Uzman klinik psikolog Gökhan Çınar, Katarsis X-TRA programının bu haftaki bölümünde kanser ile ilgili farkındalık yaratmak amacıyla verdiği mücadele ile ismini sembolleştiren Demet Işıl Yılmaz’ı konuk etti.
Programda Demet Işıl Yılmaz, Gökhan Çınar’a çocukluğunu, ailesini, anne ve babasıyla yaşadığı dönüm noktalarını, kendi anneliğini, büyüme hikayesini, kansere yakalanma dönemini, bu hastalıkla mücadelesini ve hayallerini anlattı.
Hastalığının anne ve babasını tekrar bir araya getirdiğini dile getiren Demet Işıl Yılmaz, Gökhan Çınar’a şunları anlattı; "Annem ve babam ben çok küçük yaşlarda ayrılmışlardı. İlk ameliyata girdiğim an onları birlikte gördüm ve ilk kez o an tam olduğumu hissettim. Resmen annem ve babam ilk defa birlikteydi. Bu süreçte tabii kanserden önceki dünyamı çok sorguladım. Bana ne verirseniz verin hastalanmadan önceki Demet’e geri dönmek istemem.’’
Kanser hastalığı sürecinde neler yaşadığını samimi şekilde Gökhan Çınar’a anlatan Demet Işıl Yılmaz, bu zorlu dönemi şu şekilde ifade etti;
‘’Bir gün elime bir kitle geldi ve kısa sürede teşhis kondu. Ameliyata kadar normal bir kanser hastası olduğumu düşünüyordum. Esas hikaye ameliyattan sonra oldu. İyileşeceğimden çok emindim, tek taktığım şey saçımdı ama durum hiçte böyle değilmiş. Ameliyat beklenenden daha uzun sürdü, evresi sona yakındı, hastalık tüm lenflerimi sarmış, metastaz beklenmeyen bir tümör oluşmuştu. Anestezinin etkisiyle ameliyattan iki gün sonra ayıldım ve telefonumu elime aldığımda tesadüfen bir ses kaydı dinledim. O an ne yaşadığımı anladım. Kanserin tedavisi çok zor, iyileştirirken bir taraftan sizi öldüren bir tedavi uygulanıyor. Bir seferinde doktorumla bir diyaloğumuz olmuştu, bunu hiç unutmuyorum. Bana buraya gelenlerin hiçbiri öleceğini de düşünmüyor, iyileşeceğini de düşünmüyor, bundan sonra geminin kaptanı sensin, sen istersen iyileşirsin, istersen ölürsün dedi. Ben hayatımda hiç böyle bir konuşma duymadım ve çok zorlandığım oldu. Kemoterapi beni çok fazla zorladı. 10 gün hiç gözümü açmadan uyuduğumu hatırlıyorum. 10 günde sadece bir tabak çorba içebiliyordum. Tabii sağlık tarafının dışında psikolojik olarak da çok yoğun şeyler yaşıyordum. Oğlumu göremiyordum. O ayakları üzerinde durana kadar bana hiçbir şey olmasın diye çok dua ettim. İlk ayağa kalktığım gün onunla parka gittik. Ben parka gittiğimde kel ve maskeli olduğum için başkaları çocuklarını parktan çıkarttılar. Peruk ve gözlük takmak zorunda kaldım bir süre.’’
Kanser mücadelesine devam eden Demet Işıl Yılmaz programın son bölümlerinde ise hayallerine şu şekilde değindi; ‘’Hastalandığım günden bu güne 9 ay geçti ve ben her gece kendi cenazemi gördüm. Ölmekten korkmuyorum ama genç ölmekten çok korkuyorum. Daha yaşamam gereken şeylerin olduğunu düşünüyorum. Kanser korkutucu ve yorucu bir süreç. Şu konuda mutluyum. Kalsam da gitsem de ben bu süreci çok güzel yaşadım. Hastalığım yaşanılabilecek en güzel şekilde geçti. Hatta korona sürecinde beş kat maske takarak geçti. Umarım güzel biter, 10 sene sonra güzel bir anı bırakabilirim kendime. Tamamen bu süreci atlattığımda hastane koridorunda davul ve zurnayla kutlama yapmak istiyorum. Saçlarım tekrar çıktığında da Antalya’da nerede kalmıştık diye bir fotoğraf çekmek istiyorum.’’