Dünya savaşlarını gördüler; politikacıların kapalı kapılar ardındaki toplantılarını dinlediler; kaçamak aşkları gizlediler; filmlere konu oldular; sadece sanatçılara değil, şöhretlerine de ev sahipliği yaptılar. İşte tarihin en ünlü isimlerinin konakladığı oteller…
İngiliz asilzadelerinin ve aristokratlarının arsız sarayı, The Ritz London. 1906 yılında açılan otel, bağlı kaldığı gelenekler ve incelikli hizmet anlayışıyla tam bir asrı geride bıraktı. Fransız Rokoko tarzında iç mimarisinden, Green Park’a bakan manzarasına, monogramlı havlularından, altın yemek takımlarına her özelliği ve detayıyla lüksü tanımlayan The Ritz London, hizmet konusunda Buckingham Sarayı’nın personelini eğitecek kadar başarılı. Tarihi boyunca tüm dünyadan aristokratları ve Hollywood yıldızlarını ağırlayan otelin adıyla özdeşleşen konuğu ise Charlie Chaplin. 1921 yılında otele ancak 40 polis eşliğinde giriş yapan yıldız, inanılmaz bir kalabalığı The Ritz’e çekti. Chaplin’in kaldığı kral dairesinde, bugünlerde bir gece uyumanın bedeli ise 2500 dolar.
Lüks sıfatını samimiyet ve rahatlıkla eş gören Paris otellerinin en prestijlisi Le Meurice Paris; Champs-Élysées yakınlarındaki konumuyla şehrin kalp atışlarını duyuyor. Güçlü detaylarla donatılmış, gösterişten uzak dekorasyonu, odaları dingin bir şıklıkla buluşturuyor. Bu efsanevi otelin en ünlü müşterisi, Le Meurice’i 30 yıl boyunca kışlık evine çeviren Salvador Dali. Otelin hemen her alanı Dali’den anılar ve izlerle çevrili. The Rolling Stones ekibiyle yemekteyken tanıştığı Amanda Lear ile yaşadığı ilham dolu aşk, küçük panteri Bau ile birlikte ağırladığı misafirleri, sürreal formlarda tasarladığı saf pirinç koltuklar... Le Meurice’in restoranına, Le Dali ismini vermekte ve onunla anılmakta hakkı var. Sonuçta kaç otel misafirini evcil panteriyle birlikte yıllarca ağırlar?
Nice’in en eski otellerinden Le Negresco’nun talihi, 1957 yılında Jeanne - Paul Augier çiftinin oteli satın almasıyla değişti. Misafirleri için ‘evden uzakta bir ev’ düşleyen çift, galeri ve müzeleri gezerek 3000 antika parçayı ve sanat eserini otele taşıdı. Bugün otelin en önemli bölümü Gustave Eiffel’in tasarladığı söylenen ve dev bir atlıkarıncanın yerleştirildiği Salon Royal. Bu müze otelin gurur kaynağı ise tabii ki sanatçı konukları. Pablo Picasso, Salvador Dali, Jean Cocteau, Marc Chagall, Ava Gardner, Catherine Deneuve, James Dean, Marlene Dietrich, Jean Marais, Grace Kelly burada yemek yedi, uyudu, eğlendi… Madame Augier’nin anıları arasında, otel barında Elizabeth Taylor’ın boynuna elmas bir kolye takan Richard Burton var. Otelin son ünlü konuğu ise Bill Gates. Madame Augier’ye Le Negresco’yu satın almak istediğini söyleyen Gates’in aldığı cevap ise tokat gibi: “Bu oteli satın alacak kadar zengin değilsin.”
Hollywood rüyasının büyülü evi, Chateau Marmont. 1927’de Los Angeles’da kurulan otel, özel hissettiren süitleriyle lüks sıfatını taşısa da samimi ve rahat bungalovlarıyla Hollywood yıldızlarının evi oldu. Tarihi boyunca skandallara ve romantik anlara şahitlik eden Chateau Marmont anlatmaya başlasa uzun bir Hollywood romanı çıkar. Clark Gable ve Jean Harlow’un romantik randevuları, lobiye motosikletleriyle giren Led Zeppelin üyeleri, bungalovunun bahçesine meyve diken Humphrey Bogart ve daha pek çok fotografik an… Chateau Marmont’da konaklama şansını yakalarsanız, John Belushi, Bob Dylan, John Lennon ve James Dean, anılarını kulağınıza fısıldayabilir. Veya sıradan bir günde, Leonardo Di Caprio, Sofia Coppola ya da Robert De Niro ile karşılaşabilirsiniz.
New York’un kalbinde, Central Park’ın güneyinde 1907’de kurulan The Plaza Hotel, ABD’nin gelmiş geçmiş en ünlü otellerinden. Aynı zamanda yolu New York’tan geçen yazarların, sanatçıların ve politikacıların en sevdiği duraklardan biri. Ernest Hemingway, F. Scott Fitzgerald ve Zelda Fitzgerald gibi tarihe dokunan isimleri ağırlayan The Plaza’nın şöhretinin bir diğer nedeni de burada çekilen filmler. İlk kez Hitchcock’un North by Northwest filminde görülen otel, o dönem Hollywood stüdyolarından çıkan yapımları düşününce, sinemada yeni bir akımın parçası oldu. Hitchcock’un keşfinin ardından otelin sinemadaki popülerliği The Way We Were, The Great Gatsby, Barefoot in the Park, Funny Girl ve Cotton Club ile devam etti. Otelin bugünlerde en çok ilgi gören bölümü The Great Gatsby esintileriyle dekore edilen Fitzgerald suiti. “Zamanda yolculuk yapsanız hangi döneme gitmek isterdiniz?” sorusuna “20’ler jazz çağı.” cevabını verenlere tavsiye edilir.
Bone'dan daha falza içerik için: http://bonemagazine.com/