Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Başkan Vekili Şekip Mosturoğlu, hakeme fiili saldırının cezasının saha kapama, seyircisiz oynatma, mevcut puanlardan silme ve ardından küme düşmeye kadar varacağını söyleyerek, "Hakeme fiili saldırıdan dolayı küme düşen takım göreceksiniz, bunu yaşayacak Türkiye" dedi.
TFF Başkan Vekili Şekip Mosturoğlu, Futbol Extra dergisine çarpıcı açıklamalarda bulundu. Hakeme fiili saldırının cezasız bırakılmayacağını belirten Şekip Mosturoğlu, "Bu sezon içerisinde hakeme fiili saldırıdan dolayı küme düşen takım göreceksiniz. Bunu yaşayacak Türkiye. Bunu ısrarla ve altını çizerek söylüyorum. Çok da dikkat çekiyorum, hakeme fiili saldırı cezasız bırakılmaz. Bunun cezası, saha kapama, seyircisiz oynatma, mevcut puanlardan silme ve ardından küme düşmeye kadar varacak. Yani böyle bir takım görecek herkes" diye konuştu.
"Bu fiili saldırının boyutunun küme düşmesini gerektirmesi için nasıl olması lazım?" şeklindeki soruya Mosturoğlu, "Geçen sene de ondan önceki Haluk Ulusoy döneminde de yaşanan örnekler var bu konuda. Sayın Haluk Ulusoy da bu konuda hassastı. 'Hakeme kalkan el bana kalkmış eldir' derdi. Doğru söylüyordu, biz de aynı düşünüyoruz. İlk baştaki düşünce şuydu: Hakeme bir hakaret varsa, saha kapatma, seyircisiz oynatma, hükmen mağlubiyet diye gidiyordu. Bu Haluk beyin son zamanlarında mevcut puanlardan silmeye kadar vardı, biz de geçen sezon uyguladık mevcut puandan silmeyi. 3. Lig'den bir takıma uyguladık böyle bir karar. Bu sene de eğer bu eylemler bu şekilde devam ederse kamu vicdanında gazete manşetlerinde tartışılır olaylar, eylemler biçiminde gelişirse kesinlikle bakın göreceksiniz, o takım küme düşecek" şeklinde cevap verdi.
Maç yönetmeye giden hakemin ve deplasmana giden takımın ev sahibi takımın 'namusu' niteliğinde olduğunu kaydeden Şekip Mosturoğlu, "Onlara karşı yapılacak eylem, onlara karşı sarf edilecek her türlü söz, o ev sahibi takımın sorumluluğundadır. Eğer ev sahibi takım bunları önlemiyorsa çok acı sonuçları olan hukuki yaptırımlara maruz kalabilecektir. Bakın ısrarla söylüyorum hakeme fiili müdahaleden küme düşecek takım olacak bu yıl" diye konuştu.
Mosturoğlu, hakeme sözlü saldırının en az 3 maçla cezalandırılması gerektiğini belirterek, "Disiplin Kurulu'nun anlayışı federasyon yönetiminin anlayışı gibidir. Çünkü o hukukçuları oraya atayan federasyondur. Biz federasyon olarak hakeme yapılmış lisanen hakaretin cezasının üç maçtan aşağı olmaması gerektiğine inanıyoruz. Ama Tahkim Kurulu özellikle son bir aydır o tip cezalarda bazı indirimler yaptı, ama bizim anlayışımız bu cezanın üçten aşağı olmamasıdır" dedi.
Tükürük eyleminden dolayı verilecek cezanın en az 5 maç olması gerektiğini kaydeden Mosturoğlu, "Federasyon olarak tükürüğe verilecek olan ceza minimum 5 maç olmalıdır. Bundan aşağıya olmamalıdır. Bu olaylarda Tahkim Kurulu'nun tahrikten dolayı üçte bire kadar indirimlere gitmesi de çok yanlış" diye konuştu.
"FUTBOLDA TAHRİK UNSURU BİR İNDİRİM SEBEBİ OLMAMALI"
Mosturoğlu, tahrik unsurunun indirim sebebi olmaması gerektiğini belirterek, "Ben bir futbol hukukçusu olarak tahrikin futbol hukuku içinde uygulanacak bir indirim sebebi olmadığını düşünüyorum. Yani hiçbir sporcunun bir başka sporcuya ona küfretti diye, vurdu diye, tükürdü diye ona vurmaya, tükürmeye yumruk atmaya hakkı yok. Neticede saha içerisinde yaşanan hukuka aykırılıkların cezasını hakem kesiyor. Hakemin ceza kesme yetkisini kimse elinden alamaz. Tahrik hiçbir zaman futbolda saha içinde söz konusu olmamalıdır. Ama ne yazık ki tahrik günümüzde, hem de üçte bire kadar indirim sebebi sayılıyor. Ben böyle düşünmüyorum kesinlikle" dedi.
Fenerbahçe - Everton maçında yaşanan hadiseden dolayı Fenerbahçe Kulübü'ne verilen seyircisiz oynama cezasının ağır bir karar olduğunu söyleyen Mosturoğlu, "Ben seyircisiz oynatmazdım, kapama cezası verirdim. Bu da bir maç veya iki maç olurdu. Ama kesinlikle seyircisiz vermezdim. PFDK'nin verdiği ceza gerekçesine baktığınızda görürsünüz biletsiz seyircinin maça sokulmasından dolayı veriliyor, seyirci eylemi yok maçta. Seyircisiz kararı ağır bana göre. Saha kapama ve seyircisiz oynama cezaları çok istisnai hallerde verilmelidir. İlk verilecek karar olmamalı. Bundan sonra daha ağır eyleme verilecek ceza puan silme ve küme düşmedir. Ben diyorum ki bu cezalar vahim olaylarda ve mutlaka kulübün dahli olduğu anlarda verilmeli" diye konuştu.
Mosturoğlu, gözlemciler ve temsilciler kurulundan memnun olduklarını; ancak burada bir kadro sınırlamasına gitmeleri gerektiğini kaydederek, "Memnunuz ama yeterli değil. Çünkü çok kısa sürede kurumsallaştılar. Çok ciddi problemleri var. Burada da bir kadro sınırlamasına gitmemiz gerekiyor. Şu anki kadro çok geniş. Daha azaltmak gerekir. Temsilciler konusunda amacımız yüksekokul mezunu olmaları ve yöneticilik vasıflarının olmasıydı. Ama bu kadronun içinde bazı arkadaşların bu niteliklere uygun olmadıkları anlaşıldı. Bir çuval incirin içindeki çürük incirler olarak bunları ayıklayacağız. Aldıkları ücretler yetersiz, çalışma şartları çok ağır, sabah 9, gece 11 çalışıyorlar, ama aldıkları ücret gözlemciyle aynı. Biz ona demişiz ki sen federasyon başkanının vekilisin ve temsilcisisin. Onlara ciddi bir ücret statüsü vermemiz lazım. Adamlar sabah 9'da eşgüdüm toplantısıyla göreve başlıyor, maç bitiyor, en son o gidiyor. Bu devre arasında bu çalışma şartlarına göre bir ücret belirlenecek. Ücretleri gerçekten tatmin edici nitelikte olacak. Devre arasında yine kriz yönetimi ve insan ilişkileriyle ilgili çok ciddi bir eğitim programı vereceğiz. Çünkü şöyle şikayetler geliyor temsilcilik kuruluyla ilgili. Bazen temsilci gerçekten o temsil görevini aşıp daha büyük bir yere koyuyor kendini, o zaman da yerel yöneticilerle birtakım rahatsızlıklar oluyor. Bu tamamen kadronun yeniliğinden kaynaklanıyor. Devre arasında olacak bu" ifadelerini kullandı.
Temsilciler Kurulu'nda daha modern bir çalışma projelerinin olduğunu belirten Mosturoğlu, "Başkanımız Levent beyin düşüncesiyle onlara tek tip kıyafet vermeyi düşünüyoruz. Aynı UEFA ve FIFA'daki temsilciler gibi. Hazırlanıyor. Yine FIFA'da olduğu gibi hem fotoğraf çeken hem de dürbün niteliği olan teçhizatla donatılacak her biri, yani olayları anında fotoğraflayabilecekler, uzakları görüntüleyebilecekler. Bu FIFA'da aynen uygulanıyor. Bu devre arasında uygulanacak. Alım ihalesi de yapıldı. İhaleye verdiğimiz kişi hakem değil" dedi.
"ERDEMİR'İN FEDERASYONLA YAPTIĞI SÖZLEŞMEYİ BEN İMZALAMAZDIM"
Hakem Orhan Erdemir'in federasyonla yapmış olduğu sözleşmeden haberdar olduğunu belirten Mosturoğlu, "Orhan Erdemir'in yaptığı sözleşmeyi biliyordum, ama şirketin ortaklık yapısını ve şahısların onlar olduğunu bilmiyordum. Bunu gazetede yapılan haber üzerine öğrenmiş oldum. Ve başkanla konuştuk, o sözleşmeyi iptal ettik. Eğer bu sözleşme benim önüme konsaydı, muhataplar da o isimler olsaydı, o sözleşmeyi imzalamazdım ve imzalattırmazdım da. Tabii bu tartışılır. Orhan Erdemir sigortacıysa federasyona verdiği fiyat da uygunsa çalışılmasında bir mahsur yok. Şirketindeki ortaklık yapısı başka bir şey. Yani sigortacı olan bir hakeme veya avukatlık yapan bir hakeme; federasyonla çalışma, futbol sektöründen biriyle çalışma, demek olmaz" diye konuştu.
Mosturoğlu, Orhan Erdemir ortaklığı ile yapılan sözleşmeyi Başkan Levent Bıçakcı'nın imzaladığını kaydederek, "Bu konu genel sekreterliğin hazırladığı bir işlem. Hukuk kurulundan görüş alınmış, evrakın içinde o şirketin ortaklık yapısına ilişkin bir evrak yok. Yani bu çok büyük bir mal alımı değil, başkan da imzalamış onu. İmzalanırken Orhan Erdemir'e ait olduğu biliniyordu. Ben de eğer Orhan Erdemir uygun fiyat verdiyse onun tartışılmaması gerekir diye düşünüyorum. Ama ben hakem olsam yapmam öyle bir şey" dedi.
"Sigortacı olan bir hakem herhangi bir kulübün başkanının işini yapamaz mı?" sorusuna Mosturoğlu, "Türkiye buna hazır değil. Çok ilginç bunun en büyük örneği Collina. Kendi şehrinin takımının maçını yönetti ve doğduğu büyüdüğü takım onun yönettiği maçta küme düştü. Kimse o maça Collina'nın atanmasına karşı çıkmadı. Biz de ise kıyamet kopar" şeklinde yanıt verdi.
Mavi Bayrak'ta haftalık değerlendirmeye geçilmesinin nedenini de açıklayan Mosturoğlu, "Bu konuda bir hatamızı gördük. Biz daha önce puanlar ilave ederek sistemi yürütüyorduk. Yani centilmen başlayan bir takım hep centilmen gidiyordu. Bunun yanlış olduğunu anladık ve haftalık değerlendirmeye geçtik Mavi Bayrak güzel bir uygulama. Çok da benimsendi, özellikle Anadolu'da birçok kulüp peşinde koşuyor bu bayrağın" ifadelerini kullandı.
Mosturoğlu, Mavi Bayrak'ta ödülün 2,5 kat artacağını kaydederek, "Bu konuda ayırdığımız yıllık bütçe 1,5 trilyon lira. Ama İddaa ile bir anlaşma yaptık, bir iki hafta içinde bu anlaşma yürürlüğe girecek. Minimum 1,5-2 trilyonluk bir para daha gelecek. Yani şu anda aldıkları ödülün 2,5 katı gibi bir para alacaklar. Basının ve kulüplerin mavi bayrağa gösterdiği ilgi gerçekten de bu sistemin doğru olduğunu gösterdi" dedi.
"CAS MAHKEMELERİ GELİYOR"
İnsanların eleştiri yapma hakkını saygıyla karşıladığını dile getiren Mosturoğlu, "Ama bir konuda uzman fikir beyan ederken o insanların uzmanlığına bakmak lazım. Saha kapatma veya Deniz Barış kararı gibi konularda birileri diyor ki 'bu karar doğru' birileri diyor ki 'yanlış.' Bakıyorsunuz uzmanlıklarına, uzman değiller. Ellerindeki tek veri basındaki haberler. Bunun için bunlara çok itibar etmiyoruz, etmemek de lazım" diye konuştu.
Mosturoğlu, maddi ihtilaf kararının Tahkim Kurulu'nda çözülmesine karşı olduğunu belirterek, "FIFA'nın yeni talimatında bütün ulusal federasyonlardan CAS mahkemeleri kurmaları isteniyor. Tahkim kararları şu anda kesin ve nihai. Bu sistemin içine bundan sonra uluslararası spor mahkemesi yani CAS girecek. Ben maddi ihtilaf kararlarının Tahkim Kurulu'nda çözülmesine karşıyım. Genel mahkemeler veya uzman mahkemelerin bakması lazım. Futbolun mahkemesinden beklenen sportif konuları çözmektir. FIFA'da da böyledir. FIFA eskiden bizim Tahkim Kurulu gibi hem sportif hem de maddi ihtilafların çözüm yeriydi. Ama daha sonra maddi ihtilafların çözüm yeri CAS oldu. Bizde de bundan sonra bu işler kurulacak spor mahkemesinde görülecek" dedi.
Merkez Hakem Kurulu'nun (MHK) Ufuk Özerten'in başkanlığında özerk bir anlayışla faaliyetlerini yönlendirdiğini anlatan Mosturoğlu, "MHK, Federasyon tarafından seçilen, atanan bir kurul. Yani bizim bir parçamız. Yani hakemlerin yaptığı hataların faturası önce MHK'ye oradan da federasyon yönetimine kesiliyor. Levent Bıçakcı'nın yönetim anlayışında kesinlikle MHK ile federasyon yönetiminin ilişkilendirilmesi mümkün değil. MHK tamamen Ufuk beyin başkanlığında özerk bir anlayışla faaliyetini düzenliyor. Aramızdan hiçbir yönetim kurulu üyesi, başkan, başkan vekili veya yöneticinin MHK'nin kararları veya tasarruflarıyla ilgili herhangi bir etkisi yok. Ne hakem atamalarına, ne de hakemlere verilen özlük haklarına, hataların eleştirisine girmiyoruz" şeklinde konuştu.
Mosturoğlu, hakeme atılan tokadın federasyona atılmış bir tokat olduğunu kaydederek, "Hakemler boykot yapmaz. Eğer hakemler boykot yaparsa federasyon istediği için yapar. Hakeme atılan tokat gerçekten federasyona atılmış tokattır. Federasyonun hakeminin göğsündeki kokardın sökülüp atılması federasyonun manevi şahsiyetine yapılmış bir eylemdir. Biz bu şekilde değerlendiriyoruz" dedi.
Bir antrenörün bir sezonda kaç takımda görev yapabileceği konusunda şu anda bir sınırlama olmadığını belirten Mosturoğlu, "Şu an bir sınırlama yok, istedikleri kadar sözleşme yapabilirler. Ama bu konuda çok şikayet alıyoruz, istenen yılda bir sözleşme imzalamalarıdır. En fazla iki tane yapması konusunda bir çalışma var" ifadelerini kullandı.
Mosturoğlu, Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda oynanan Türkiye-İngiltere maçının Türk futbol tarihinin seyirci organizasyonu bakımından en başarılı örneği olduğunu kaydederek, "İngiltere maçı futbol tarihimizin seyirci organizasyonu bakımından en başarılı örneğidir. 2 milyon Euro tribün hasılatı elde edilmiştir. Bu bir rekordur, bunu kimse söylemiyor. O maç yanlış değerlendirildi. O maçta taraftarın coşkuya geleceği bir futbol oynandı da mı seyirci tiyatro seyircisi gibi oturdu. Seyircinin futbola katkısı oynanan futbolla alakalı bir şey. Ben tekrar söylüyorum, Türkiye'de yapılan en iyi tribün organizasyonu o maçta yapılmış ve 2 milyon Euro tribün hasılatı elde edilmiştir" dedi.
Amigolara bilet dağıtılmasına karşı olduğunu belirten Mosturoğlu, "Bu şikayet ilk bize il güvenlik kurulu toplantısında geldi. İnanın başkan vekili olarak benim bu konuda bir bilgim yok. Yani amigolara biletin dağıtıldığı ile ilgili. Milli takımın da bir taraftar temsilciliği olmasını istiyoruz ama bu Türkiye için çok erken. Bu konuda Alman federasyonuyla yaklaşık 6 ay bir çalışma yaptık. Ama gördük ki oradaki taraftar organizasyonu ve örgütlenmesi Türkiye'nin şu şartlarına uygun değil. Amigolara bilet verilmesine karşıyım ve kurumsal anlamda da amigolara bilet vermiyoruz" diye konuştu.
"GÜRCİSTAN MAÇININ TRABZON'DA OYNANMASINDAN PİŞMAN DEĞİLİM"
Mosturoğlu, Türkiye-Gürcistan A Milli maçının Trabzon'a alınmasından dolayı bir pişmanlık duymadığını ifade ederek, "Biz daha önce Trabzon'da da maç oynadık ve onları kaybetmedik. O gün Gürcistan'a karşı çok iyi futbol oynadık da mı futbol oynamamıza taraftar engel oldu. Bizim federasyon olarak o maçta eksikliklerimiz oldu, çünkü bu bizim ilk resmi maçımızdı. Çok düzgün bir organizasyon yapamadık. Trabzon şehri kesinlikle bu konudaki eleştiriyi hak etmemişti. Trabzon şehrinin en ufak bir kabahati yok. Gelen seyircinin büyük bir kısmının da bu yapılan eleştiriyi hak etmediğini düşünüyorum. Ufak bir grubun sadece provokatif eylemleri oldu, o eylem Türkiye'nin neresinde olursa olsun Fenerbahçe'nin stadında da meydana gelse hoş görülebilecek bir eylem değildi. Biz çok kötü oynadık" dedi.
"O maçta Gürcistan bayraklarının Türk bayraklarından çok olması sizi rahatsız etmiş miydi?" sorusunu ise Mosturoğlu, "Buna alıştırmalıyız kendimizi. Gürcistan maçları çok muydu, hayır. Bu bir savaş değil sportif bir faaliyet" şeklinde cevapladı.
Tribünlerde son zamanlarda genelde küfürde bir azalma olduğuna dikkat çeken Şekip Mosturoğlu, "Küfürde genelde bir azalma var. Ama belli bir takım seyircileri küfür etme alışkanlığından vazgeçmedi. Bazı statlarda küfür yok hakikaten, mesela Fenerbahçe Stadı, Trabzonspor'un stadı, Gaziantep, Denizli bunlardan birkaçıdır. Ben Trabzonspor'un Anorthosis maçına gittim, Trabzon'daki hoşgörü çoğu yerde yok. Bana göre herkes Trabzon'u yanlış biliyor, o maçta bu hoşgörü ortaya çıktı. Kaybedilmiş bir maçta hem de Rum takımı olmasına rağmen rakip takıma karşı tek bir şey yok. Takdire şayan tutum içindeler" dedi.
Mosturoğlu, şu an havuz sisteminde bir sıkıntı olmadığını belirterek, "Olan sıkıntı çözüldü. Bu havuz sistemindeki dağıtım hiç kimseyi mutlu etmez, çünkü havuzu büyütmezsen bir taraftan alıp bir tarafa veriyorsun bu sistemde. Dolayısıyla gelirleri büyütmen lazım. Üç yıl geçiş dönemi yaşanacak. Üç yıl sonra daha rekabetçi bir havuz sistemi göreceğiz" şeklinde konuştu.
Federasyonun maçların berabere bitmesini istediği yönündeki iddiaların doğru olmadığını belirten TFF Başkan Vekili Mosturoğlu, "Biz sistemde dört takımın dışında yeni bir takımın şampiyon çıkmasını istiyoruz. Yani beşinci altıncı şampiyonu da dönemimizde görmek istiyoruz. Her başkan da bunu ister. Sadece biz değil bizden öncekiler de bunu arzuladı, bizden sonrakiler de isteyecek. Bu sistemin bu isteğimize bir katkısının olacağını düşünüyorum, ama tek başına yeterli değil" diye konuştu.
"ANADOLU TAKIMININ ŞAMPİYONLUĞU DÜNYA KUPASI'NI KAZANMAK GİBİ"
Fenerbahçe'nin değil, Anadolu'dan bir takımın şampiyon olmasını istediğini dile getiren Mosturoğlu, "Beni Fenerbahçe'nin şampiyonluğu da, diğer üç büyük takımın şampiyonluğu da bugünkü görevim nedeniyle aynı şekilde memnun eder. Bugünkü görevim sebebiyle daha az veya daha fazla mutlu etmez. Ama Anadolu'dan bir takımın şampiyon olması samimiyetle söylüyorum, bugünkü görevimle bile beni her şeyden daha fazla mutlu eder. O zaman biz şunu anlarız. Futbolun ekonomisi Anadolu'ya yayılmış, İstanbul'un dışına çıkmış, Anadolu'da da şampiyonluğa oynayabilecek rekabete sahip olmuş kulüplerimiz var deriz. O zaman bu bizim kurumsal olarak görevimizi yaptığımızı gösterir. Bizim Anadolu'dan şampiyonlar çıkartacak koşulları sağlamamız lazım" dedi.
Mosturoğlu, bir Anadolu takımının şampiyonluğunun Dünya Kupası'nı kazanmakla eşdeğer olduğunu ifade ederek, "Bir Anadolu takımının şampiyon olması, milli takımın dünya şampiyonu olması kadar beni mutlu edecek bir şeydir. Finallere kalması demiyorum dikkat edin. Şampiyon olması kadar mutlu edecek bir olaydır. Gerçekten o zaman biz futbolun ekonomisini yaymışız demektir. Sivasspor'un, Kayseri takımlarının bu sezonki başarılı çıkışlarında yeni havuz kriterlerinin payı var. Ama Sivas da, Kayseri de şehirlerinde taraftarı bulunan kulüplerdir. En kötü şey şu: Diyelim ki Galatasaray Samsun'da oynuyor, Galatasaray'ın seyircisi, o şehrin takımının seyircisinden fazlaysa., o zaman Samsun'da problem var demektir. Ama Kayseri'de özellikle Sivas'ta böyle bir şey yok. Şehir sahip çıkarsa başarı gelir. Bu takımların başarısındaki asıl neden bu" diye konuştu.
Fenerbahçe kongre üyesi olduğunu kaydeden Mosturoğlu, "Son 8 yıl içinde federasyondayken üyelikten ihraç edilmem için haysiyet divanına verildim. Benim gibi birkaç kişi daha verilmişti federasyondan. Ama sonuçta ihraç edilmedik" dedi.
TFF Başkan Vekili Şekip Mosturoğlu, "Fenerbahçe ile ilgili bütün konularda hep kendisinin hedef tahtası olmasını" değerlendirerek, "Bu çok popülist bir yaklaşım, bu bizden olanlar ve bizden olmayanlar yaklaşımının bir parçasıdır. Bu bana yapılan bir hakaret değil, tüm Türk futbol yönetimine yapılan bir hakarettir. Benim öyle bir gücüm var ki, baey şkanı, diğer yönetim kurulu üyelerini, tahkim kurulunu, disiplin kurulunu MHK'yi bertaraf edebileceğim ve bu gücü de çok rahatlıkla kullanabileceğim. Benim böyle bir gücüm olsa bunlardan herhangi bir tanesi de 'Evet Şekip böyle yaptı' demez miydi bugüne kadar? Bunu yadırgıyor ve hakaret olarak kabul ediyorum. Sen oradansın sen buradansın demek popülist bir yaklaşım, 1980 öncesi Türkiye'si gibi. İnsanların hafızaları çok zayıf, havuz sistemi konusunda Fenerbahçe'nin federasyona karşı açtığı davalar vardı, ben o davalarda federasyonun avukatıydım. Fenerbahçe'ye karşı bu davaları açan ve kazanan bendim. Böyle önemli bir konuda Fenerbahçeli olmuyorum da, şimdi küçük basit konularda mı Fenerbahçeli oluyorum. Bu büyük bir ikilem. Fenerbahçe beni iki defa üyelikten ihraç etmek için haysiyet divanına verdi, bunu insanlar hemen unutuyor. Niye verebilir? Biri sayın Ali Şen döneminde diğeri de sayın Aziz Yıldırım döneminde oldu. Bu bana söylenenlerle çelişki değil mi" diye konuştu.
"BUGÜNE KADAR İSTİFAYI HİÇ DÜŞÜNMEDİM"
Ortega davasının Türk futbol tarihinin kazanılmış en önemli davası olduğunu kaydeden Mosturoğlu, "Dünya futbol tarihinin Bosman davasından sonraki en büyük davası Ortega davasıdır. Bu davayı kazanan avukat grubunda benim olmam bana şeref verir. Bu bazıları için bir eleştiri noktası olacaksa da ben hiç aldırmam. Ben bugün Ribery için Galatasaray'a, Del Bosque için de Beşiktaş'a profesyonel hukuk desteği veriyorum. Ortega olayında ben takımın hangi takım olduğuna dikkat etmedim. Bu olay ülke futbolunun bir meselesiydi" dedi.
Mosturoğlu, PSV Eindhoven maçında Fenerbahçe'ye verilen "Deniz Barış bu maçta oynayabilir" şeklindeki iznin yönetim kurulunun bir kararı olmadığını belirterek, "Bu hukuk kurulunun görüşü alınarak verilmiş bir karardır. Ama başkanımız Levent Bıçakcı'ya aittir. Çünkü başkanın bu konuda bir yetkisi var. Yönetimin böyle bir yetkisi yok" diye konuştu.
Akçaabat Sebatspor - Kayserispor maçında PFDK'nin verdiği kararları doğru bulduğunu kaydeden Mosturoğlu, pankartlarla ilgili takımlara verilen cezalarla alakalı olarak ise, "Buna rahatlıkla cevap verebilirim. Bunun para cezası olmaması gerektiğini düşünüyorum. Burada o pankartla çıkan takımların yönetimlerine hak mahrumiyeti cezası verilmesi gerekir. Aksi takdirde bizim otoritemizi parayla ölçülebilir bir yaptırımla sağlayabilmemiz mümkün değil" açıklamasını yaptı.
Mosturoğlu, bugüne kadar hiç istifayı düşünmediğini belirterek, TFF yönetiminin en zayıf noktasının milli takım olduğunu belirtti. Mosturoğlu, "Bizim zayıf olduğumuz nokta bana göre bizim Haluk bey kadar milli takımlara eğilemememiz. Özellikle Haluk bey A milli takımı federasyonun vitrini olduğu için çok yoğun ilgi ve çaba gösteriyordu. Yakın oldu şahsen, ilgilendi. Biz Dünya Kupası'na gideceğiz ama bu yeterli değil. Çünkü bir önceki dönemde 3. olmuşuz. Katılmak yeterli değil, katılıp başarılı olmak gerekir" dedi.
"ERSUN YANAL İLE YOLLARI AYIRMADA GECİKME OLDUĞUNA İNANMIYORUM"
Ersun Yanal ile yollarını ayırmakta gecikmediklerini anlatan Mosturoğlu, "Hayır. Tadında bitti olay. Ersun hocayla yollarımızı ayırdığımızda şansımız ortadan kalkmamıştı, gecikme olduğuna inanmıyorum. Ben ilişkinin kesildiği anlarda olayın içindeydim. Çok medeni şartlarda ilişki kesildi. Tazminat aldı ve bu şekilde sözleşmesi feshedildi. Tabii bu tazminat sözleşmesinde yazdığı şekilde bir tazminat değildi, daha düşük. Sözleşmesinin hukuku tefsirini yaparsan hem 1 milyon Dolar cezai şart vardı hem de sözleşmenin geri kalan süresi vardı. Yani sözleşme bizim tarafımızdan tek taraflı feshedilirse geri kalan ücreti ödeme ihtimalimiz vardı. Ersun Yanal'ın 1 milyon Dolarlık cezai şartla ilgili bir talebi olmadı. Tamamen dostça çözüldü olay" diye konuştu.
Futbol Federasyonu Başkan Vekili Şekip Mosturoğlu, Hakan Şükür probleminin idare edilebilecek bir kriz olduğunu, ama maalesef gereksiz bir gerilime sebebiyet verdiğini kaydederek, "Hakan tarafından bir gerilim oluşturulmadığı ortadadır. Bir gerilim varsa teknik ekipte aramak gerekiyor bunun sebebini. Çünkü tercih yapan o. Bence teknik ekip bunu gerilimsiz bir şekilde aşabilirdi. Ersun hocaya nedenini sorduk, oyun anlayışıyla ilgili olduğunu söyledi. Yani Hakan Şükür tipinde bir santrfora ihtiyacı olmadığını söyledi" dedi.
Deniz Barış davasında bir dahlinin olmadığını belirten Mosturoğlu, "Bu Deniz olayında kullanılmış olsaydı sonuç böyle olmazdı. Aksine Gençlerbirliği vekili bana bu konuda aracı olmamı istedi, ama yaptığım görev itibariyle bunu kabul etmemiştim" diye konuştu.
Şekip Mosturoğlu, federasyonla nasıl tanıştığını da "Yayına ilişkin birtakım sıkıntılar yaşanıyordu federasyonda. Abdullah Kığılı başkandı Ankara'daki hukuk kurulunda bulunan üyelerden biri beni tanıyordu. O zaman İstanbul'da da bu ihtilaf dosyalarıyla ilgili yoğun bir trafik vardı. O konuda yardımımı istedi. Ben de İstanbul'da önemli ve büyük bir hukuk bürosunun ortağıyım. O vesileyle tanıştık. Ve kendimizi federasyon içinde bulduk" sözleriyle anlattı.
Gençliğinden ve özel hayatından bahseden Şekip Mosturoğlu, "İstanbul Çapa doğumluyum ve Kuleli Askeri Lisesi mezunuyum. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldum. İngilizce biliyorum Benim UEFA'da marketing kısmında görevim olduğunu kimse bilmez. Evliyim, iki çocuğum var, futbol oynamayı çok seviyorum. Fena da oynamıyorum. Amatör olarak oynadım, ön libero veya oyun kurucu mevkilerinde oynuyorum. İyi bir futbol seyircisiydim. Gençliğim hep okumakla geçti. Cem Papila'yla aynı dönemde okuduk, onu da oradan tanıyorum" diye konuştu.
"Bu görevi ne kadar daha yapmayı düşünüyorsunuz?" sorusuna Mosturoğlu, "İnsanın bu işleri yapması kolay değil. Büyük özveriyle yapmanız gerekiyor. Çünkü avukatlık işim yoğun, federasyondaki işim yoğun. Tabii özveride bulunacağın alan da aile hayatın, sosyal hayatın oluyor. Benim kişisel tercihim görevimiz sona erdiğinde bu işi yönetici olarak noktalamak" cevabını verdi.
Avukatlıktan vazgeçmeyeceğini kaydeden Mosturoğlu, "Büyük kısmı federasyonla geçiyor ama müvekkillerime vakit ayırmam gerekiyor. Onun için de aile ve sosyal hayatımdan taviz veriyorum. İş yoğunluğumuz devam ediyor. Avukatlıktan vazgeçemem, avukatlık benim tutkum" ifadelerini kullandı.