Yaş miyomlar için önemli bir risk faktörüdür. Miyomların görülme sıklığı yaşla birlikte artar, 35 yaşta miyom görülme sıklığı %40 iken 50 yaşta %70’lere çıkar. Ergenlik öncesi oluşmazlar ve menopoz sonrası oluşma sıklığı azalır.Üreme çağında ve hamilelik döneminde östrojen hormonu miyomların ortaya çıkmasına ve büyümesine neden olabilir.
Miyomların oluşumunda genetik yatkınlığın önem taşıdığı bilinmektedir. Etnik köken, daha önce doğum yapmamış olmak, ilk doğumunu geç yaşta yapmak, polikistikover sendromu, menopozal geçiş dönemi, menopoza geç yaşta girmek, menopoz sonrası hormon replasman tedavisi, obezite, hipertansiyon, stres, yağlı yiyecekler ve özellikle hayvansal ürünler tüketimi miyom gelişme riskini artırır.
Doğum sayısının fazla olması, insülin direnci, diabet hastalığı, düzenli spor yapmak, balık ve deniz ürünleri,yeşil sebze ve meyvelerözellikle turunçgiller, turpgiller (brokoli, lahana), domates ve elma tüketimi miyom oluşma ve büyüme riskini azaltmaktadır.
Önceden miyomlar nedeni ile ameliyat olanlarda tekrar ameliyat olma riski olmayanlara göre daha yüksektir.
Miyomlar genellikle şikayete neden olmazlar, menopoz öncesi yapılan ultrasonlarda %30-50 kadında miyom gösterilmiştir. Miyomlarda en sık rastlanan şikayet düzensiz kanamalar, adet döngüsünde olağan dışı değişikliklerdir. Miyomların diğer belirtileri kasık ve alt karın bölgesinde ağrı ve bası hissi, bağırsaklarla ilgili huzursuzluklar, idrar yaparken zorlanma, sık idrara çıkma veya idrar kaçırma, sırt ve bel ağrıları, cinsel ilişkide ağrı, düzensiz ve fazla kanamaların sonucu demir eksikliği anemisine bağlı çarpıntı, halsizlik, yorgunluk, nefes darlığı gibi anemi belirtileridir.
Miyomlar, rahimdeki yerleşimlerine göre intramural, submüköz, subseröz, intraligamentarve paraziter miyom olarak adlandırılırlar. Bunlar arasında en çok görülen miyom türleri; intramural, submüköz ve subserözmiyomlardır.
Submükoz miyomlar rahim iç boşluğunda veya endometrium denenrahim iç duvarının yakınında yerleşirler. İntramural miyomlar rahim duvarına gömülü olanlar, subseröz miyomlar ise rahimin dışına doğru büyüyen miyomlardır.
Kısırlık şikayeti olan kadınların yaklaşık olarak % 5-10’unda bulunan miyomlar % 1 - 2.4 hastada sadece miyom tek başına kısırlıktan sorumlu olabilmektedir.
Miyomların üreme işlevleri üzerine olası etkileri birçok yoldan açıklanmaya çalışılmıştır. Miyomlar rahim kasılmaları ve kanlanmasında değişikliklere yol açabilir, spermin taşınmasını ve embryonun rahim duvarına tutunmasını olumsuz yönde etkileyebilir. Anatomik olarak, miyomlar rahimi büyüterek rahim boşluğunu bozarken, boşluk yüzey alanını ve sınırlarını değiştirip, tüpleri veya servikal kanalı tıkayabilir.
Miyomların yerleşim yeri gebeliğe engel olma durumunu etkiler. Miyomların yerleşimi rahim iç boşluğuna doğrubebeğin yerleştiği yer olan endometriuma yakınsa embriyonun tutunmasını engelleyebilir veya erken düşüklere yol açabilir. Bu tip miyomların mutlaka kısırlık tedavileri öncesi çıkarılmaları gerekir, bu durum gebelik şanslarında ciddi anlamda artışa neden olacaktır.
İntramural dediğimiz rahim duvarının içerisinde bulunan miyomların, gebeliği engelleyip engellemediği tartışmalı olmakla beraber 4 cm ve üzerinde olanların çıkarılmaları önerilmektedir. Bu büyük miyomların rahmin kasılmasına neden olduğu, rahimin kanlanmasını bozarak bebeğin gelişimini olumsuz etkilediği ve ileri gebelik safhalarında erken doğuma neden olduğu düşünülmektedir. Aynı şekilde tüplere yakın yerleşimli miyomların büyüklüğü ne olursa olsun tüplerden geçişi olumsuz etkilediği bilinmektedir. Rahmin dışına yerleşmiş subseröz miyomların ise gebeliğe olumsuz etkisi olduğuna dair bir kanıt bulunmamaktadır.
Miyomlar tüp bebek tedavisinde başarıyı etkileyen önemli bir faktördür. Submukozal ve endometriuma bası yapanintramural ve büyük miyomlar tüp bebek sonuçlarını olumsuz etkiler ve tüp bebek tedavisi öncesi çıkarılmaları gerekmektedir. Gebeliği zorlaştırdıkları veya düşüğe neden olabildikleri için sağlıklı gebelik şansını artırmak amacı ile bu miyomların çıkarılması gerekebilir.
Endometrial boşluğun normal olduğu küçük-orta büyüklükte intramural miyomlarda miyomların çıkartılması önerilmez. Küçük intramural miyomları olan hastalarda iyi yumurta cevabı, kaliteli embriyolara rağmen tekrarlayan tüp bebek başarısızlıkları varsa veya erken gebelik kayıpları durumunda cerrahi yaklaşım düşünülebilir.
Boşluk içerisindeki miyomların histeroskopik yöntemle intramural miyomların ise laparoskopik yöntemle alınması tüp bebek başarısını artırır. Subserozal miyomların üreme işlevleri üzerine olumsuz etkisi yoktur ve operasyon gerekmez.
Ameliyat sonrası hasta gebelik planlamasını ancak 4-6 ay sonra yapabilir. Bu tüp bebek tedavisi gören hastalar için önemli bir süredir. O nedenle her hasta kendi durumuyla değerlendirilir, hasta için avantaj ve dezavantajları, daha önce yaptığı denemeler mevcutsa daha farklı yaklaşım izlenmelidir.
Gebeliğin 12. haftasına kadar hızlı östrojen artışı nedeniyle miyomlar büyüme eyilimi gösterirlerken, bu büyüme 12. haftadan sonra yavaşlar. Miyomlar hamilelik döneminde yerleşim yerine bağlı olarak erken doğum ve düşük riskini artırabilir, bebekte gelişim geriliğine neden olabilir ve gebeliği olumsuz yönde etkileyebilir. Miyomu olan anne adayları yakın gebelik takibi ile başarılı bir doğum gerçekleştirebilirler. Miyomların tedavi şekline lohusalık dönemi bitiminde karar verilir.
Miyomlar şikayetlere neden oluyorsa veya büyüme devam ediyorsa tedavi gerektirir. Mesane veya bağırsaklara ciddi baskı belirtileri, şiddetli kanamalar yaşanıyorsa, gebeliğe engel oluyorsa veya düşüklere sebep oluyorsa miyomlar açık cerrahi veyalaparoskopik yöntemle veya histeroskopi ile çıkarılırlar.
Hangi miyomların alınması gerektiği yapmış olduğu şikayetlere ve neden olduğu sonuçlara göre belirlenir, her miyoma ameliyat gerekmez. Kanama yapan, rahmin çok aşırı büyümesine bağlı olarak mesaneye ve rektuma baskı yaparak bu bölgelerde idrar problemleri ortaya çıkaran, kabızlık veya kalın bağırsakla ilgili problem çıkaran miyomlar, kendi etraflarında dönerek ağrı yapan saplı miyomlar, bazı durumlarda rahim ağzından rahim dışına doğru sarkan,karın içerisinde çok büyük bir kitle oluşturan ve büyümeye devam eden miyomların ameliyatla çıkartılması gerekmektedir.
Miyom tedavisi cerrahidir. Medikal tedavi için kullanılan birtakım ilaçlar vardır ancak bunlar sadece operasyon öncesi çok büyük miyomları küçültmek ve operasyona yardım sağlamak amacıyla kullanılmaktadır.
Miyomların ameliyatıyla ilgili kesin kurallar söz konusu değildir. Hastaya göre yaklaşım göstermek en doğrusudur. Miyom ameliyatları kapalı ve açık olarak yapılabilir. Günümüzde miyomların laparoskopik olarak çıkarılması tercih edilmekle birlikte büyük miyomlar veya çok sayıda olan miyomlarda açık cerrahi yöntem ile çıkarılmaları daha uygun olabilir.
Menopozda veya menopoza yakın bir dönemde olan kadınlarda rahmin tümünün alınması söz konusu iken henüz doğurganlığını tamamlamamış veya rahmini kaybetmek istemeyen hastalarda sadece miyomlaralınır.
Miyomların tedavisi cerrahi olmakla birlikte Manyetik rezonans (MR) rehberliğinde ses dalgalarının fokuslanması (high-intensityfocusedultrasoundguidedbymagneticresonance (MR-HIFU) yöntemi seçilmiş bazı miyomlarda uygulanmış ve başarılı olunmuştur. Akustik tedavi bir MR cihazı içinde ses dalgalarının miyomun 70 ila 80 dereceye ısıtılması yoluyla küçülmesini sağlar. Diğer bir teknik olan miyom damarının tıkanması (embolizasyon) tekniği bazı vakalarda kullanılabilir.
Genel olarak miyomlar iyi huylu tümörlerdir ve kansere dönüşmezler. Ancak bin hastadan birinde kansere dönüşebilirler. Özellikle hızlı büyüyen miyomlardan ve menopoz sonrası büyümesine devam eden miyomlardan şüphelenilmesi ve bu tip hastaların geç kalınmadan ameliyat edilmesi gerekmektedir.
Menopoz döneminde östrojen hormonu salgılanamamaktadır. Bu nedenle menopozda miyomlar küçülür.
Miyomlarda tedavi seçimi ve takipler kişiye özeldir. Herhangi bir şikâyet olmadığı durumlarda genellikle düzenli takipler yeterli olur.Cerrahi tedavi uygulanmayan durumlarda ise bazen ağrı kesici ve antienflamatuar ilaçlar, hormonlu spiral, geçici menopoz etkisi yapan iğneler, doğum kontrol hapları gibi yöntemler de kullanılabilir. Önemli olan düzenli doktor kontrollerinin ihmal edilmemesidir.