ANKARA (ANKA) - Türk Tabipler Birliği(TTB), tramvay kazası sonucu kaldırıldığı hastanede beyin ölümü gerçekleşen Buket Bulut’un durumunu değerlendirerek, “Beyin ölümü, adı üzerinde, ölümdür. Ölüm de, yine bilindiği gibi, geri dönüşü olmayan bir olaydır. Tersinden düşünürsek, “geri dönme” olasılığı olsaydı, ölümden söz edemezdik” açıklamasını yaptı.
TTB yaptığı yazılı açıklamada, “Başbakan beyin ölümü gerçekleşen hasta için mucize doktoru devreye soktu” haberlerini hatırlatarak, beyin ölümünden geri dönüşün olmadığını kaydetti. TTB’nin açıklamasında, “Beyin ölümü, adı üzerinde, ölümdür. Ölüm de, yine bilindiği gibi, geri dönüşü olmayan bir olaydır. Tersinden düşünürsek, ‘geri dönme’ olasılığı olsaydı, ölümden söz edemezdik. Nitekim, geri dönme olasılığı bulunan başka durumlarda beyin ölümünden değil, örneğin bitkisel yaşam durumundan söz edilmektedir” denildi.
Evreni anlama ve dönüştürme çabasında insanlığın bugüne dek geliştirdiği en işlevsel ve güvenilir yöntem olan bilimsel bilgi üretme yöntemi olasılıklarını dışlayacağını ifade eden TB, “Küçük olasılıkla da olsa üretilen bilginin yanlış olabileceği, ayrıca değişebileceği olasılıklarını göz ardı etmez. Ancak bu durum, geri dönüşsüz süreçler için geçerli değildir. Diğer deyişle, beyin ölümü örneğinde olduğu gibi, ölüm gerçekleştikten sonra kişinin yaşama geri dönme olasılığı bulunmamaktadır” dedi. Açıklamada şu bilgilere yer verildi:
“Basın organlarının ‘beyin ölümü’ kavramının anlamına dikkat etmeden haber yapmaları üç açıdan olumsuz sonuç doğurabilir:
Toplumda tıbba olan güven azalacak, tıbbın ‘ölüm’ dediği olgularda dahi, ölmeme, bir geri dönme olasılığının var olduğu zannı oluşacaktır.
Beyin ölümü kavramının en önemli uygulama alanlarından biri olan organ bağışlarını azaltabilecektir. Nitekim hastanın yakını ‘mucize’ beklentisiyle organ bağışında bulunmayacağını açıklamıştır.
Beyin ölümü gerçekleşen bir hastanın bir ‘mucize’ ile de olsa sağlığını kazanabileceği zannı, sınırlı sayıda olan yoğun bakım birimlerine daha fazla gereksinim duyan / gerçekten yarar sağlanabilecek olan hastaların bu olanaktan yararlanmalarını engelleyebilecektir.”
-“DOĞADA ‘MUCİZE’ YOKTUR”-
Mucize’nin anlamını “aciz bırakan şey” olarak değerlendiren TTB, günlük dilde beklenmedik, öngörülemeyen ya da oluşma olasılığının bulunmadığı düşünüldüğü halde oluşan olaylara, dini söylemden ödünç alınarak, “mucize” denildiğini belirtti. TTB, “Ancak bu ifadenin metaforik olduğu gözden kaçırılmamalı, ‘mucize’nin esasen ‘açıklamakta güçlük çekilen şey’ olduğu unutulmamalıdır. Tarih boyunca deneyimlenmiştir ki, var olan bilgiyle açıklanamayan olgular, bir süre sonra, bilimsel bilginin artmasıyla açıklanır, anlaşılır ve sonrasında müdahale edilebilir hale gelmiştir” dedi.
-“MUCİZE DOKTOR İFADESİ YANLIŞ”-
‘Mucize’ olmadığı gibi, ‘mucize doktor’ kavramının da olmadığını belirten TTB bu ifadenin aynı zamanda bilimsel olmadığını kaydetti. Açıklamada şöyle denildi:
“Hatta, ‘mucize’den önce, olağan tıbbi uygulamaların da yüzde yüz olumlu sonuç verileceğinden söz edilmemektedir. Tıbbi uygulamalarda hiç bir zaman ‘%100’ söz konusu değildir; ne kimsenin hastalığa yakalanmayacağı yüzde yüz güvence altına alınabilir, ne her hastalık yüzde yüz iyileştirilebilir, ne de her hasta yüzde yüz sağlığına kavuşabilir. Bu basitçe, doğaldır; çünkü tıbbi uygulamalar eldeki bilgi ve olanaklılıklarla sınırlı olduğu kadar, daha da önemlisi, doğanın diyalektiğiyle ilişki kurmaktadır. Doğa, toplum ve insanın içinde bulunduğu karmaşık nedensellik ağı tek yönlü değil çift yönlü işlediği için ve tüm olay, olgu ve etmenler değişim halinde bulundukları için ‘%100’ kavramının tıbbi uygulamalarda hiçbir zaman yeri olamayacağı da öngörülebilir.
‘Mucize doktor’ tanımlaması bilim dışılığının yanı sıra ahlaki açıdan da sorunlu bir ifadedir. Bir hekime bilimsel dayanağı olmayan bir değer atfetmesi, bir hekime diğer sağlık çalışanlarının sahip olmadığı insanüstü bir değer atfetmesi, bir insana tanrısal güçler atfetmesi, sansasyonel, diğer deyişle duygulara seslenerek boş umut yaratması ve bilimsel bilgiye olan inancı zayıflatması bu ifadenin değersel sorunlarından başlıcalarını oluşturmaktadır. Bunların yanı sıra, belki de en önemlisi, bu ifadenin; bazı hekimlerin mucizevi güçleri olduğunu ve bu güçleri ancak kendilerini sağlık hizmeti vermeye ikna edecek kudrette kişilerin isteği üzerine harekete geçirdikleri gibi masalsı bir anlayışı beslemesidir.”
-“BAŞBAKAN’IN ‘MUCİZE DOKTOR’ GETİRMESİ HEM HATALI HEM DE GÜVEN AZALTICI”-
TTB’nin açıklamasında, “Başbakan mucize doktoru getirtti” ifadesi de hatırlatılarak, “İfadenin ötesinde, eylemin kendisi ayrıca hatalı ve güven azaltıcıdır” denildi. Açıklamada şu görüşlere yer verildi:
“Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Başbakanı kişisel insiyatif kullanarak, tamamen öznel gerekçe ve dayanaklarla “uygun gördüğü” bir hekimi “getirtmiştir”. Benzer durumdaki hastalar ve ülkemiz sağlık çalışanları için son derece rahatsız edici olan bu tutum, aynı zamanda hem sağlık hizmetlerinin örgütlenmesine duyulan güveni azaltmakta, hem de bir politikacının elindeki gücü kendi öznel gerekçeleriyle dilediği gibi / bilim dışı kullanmasının bir örneğini oluşturmaktadır. Ayrıca hastalar üzerinde zaman zaman etik kurallara ve hukuka aykırı olarak deneysel çalışmalar yapıldığı, dahası yeterli bilimsel bilgi olmadığı halde iyileştirme sözü verilerek çaresiz durumdaki hastaların umutlarını araçlaştıran hekimler olduğu gözden uzak tutulmamalı, kendisine görüş sorulan hekim ya da hekimlerin mesleki pratikleri de sorgulanmalıdır."
Açıklamada basının da bu tür haberleri yaparken daha dikkatli olması gerektiği belirtilerek, “Mucize, ‘mucize doktor’ gibi gerçek dışı ifadelerle boş umut yaratmaktan sakınması gerektiğini vurgulamak istiyoruz” denildi.(ANKA)