Dış dünyanın bu kabileleri anlamaya yönelik ilgileri ise her zaman devam etmekte. Modern toplumdan ve teknolojiden uzakta, antik alışkanlıklarını sürdüren topluluklar hala dünyada mevcut. Bu kabilelerin bazılarında kannibalizm hala var. Bazı araştırmacılar ve fotoğrafçılar bu kabilelerle iletişim kurmayı denedi. Şanslı olanları geri dönüp yaşadıklarını modern dünyaya anlatabildi. Bu kabilelerin büyük çoğunluğu, dünyanın ulaşılması zor uzak bölgelerinde yaşıyor ve inanışları nedeniyle kannibalizm gibi pratikleri uygulamaya devam ediyorlar.
İşte dünyanın geri kalanıyla irtibatı olmayan ve yüzlerce yıllık dini geleneklerini yaşatan o kabileler...
Asmat halkı, Yeni Gine Adası’nın güneyindeki köylerde yaşıyor, ahşap oyma heykelleri ve vahşi ritüelleriyle biliniyorlar. Kabile üyelerinin 60 yıl önce Rockefeller ailesinin bir ferdini öldürdüğü ve yediği iddia ediliyor. O zamanlar 23 yaşında olan Michael Rockefeller, teknesi Yeni Gine sahillerinde devrilince kıyıya ulaşmak için kilometrelerce yüzmek zorunda kaldı. Sahile vardığında ise kabile üyeleri tarafından mızrakla vuruldu ve böylece kabile ritüeline başladı.
Düşmanlarını avlayıp kafataslarına göz diken kabile üyeleri avlarının beyinlerini kafa tasından çıkardıktan sonra kötü ruhların girmemesi için cesedin burun deliklerini kapatıyor. Yazar Carl Hoffman Vahşi Hasat adlı kitabında kabilenin av ritüelinden “Kazıdıkları beyni bir palmiye yaprağının üzerine boşalttılar, bir bıçak yardımıyla kafatasının içindeki son parçaya dek kazıdılar. Sonra bunları sago bitkisi yaprağı ile karıştırıp ateşte kızarttılar” sözleriyle anlatmıştı.
Aghori Rahipleri ritüellerinin bir parçası olarak insan eti yerler. Bu gizemli kabile canlı hayvanların kafalarını da vücutlarından ayırdıktan sonra, cesedin başında meditasyon yapıyorlar. Aghori Rahipleri aydınlanmak için marihuana, alkol ve meditasyondan yararlanıyor. Fakat rahipler, seremonileri için yaşayan bir insanı asla öldürmüyor.
Rahipler seremonilerinde kullandıkları ölü bedenleri Ganj Nehri’ne bırakılmış cesetlerden elde ediyor. Seremoni sırasında mantralar söyleyip, Tanrı Şiva’ya adaklarını sunuyorlar. Aghori Rahipleri ile bir süre birlikte yaşayan fotoğrafçı Tamara Merino, kabilenin doğaya, hayvanlara ve insanlara karşı sonsuz sevgi ve saygı duyduğunu söyledi.
Papua’nın batısında yaşayan Korowai halkı hala büyücülük yapıyor ve insan eti yiyor. Kabile üyeleri, kendilerini ziyaret eden Batılı turistlere hikayelerini şevkle anlatıyor. Kabile ile ilk kez 1974 yılında bir grup bilim insanı tarafından iletişim kuruluyor. Kabile ile birkaç gün geçiren İtalyan foto-muhabir Gianlunca Chiodini Korowai’lerin modern dünyanın uzağında, yağmur ormanlarında yaşadığını ve eski geleneklerini hala yaşattıklarını söyledi.
Korowai’ler, gizemli ölümlere Khakhua adında insanı ele geçiren şeytani varlıkların neden olduğuna inanıyor. Khakhua’ların kendilerini arkadaş veya aile üyesi gibi gösterip kabilenin güvenini kazandıktan sonra kendilerini öldüreceklerine inanıyorlar. Kabilenin geri kalanını Khakhua’lardan korumak içinse Korowai geleneklerince kannibalist ritüellerini gerçekleştiriyorlar. Bazı araştırmacılar kabilenin, turizm geliri yaratabilmek için yamyamlık hikayeleri uydurduğunu düşünüyor. Kabilenin bugün 3.00 üyesi olduğu düşünülmekte.
Santinel Adası’nın kuzeyinde yaşayan kabilenin dış dünya ile hiçbir iletişimi yok, kendi dillerini konuşuyorlar ve modern teknoloji olmadan yaşıyorlar. 2017’de kendilerini filme kaydeden ekibe ucu yanan mızraklar atarak saldırdılar. Çekimi yapan ekipten bir kişi tekneleri kıyıya yanaştığı esnada yaralandı. 2018’de ise Amerikalı bir misyoner, kabileyi Hristiyanlığa çağırmak için yaptığı ziyarette öldürüldü.
John Allen Chau adlı Amerikalı misyonerin, Kuzey Santinel’e vardığında oklarla öldürüldüğü söylendi. Yetkililer, cesedi arama çalışmaları başlattı. Arama çalışmalarından bir yetkili, ölümcül grip, kızamık gibi salgın riskleri olduğunu ve her temasla bu riskin arttığını belirtti. Geçmişte benzer çabaların Sentinel Adası sakinlerince benzer savunmalarla geri püskürtülmüştü.