserlerine sahip çıkmak ve dünyaya tanıtmak hepimizin görevi.” diye konuştu.