Meir Dagan 2002 yılında İsrail istihbarat teşkilatı Mossad’ın başına geldiğinde ülkenin karşı karşıya olduğu en büyük tehlikenin İran olduğuna karar verdi. Tüm Ortadoğu’yu etkisi altına alacak yeni bir soğuk savaşın temelleri böylece başlamış oldu. Mossad’ı en iyi tanıyan isimler arasında sayılan Amerikalı gazeteci Dan Raviv ve İsrailli gazeteci Yossi Melman “Mahşere Karşı Casuslar” isimli kitaplarında bu savaşın perde arkasını yazdı.
İki gazetecinin görüştüğü Mossad yetkililerine göre İran’ın nükleer silah geliştirdiğine inanan İsrail, Tahran’ı durdurmak için önce diplomatik yolları denedi. Üçüncü ülkeler üzerinden İran’ın ruhani lideri Ayetullah Ali Hamaney’e ve cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad’a nükleer çalışmaları durdurmaları için onlarca mesaj iletildi. Ancak Mossad, İran’a karşı verdiği “savaşı” kazanmak için uluslararası desteğe ihtiyacı olduğunu biliyordu. Bu nedenle bir yandan da AB ülkelerinde lobi yapmaya başladı.
Polonya yardım etti
İsrail hükümeti Avrupa Birliği’ni (AB) Suriye’ye yaptırım uygulamaya razı etmeye çalışırken Mossad da çeşitli ülkelerin istihbarat servislerini “İran tehlikesine” karşı birlikte çalışmaya ikna etmek için uğraşıyordu. Mossad’ın doğal ortağı Amerikan İstihbarat Teşkilatı’nın (CIA) da yardımıyla İngiliz MI6, Fransız DGSE ve Alman BND kısa zamanda İsrail’in yanında yer aldı. Polonya’nın da katılmasının ardından ilk ortak operasyonlar başladı. Tahran; Tanzanya, Azerbaycan, Türkmenistan gibi ülkeler üzerinden nükleer programı için gerekli parçaları toplamaya çalışıyordu. İsrail, Avrupa’daki yeni ortaklarının da yardımıyla bu ülkelerden İran’a giden kargoları ele geçirmeye başladı. Böylece İran’ın nükleer programı ilk darbeyi aldı.
‘Kürtleri kullanabiliriz’
Mossad bir yandan da İran içindeki dengeleri anlamaya çalışıyordu. Raviv ve Melman kitapta, Mossad’ın İran’ın içinde hangi grupların iktidara karşı daha tepkili olduğunu anlamak için özel çalışmalar yürüttüğünü yazıyor. Hatta kitaba göre Dagan, raporları tek tek okuyarak azınlık grupların iktidarı sarsmak için nasıl kullanılabileceği üzerine kafa patlatıyordu. Wikileaks belgelerinde Dagan’ın bir Amerikalı yetkiliye İran’daki Kürt, Azeri ve Beluci grupların iktidarı devirmek için kullanılabileceğini söylediği ortaya çıkmıştı.
Viyana oyunu
İsrail istihbaratı İran yönetiminin üst düzey isimlerini kendi tarafına çekmek için de özel bir çaba sarf etti. Özellikle Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) toplantıları bu açıdan Mossad için bulunmaz fırsattı. İranlı yetkilileri ülkelerinden uzakta takip edip, taraf değiştirmeye ikna edebiliyorlardı. Raviv ve Melman’a göre toplantılar sırasında Viyana bir köstebek üssüne dönüşüyor, Mossad ve CIA, İranlı yetkilileri yan odalarından dinleyerek takip ediyordu. Ancak bu “barışçıl” yöntemler işe yaramayınca Mossad saldırının dozunu artırmaya karar verdi.
En elit birlik öldürdü
Mossad, 2010 yılından itibaren İran’ın nükleer programında çalışan bilim insanlarını hedef almaya başladı. Son iki yıl içinde dört bilim insanı motosikletli saldırganların araçlarına yerleştirdiği manyetik bombalarla öldürüldü. Mossad bu ölümlerde payı olduğunu resmi olarak doğrulamasa da uluslararası kamuoyu Mossad’ın suikastlerde kendi eğittiği Halkın Mücahitleri Örgütü üyelerini taşeron olarak kullandığında hemfikirdi. Ancak Raviv ve Melman, İsrailli casusların suikastları bizzat düzenlediğini iddia etti.
Mavi beyaz operasyon
Kitaba göre Mossad, hayati önemdeki operasyonlar için taşeronlara güvenemedi. Bunun yerine Mossad’ın en elit birliği olan Kidon (Süngü) Türkmenistan ve Azerbeycan üzerinden İran’a sızarak saldırıları bizzat hayata geçirdi. İsrailli yetkililerin ülkelerinin bayrak renklerinden esinlenerek “mavi beyaz” adını verdiği operasonlarda İsrailli casuslar tek bir parmak izi bile bırakmadan ülkeden çıkmayı başardı.
Meir Dagan, Süngü takımının düzenlediği bu suikastların nükleer fizikçi sayısının çok az olduğu ülkede nükleer silah geliştirme çalışmalarını yavaşlattığını söylüyor. Ancak İran’ın nükleer programının ne aşamada olduğu hala muamma... İsrail Tahran’ın bu yıl içinde nükleer silah geliştirebileceğini söylüyor. New York Times gazetesi ise Amerikan istihbaratının İran’ın nükleer çalışmaları durdurduğunu düşündüğünü yazıyor.
Suriye’deki tesisi Türkiye üzerinden nasıl bombaladılar?
Suriye’nin Kuzey Kore’nin yardımıyla inşa ettiği ve nükleer tesis olduğu iddia edilen bir bina 2007 yılında gizemli bir şekilde bombalandığında tüm dünya bunu İsrail’in yaptığı konusunda hemfikirdi. İsrail ise her zamanki gibi sessizliğini korumuştu. Raviv ve Melman’ın kitabına göre bu binanın bombalanması fikri ilk kez Mart 2007’de ortaya atıldı. Mossad’ın eline binanın içinden çekilmiş ve burada nükleer faaliyetler yapıldığını kanıtlayan gizli fotoğraflar geçmişti. İsrailli uzmanlar fotoğrafları incelediğinde reaktörün birkaç ay içinde aktif hale gelebileceği ortaya çıktı.
‘GEORGE BURAYI BOMBALA’
Mossad direktörü Meir Dagan bunun üzerine ilk uçakla Washington’a gitti ve elindeki bilgileri buradaki muhataplarıya paylaştı. Dönemin başbakanı Ehud Olmert de Haziran 2007’de Beyaz Saray’da George W. Bush ile bir araya geldiğinde “George senden burayı bombalamanı istiyorum” dedi. Bush ise birkaç hafta sonra diplomatik yolları denemek istediği yanıtını verdi. Olmert “Stratejin benim için çok rahatsız edici” demekle yetindi. İsrail tek başına hareket etmesi gerektiğini anlamıştı.
FIRAT’I KİRLETMEK İSTEMEDİLER
O günden itibaren Ehud Olmert yönetiminde toplanan, bakanlar ve uzmanlardan oluşan 14 kişilik bir kurul durumu incelemeye başladı. Askeri bir operasyon fazla riskliydi. Ancak vakit de dardı. Fazla beklemeleri halinde reaktör aktif hale gelebilir, buradaki bir patlama Fırat Nehri’nin geçtiği tüm ülkelerde çevre felaketine neden olabilirdi. İsrail bu nedenle hava bombardımanına karar verdi.
6 Eylül 2007 gecesi İsrailli uzmanlar Suriye radarlarını bir virüsle etkisiz hale getildi. İsrail uçakları Suriye hava sahasına girip binayı bombalarken Şam’daki yetkililerin ekranlarında her şey normal gözüküyordu. Sekiz F-16’nın katıldığı operasyon 30 dakika içinde tereyağından kıl çeker gibi tamamlandı. Ancak İsraillilerin tek bir hatası Türkiye’yi de içine alan büyük bir krize neden oldu. Pilotlardan birinin fırlattığı yakıt tankeri Gaziantep’te bir tarlada bulununca İsrail uçaklarının saldırı için Türk hava sahasını kullandığı ortaya çıktı. Türkiye bu iddiaları reddetmişti.
MİT-Mossad arasında ilk buluşma 1958’de
İsrail 1948 yılında kurulduktan kısa süre sonra bölgede kendine dostlar aramaya başladı. Arap ülkeleriyle kanlı bıçaklı olan ülke İran ve Türkiye’yle yakınlaşmak istiyordu. Mossad, ABD ve İngiltere’nin onayıyla Şah Rıza Pehlevi’nin yönetimindeki İran ile istihbarat ilişkilerine başladıktan kısa süre sonra 1958 yılında Türk istihbaratıyla ilk kez iletişime geçti. İsrail Başbakanı David Ben-Gurion o zaman Türkiye ile ilk bağlantıyı kurmak için Mossad’ın ilk direktörü olan emekli istihbaratçı Reuven Shiloah’yı görevlendirdi. Shiloah’nın Haziran 1958’te yaptığı ilk görüşmelerin ardından Ağustos 1958’de David Ben-Gurion gizli bir görüşme için Ankara’ya geldi. El Al Havayolları’na ait uçağı fark eden gazetecilere bunun arıza kaynaklı bir acil iniş olduğu söylendi. Bu sırada David Ben-Gurion ve Adnan Menderes istihbarat ittifakının detaylarını görüşüyordu. Aynı yıl Türkiye, İran ve İsrail istihbaratı yıllık ortak toplantılar düzenlemeye başladı. Türkiye, İsrail’e Suriye ile ilgili bilgi aktarıyor, Mossad da MİT ajanlarına eğitim veriyordu.
En elit birlik süngü
Mossad İranlı bilim insanlarına suikast düzenlemeye karar verdiğinde teşkilatın en iyi casuslarından oluşan Kidon (Süngü) birliğini görevlendirdi. İsrail ordusu ve istihbarat birimlerinin en iyi elemanları arasından, uzun psikolojik testlere tabii tutularak seçilen 50 kadar casustan oluşan takımın varlığı bugüne kadar resmi olarak hiç kabul edilmedi. Mossad yetkilileriyle bile takma isimler kullanarak konuşan bu casuslar, hareket halindeyken bile ellerini kıpırdatmadan silah kullanabiliyor. Düşmanı bayıltma, bıçaklama, bomba düzeneği kurma ve bunları etkisiz hale getirme, şifreli konuşma ve kılık değiştirme konusunda uzmanlar...
50
Kitaba göre 1949 yılında kurulan Mossad bugüne kadar 50’den az suikast düzenledi. Yazarlar İsrail’in bugüne kadar yüzlerce bireyi öldürdüğünü ancak bunların genellikle askeri birlikler tarafından gerçekleştirildiğini, istihbarat örgütü Mossad’ın ise çok az suikast yaptığını savundu. Meir Dagan teşkilatın en çok suikast emri veren direktörü oldu.
NOTLAR...
Mossad ajanları Kürt liderlerle iyi anlaşıyor
* Kitaba göre Mossad’ın Ortadoğu’daki en iyi müttefiklerinden biri Kürtler. Mossad’ın farklı ülkelerde azınlık olan Kürtleri Ortadoğu politikasında etkin şekilde kullandığını söyleyen Raviv ve Melman, Mossad’ın 1960’lı yıllarda Kuzey Irak’taki Kürt peşmergeleri eğittiğini de iddia etti. Kitaba göre ayrıca Mossad’ın bölgedeki Kürt liderlerle yakın ilişkileri var.
İsrail Tahran’a kendi eliyle silah satacaktı
* İran Şah Pehlevi döneminde nükleer enerji tesisleri kurmak için ABD’den destek alıyordu. İsrail ve İran arasındaki ilişkinin yakınlaşmasının ardından o dönem Savunma Bakanlığı’nda çalışan, bugünkü İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres, Şah’a nükleer teknoloji desteği teklif etti. Ancak Şah “İsrail’in yardımına ihtiyacımız yok” yanıtını verdi.
Yahudileri korumak için özel teşkilat
* İsrail’in tüm istihbaratı Mossad tarafından yönetilmiyor. Şin Beth iç istihbarattan sorumlu... Ülkenin en kalabalık ve bütçesi en büyük istihbarat birimi ise askeri istihbarat servisi Amen... İsrail’in farklı ülkelerdeki Yahudilerin güvenliğini ve bilimsel sırları korumak için çalışan iki küçük istihbarat servisi daha bulunuyor.
El Baradey’e banka tuzağı
* Mossad, İran’a baskıyı artırmak için 1997-2009 arasında Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nu yöneten Mısırlı Muhammed El Baradey’e baskı yapıyordu. El Baradey ise kurumun bağımsızlığını korumak için direniyordu. Mossad sonunda politikacının banka hesabına yüklü miktarda para aktarmaya karar verdi. Daha sonra gazetelere bilgi sızdararak İran’dan rüşvet aldığını söyleyeceklerdi. Ancak o dönemde El Baradey söylemini sertleştirince plan askıya alındı.